Pazartesi, Temmuz 31, 2006

Pazarlama Blogları Karnavalı 2. Hafta

Karnavalımız tüm hızıyla sürüyor.

2. Hafta ev sahibimiz mobil dünyayı pazarlamadan, yeniliklere, fırsatlardan, gelecek senaryolarına kadar inceleyen Refik Çağlayan ve blogu Mobilasyon.

Hatırlarsanız karnaval geçtiğimiz hafta başlamış ve ilk haftamızda bu etkinliğin aynı zamanda fikir babası olan Özgür Alaz'ın Marketallica'sına yazılarımızla misafir olmuştuk.

Vikipedi en az Wikipedia kadar zengin olmalı

Wikipedia'yı bilirsiniz, Türkçe versiyonu olan Vikipedi'yi de biliyorsunuzdur.
İnternet üzerindeki en büyük ansiklopedi hakkında ve Türkçe kaynaklarının geliştirilmesi ile ilgili Tekno Seyir'de yayınlanmış olan "Wikipedia - Özgür ansiklopedi" isimli yazıyı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Vikipedi'yi mevcut durumunun bir adım ötesine taşımak için sizin fikir ve yardımlarınıza ihtiyaç olduğunu bilmelisiniz.

Doğan Grubu rehber hizmetlerine de talip

"Farklı bir iş modeli ile bilinmeyen numaralar" isimli yazımdan sonra bir arkadaşımın uyarısı üzerine Doğan Yayın Holding A.Ş. ile Avrupa'nın iş ve telefon rehberi alanında öncü firmalarından SEAT Pagine Gialle S.pA.'nın Türkiye'de bu alanda işbirliği yapmak üzere ön protokol imzaladıklarını öğrendim.

Anlaşılan Doğan Grubu bu hizmete de talip ve erken davranıp yol alacağa benziyor ama bu iş alanında başarıya ulaşması için ortaklık yapmasına gerek var mıydı diye sorarsanız pek emin değilim.

Cumartesi, Temmuz 29, 2006

Farklı bir iş modeli ile bilinmeyen numaralar

Hatırlarsanız bir süre önce resmi gazetede yayınlanan yönetmelikle birlikte Telekomünikasyon Rehber Hizmetleri serbestleşmişti.

Peki, bu ne anlama geliyor?
Bugüne kadar 118 üzerinden Türk Telekom tarafından sunulan bilinmeyen numaralar servisi artık Telekomünikasyon Kurumu'ndan yetkilendirme alan tüm şirketler tarafından sağlanabilecek.

Bu servisi vermeye hak kazanan şirketler kendi numaralarına sahip olabilecek ve servisi ücret karşılığı müşterilerine sunabilecekler.

İşin teknik boyutu, lisanslaması yada numaralarının nasıl olacağı bu yazımda aslında pek önemli değil.

Sonuçta bilinmeyen numaralar servisinin ücretli bir servis olduğunu ve ücretlerininde normal telefon konuşmaları yanında yüksek olduğunu bilirsiniz.

Amerika'da bir süre önce kurulmuş olan FREE411 servisi işte bu tarifeler karşısında fiyat avanatjı sağlamak için bilinmeyen numaralar servisini ücretsiz sunarak dikkat çekiyor.

Şirketin ücretsiz sunduğu servisten sağladığı kazancı yurtdışında başarılı girişimleriyle tanınan First Round Capital'in de dikkatini çekmiş olacak ki, firma FREE411 şirketini 3 gün önce portföyüne dahil etti.

Free411'in iş modelinin ücretsiz servisi karşılayabiliyor olması temelde konuşma arasına aldığı reklamlara dayanıyor.

Operatöre bağlanıyorsunuz, telefon numarasına ulaşmak istediğiniz kişi yada firma ile ilgili bilgileri aktarıyorsunuz ve aradaki bekleme süresinde firma size kısa bir reklam dinletiyor. (örneği aşağıdaki uygulamadan dinleyebilirsiniz)


powered by ODEO

Yazımın başında bahsettiğim serbestleşmeden sonra ülkemizde de söz konusu iş modelinde girişimlerin kurulabileceğine ve başarılı olacaklarına inanıyorum.

Bu arada belirtmekte fayda var.
Ses dosyasını dinlemeniz için yukarıda kullanılan servis ODEO tarafından sağlanıyor ve ODEO da tıpkı FREE411 gibi First Round Capital'in portföyündeki şirketlerden.

Bilinmeyen numaralar yada diğer adıyla rehber servisinin serbestleşmesi ile birlikte uygulanabileceğini düşündüğünüz yada uyguladığınız girişim projeleriniz varsa öğrenmek isterim.

Cuma, Temmuz 28, 2006

2010 yılında hayatımız nasıl olacak?

Deloitte, 2010 yılında teknoloji, medya ve telekomünikasyon sektörlerinin iş yaşamımızdan, eğitime, seyahatten, eğlenceye kadar hayatımızın her aşamasında yaratacağı değişimi gözler önüne seren "Geleceğe Bakan Göz" isimli raporunu yayınladı.

Stratejileri şekillendirmek ve teknolojinin gelişimi ile yakalanabilecek fırsatları analiz edebilmek için bu raporu incelemenizi öneriyorum.

Link: Geleceğe Bakan Göz

Çarşamba, Temmuz 26, 2006

Pozitif Sinerji ve HemAlHemSat.com

E-Ticaret açık artırma ile gelişiyor isimli yazımdan sonra HemAlHemSat.com Pazarlama ve Ürün Geliştirme Müdürü tarafından yazdıklarıma cevap mahiyetinde bir e-mail aldım.

Aslına bakarsanız almış olduğum bu e-mail bir süre önce sormuş olduğum "Blog okuyan yönetici var mı?" soruma da olumlu bir cevap niteliği taşıdı.

Öncelikle sözünü ettiğim yazımda HemAlHemSat.com hakkında yazdığım fikirleri hatırlayalım.
HemAlHemSat.com iş modeline satış ortaklığını ekleyebilir, bu çalışma firmanın pazarlama modeline de fayda sağlayacaktır. Ancak bana kalırsa bu satış ortaklığından çok daha büyük etki yapacak olan yaklaşım Hepsiburada.com ile bir iş ortaklığına gidip, Türkiye'nin en büyük e-ticaret sitesinin mevcut ürünlerinin ikinci el olanlarını ilgili bölümlerde listelemeleri olacaktır.
Bu sayede hem satış rakamları yükselecek hemde marka bilinirlikleri yükselecektir. Ayrıca ülkemizde bu alandaki Mashup örneklerinin ilki olacakları için Web 2.0 adına da fark yaratacak bir çalışma yapmış olacaklardır.
Ve, HemAlHemSat.com'dan gelen e-mail'in ilgili bölümlerini aşağıda sizlerle paylaşıyorum.
İkinci el e-ticaret pazarını böyle detaylı incelemiş olmanız çok güzel.
Vermiş olduğunuz fikirlerin zaten yapmış olduğumuz projeler olması da "aklın yolunun bir oldugu"'nu göstermesi açısından sevindirici.
Satış ortaklığı adı altında bahsetmiş olduğunuz sistem sanıyorum HemAlHemSat.com'da uygulamakta oldugumuz Kazanç Ortaklığı Sistemi.
Önerdiğiniz diğer fikre gelince; Yaklaşık 2 yıldır Hepsiburada ile uygulamakta oldugumuz bir işbirliği.
Bildiğiniz gibi Hepsiburada'da 2. el ürünler satılmadığı için bahsetmiş olduğunuz konuda bir işbirliği yapmamız mümkün olamıyor. Ancak Hepsiburada'dan alınan iade ürünler, hepsiburada kullanıcı adı ile sitemiz üzerinden satılmaktadır.
Gönül isterdi ki zaten uygulamakta olduğumuz bu önerilerinizi sitemizin olumlu özellikleri arasında saymış olsaydınız.
Sektörümüz ile ilgili bu yapıcı yorumlarınıza teşekkür eder, piyasayı ve yazılanları yakından takip eden bir ekibe sahip olduğumuzu bildirmek isterim.
Bu e-mail'den sonra kendileri ile irtibata geçip HemAlHemSat.com hakkında özellikle HepsiBurada.com ile sağlamış oldukları pozitif sinerjiyle başarılı bir örnek olarak gösterilebilecek bilgiler edindim.

Satış ortaklığı ile ilgili bölümü nasıl gözden kaçırdığımı bilemiyorum ancak evet, HemAlHemSat.com'un bu alanda 6 aydır sürdürmekte olduğu bir sistemi mevcut. Kazanç Ortaklığı adı altında lanse ettikleri sistemleri tıklama başına ödeme modeli ile çalışıyor.
Hepsiburada.com ile ortak iş yapış anlamında ise firmanın ikinci el konusunda satışı olmadığı için farklı alanlarda sinerjiye örnek gösterilebilecek çalışmaları ve projeleri bulunuyor.

Örnek vermek gerekirse, HepsiBurada.com'daki iade ürünler HemAlHemSat.com üzerinden hepsiburada kullanıcı adı ile satılıyor. Ama bence çok daha önemlisi HepsiBurada.com'un yaptığı gibi sektördeki tüm alışveriş siteleri isterlerse 2. el, iade yada stok fazlası ürünlerini bu yöntemle HemAlHemSat.com üzerinden satışa sunabiliyorlar.

Grup şirketleri arasındaki sinerjiye bir diğer başarılı iş ortaklığı örneği de HemAlHemSat.com'un Cep Telefonu Değişim Kampanyası.
Bu kampanya dahilinde HemAlHemSat.com üzerinden satış yapan kullanıcılar, komisyon ücreti kesilmeden kazandıkları tüm bedelle HepsiBurada.com'dan cep telefonu satın alabiliyorlar.
HemAlHemSat.com'un satıcıları için de çok başarılı bir paket programı var. Avantaj Paketi adını verdikleri sistemde bu paketleri alarak satış yapan kullanıcılar hiçbir komisyon ücreti ödemiyorlar. Firmanın Pazarlama ve Ürün Geliştirme Müdürü'nden aldığım bilgiye göre bu sistem henüz ülkemizdeki hiçbir C2C (Consumer to Consumer) sitesinde kullanılmıyormuş.
Son olarak HemAlHemSat.com'un ana sayfasında Teknolog adı altında yayınlanan bölümde ise her hafta Cumartesi günü Teknoloji Televizyonu'nda yayınlanan Teknolog programında canlı yayında açık artırma ile satılacak ürünler sergilendiğini öğrendim. Her ne kadar HemAlHemSat.com bir medya şirketi sayılmasa da ben bu çalışmayı yeni medya ile klasik medya işbirliği olarak adlandırmak ve bu alanda uygulanan güzel bir örnek olarak göstermek istiyorum.
Birinci ağızdan almış olduğum bilgiler ışığında sizlerle paylaştığım tüm bu çalışmaların HemAlHemSat.com'un gelişimine ve farklılaşmasına katkısı olacağına şüphem yok.

Sektörü bu kadar yakından gözlemleyen, yorumlara kulak veren yöneticileri ve ekibiyle ortaya çıkarttıkları başarılı çalışmaların da kendilerine geri dönüşünün olumlu olduğu yaz döneminde halen yükselen başarı grafiklerinden ortada.
Ama bu çalışmaları ön plana taşımak ve projelerini bizim kendilerine sesimizi duyurduğumuz gibi bizlere aktarabilmek de başarılarının ivmesini mutlaka ve mutlaka hızlandıracaktır.

HemAlHemSat.com'dan aldığım e-mail ile ülkemizdeki web girişimlerinin geleceği hakkındaki pozitif inancım bir kat daha güçlendi ama firmaların başarılı iş modelleri ve sektör trendlerini kendi yapılarına entegre etmeleri yanında mutlaka kullanıcı tecrübelerini ve kullanılabilirliği göz önünde bulundurmaları gerekiyor.

Dünyadaki Web 2.0 örneklerinden sadece iş modelleri bazında değil, kullanılabilirlik anlamında da çıkartılabilecek büyük dersler var.

HemAlHemSat.com'un bu perspektiften bakınca arayüzlerinin ve özellikle giriş sayfalarının yenilenmesi yada en azından küçük düzenlemelere gidilmesi gerektiği fikri ağır basmaktadır.

Şirketin belki de pazarlama modelinin bir parçası olarak en etkin kullanabileceği bölüm olan Kazanç Ortaklığı Sistemi'nin kullanıcıya ana sayfa dışında sunulamıyor olması belki de bu aşamada yapılması gerekecek düzenlemelerin ilk basamağı ve uygulanması gereken stratejinin temeli olmalıdır.

Ülkemizde halen popüler olamamış ama yakın zamanda örneklerini göreceğimize inandığım bir diğer megafon da kurumsal bloglar olacaktır.

Özellikle HemAlHemSat.com gibi kendisini sürekli yenileyen web girişimlerinin müşterilerine sesini duyurması için Duyuru Panosu yerine blogları kullanması gerekmektedir.

İnternet ve web alanında büyük değişimler oluyor. Birileri çok hızlı koşuyor, birileri onlara yetişmek için mutlaka takip etmesi gereken bazı adımları atlayarak yolunu alıyor ve birileri ise hala klasik iş modelleri arasında çıkış yolu bulmaya çalışıyor yada halinden memnun bekliyor.

Fark yaratan, sektörü ve gelişmeleri takip edip dinamik kararları alabilenler bu yarışta başarıya ortak olacaklardır.

Umarım bu yazıyı yazmama sebep olan ve ilerleyen dönemlerde bu hızda ve vizyonda giderlerse başarıları hakkında daha çok yazılar yazacağıma inandığım HemAlHemSat.com gibi örneklerle ve tabi ki bünyelerinde barındırdıkları inovatif örnek ekiplerle daha çok karşılarız.

Çünkü hem sektörün hemde fikirleri ile varolan genç girişimcilerin kendilerini cesaretlendirecek başarı hikayelerine ihtiyacı var.

NOT: Özellikle grup şirketleri arasındaki işbirliklerini ve kurum içi iş yapışları analiz ederken sürekli göz önünde bulundurduğum Pozitif Sinerji ve bunun karşıtı olarak da Negatif Sinerji'nin kurumlarda yaratabileceği etkileri bilgi dağarcığıma katan Prof. Dr. İbrahim Kavrakoğlu ve KMI'a teşekkür ederim. Özellikle son dönemlerde kendilerinden edindiğim tecrübelerden çok faydalanır oldum.

Pazarlama Blogları Karnavalı

Ülkemizde bloglarda büyüyen fikirlerin yayılması adına başarılı bir girişim olacağına inandığım Pazarlama Blogları Karnavalı 24 Temmuz itibariyle başladı.

1. Hafta ev sahibi: Marketallica

18 Aralık'ta ise herkes bizde olacak. (takvim)

Perşembe, Temmuz 20, 2006

Türkiye dahil 60 ülkeyle ücretsiz telefon görüşmesi!

İnternet üzerinden telefon görüşmelerine olanak tanıyan açık kaynak standartlarına sahip Gizmo Project bugün Türkiye'nin de dahil olduğu 60 ülkenin sabit hatlarına aramayı ÜCRETSİZ yaptı...!

Servisin nasıl çalıştığına bakacak olursak. Bu programı bilgisayarınıza indirdikten sonra arkadaşlarınızı kontak listenize ekliyorsunuz ve program üzerinden telefon görüşmeleri yapmanızın yanında, onları direk ev telefonlarından da arayabiliyorsunuz.

Firma sabit hatları ücretsiz arama servisini şimdilik sadece bu programı sürekli kullanan üyelerine veriyor olsa da başlangıçta sağladığı 25 cent kredi ile Türkiye'deki sabit numaralarla ortalama 4 dakika deneme amaçlı ücretsiz konuşabiliyorsunuz.

Kısacası eğer aktif Skype ve benzeri internet üzerinden telefon görüşmesi imkanı sağlayan programları kullananlardansanız, Gizmo Project'e geçmeniz bir süre sonra size de bu ücretsiz konuşmalardan sınırsız faydalanma imkanını sağlayacaktır.

Bu yazıyı yazmadan önce Fransa ile Gizmo Project üzerinden bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik ve yaklaşık 10 dakika çok temiz bir bağlantı üzerinden programı kullandık. (Fransa hatlarını aramak Türkiye'den daha ucuz)

Gizmo Project'in söz konusu fiyatlandırması geçtiğimiz aylarda ülkemizde de faaliyet göstermeye başlayan Skype'ye zor bir dönem yaşatacağa benziyor.

Daha da önemlisi bu fiyat politikası uzun vadede telefon operatörlerinin sadece katma değerli servisler sunmaları karşısında gelir elde edebileceklerini ispatlıyor.

Gizmo Project ile ülkemizde işbirliği yapabilecek firmalar olduğunu biliyorum, kendilerine ellerini çabuk tutmalarını ve aşağıda Gizmo Project ile gerçekleştirebilecekleri iş ortaklığı modellerini incelemelerini öneriyorum.
  • Kendi markanız üzerinden Gizmo Project servisini sunabilirsiniz.
  • Web sitelerinize, servis, girişim hatta bloglarınıza bu servisi entegre edebilirsiniz.
  • Kendi programlarınıza Gizmo API'leri ile ek özellikler katabilirsiniz.
  • VoIP hizmeti sunan bir firma iseniz Gizmo Project teknolojisini kendi servislerinizde kullanabilirsiniz.
  • Gizmo Project ile ortak pazarlama (co-marketing) çalışmaları yapabilir ve bu sayede dünya çapında bu servisin gelişmesinde rol oynayabilirsiniz.
Detaylı bilgi için firmanın iş ortaklığı sayfalarını inceleyebilirsiniz.

Bu ortaklığa büyük ölçekte girebilecek firmaları şöyle bir düşündüğümde Koç.Net, Brigtwell Group ve Superonline ilk aklıma gelenler.

Tabi ki gönlüm genç girişimcilerin bu servislere değer katacak çözümler yaratmasında.

Gizmo Project ile yapılabileceğini düşündüğüm birçok fikir şu anda bulut gibi kafamda dönüyor. İlerleyen günlerde bunları biraz şekillendirip bu sayfalardan sizlerle paylaşıyor olacağım.

Çarşamba, Temmuz 19, 2006

Ağrı kesici ile Buzz yaratmak!

Google'a blog üzerinden açık mektup yazan kullanıcısına firma tarafından gönderilen mektup...
e-dünya'dan çok net olarak yazılmış harika bir yazı.

Mutlaka okunmalı...

Yazı Linki: Google'a Mektup

Pazar, Temmuz 16, 2006

E-Ticaret açık artırma ile gelişiyor

alexa_hemal_sah_nev_gitti_1

Elektronik ticaretin açık artırma siteleri tarafındaki rekabeti tüm hızıyla sürüyor. Aslında açık artırma demek haksızlık olabilir çünkü firmalara direk satış imkanı da sunan bu platformlar kullanıcılarına e-ticaret'e girmek için en uygun modeli sağlıyorlar.

Elektronik ticaret'in akla ilk gelen isimleri hepsiburada.com, ideefixe.com ve estore.com.tr'nin yanında farklı iş modelleri olan gittigidiyor.com, hemalhemsat.com, nevaria.com ve sahibinden.com özellikle sektördeki hareketliliğin kaynağı olarak göze çarpıyorlar.

Televizyon reklamları, gazete, dergi ve hatta outdoor reklamlar derken acaba kullanıcıların bu sitelere ilgisi ne durumda, yarışta önde giden kim diye bir inceleme yapmaya karar verdim.

Yukarıda 1 yıllık Alexa istatistiklerine göre oluşturulmuş ve sözünü ettiğim açık arttırma modeline sahip sitelerin ziyaretçi sayılarına bağlı grafiklerini görüyorsunuz.

Temmuz 2005'den Temmuz 2006'ya kadar olan dönemde gittigidiyor.com'un yükselişi ve sahibinden.com'u ziyaretçi sayıları bazında geçmiş olması elbetteki ilab Ventures'ın yatırımlarının bir geri dönüşü olarak kabul edilebilir. Diğer taraftan gittigidiyor.com'un iş modelleri ve satış ortaklığı sistemi yine bu başarının başrol oyuncularından diyebiliriz.

Sahibinden.com hatırlarsanız bu alandaki ilk oyunculardandı ve ziyaretçi sayıları bazında ülkemizin en büyük e-ticaret siteleri arasında yer alıyordu. Ancak şirketin önümüzdeki dönemlerde gerçekleşeceği söylenen hisse satışı sebebiyle olsa gerek sitede herhangi bir gelişme yapmıyor olması mevcut pozisyonunu kaybetmesine sebep olmuş gibi duruyor.

Ancak şunu da belirtmekte fayda var, 1 yıllık istatistiklerde ziyaretçi sayısı yerine sayfa gösterimi baz alındığında hala sahibinden.com'un gittigidiyor.com karşısındaki üstünlüğü sürüyor.

alexa_hemal_sah_nev_gitti_1pw

HemAlHemSat.Com ise henüz kendisini bu alanda istediği noktaya getirebilmiş değil. Televizyon reklamları ve Doğan Grubu'nda olmasının getirdiği basın desteğine rağmen sitenin kullanıcı arayüzlerindeki eksiklik ve sektördeki rakipleri karşısında herhangi bir fark yaratamamış olması bence mevcut pozisyonunun sebepleri açısından yeterli olacaktır.

Sektörde göze çarpan yeni bir oyuncu ise Nevaria.com.
MyNet A.Ş.'nin sahibi olduğu Nevaria.com pazarda istatistiklerimize göre HemAlHemSat.com ile başabaş bir rekabet sergiliyor. Ancak Nevaria.com'un özellikle son günlerde yürüttüğü outdoor reklam çalışmaları siteye olan ilgiyi artıracak gibi gözüküyor.
Goruntu(611)

Peki ilerleyen günlerde neler olacak? Firmalar ne yapacaklar, yada ne yaparlarsa bu kendilerini başarıda bir sonraki seviyeye yükseltir.

GittiGidiyor.com'un yükselişi ekibinin başarılı çalışmaları ve ilab Ventures'ın desteği ile devam edecektir. Firmanın mevcut çalışmalarının çok ötesinde bir yenilik yapacağını düşünmüyorum.

Sahibinden.com pastadaki payını kaybetmek istemeyeceği için kendisini geliştirmek zorunda kalacaktır ancak bu geliştirme çalışmaları firmanın hisseleri için aranan alıcının bulunmasından sonra olacaktır.

HemAlHemSat.com iş modeline satış ortaklığını ekleyebilir, bu çalışma firmanın pazarlama modeline de fayda sağlayacaktır. Ancak bana kalırsa bu satış ortaklığından çok daha büyük etki yapacak olan yaklaşım Hepsiburada.com ile bir iş ortaklığına gidip, Türkiye'nin en büyük e-ticaret sitesinin mevcut ürünlerinin ikinci el olanlarını ilgili bölümlerde listelemeleri olacaktır.
Bu sayede hem satış rakamları yükselecek hemde marka bilinirlikleri yükselecektir. Ayrıca ülkemizde bu alandaki Mashup örneklerinin ilki olacakları için Web 2.o adına da fark yaratacak bir çalışma yapmış olacaklardır.

Şüphesiz Nevaria.com'un MyNet gibi büyük bir portalın desteğine sahip olması mevcut pozisyonunu korumak adına avantajlı durumda olmasını sağlamaktadır. MyNet bu avantajın yanına ICQ ile gerçekleştirdikleri işbirliğinin de kendilerine getireceği imkanları ekleyerek Nevaria.com'u çok daha başarılı bir konuma gelmesini sağlayabilir. Firmanın günlük olarak ulaşabildiği web kullancısı sayısını göz önüne aldığımızda, servislerinde farklılaşmayı sağlaması Nevaria.com'un diğer rakiplerinden çok daha büyük sıçramalar yapmasına olanak tanıyacaktır.

Elbetteki firmaların yazmış olduğum fikirleri benimsemesi, bunları yapacak ekip ve ihtiyaç duyulan inovatif yaklaşımları kültürlerinde barındırıyor olmaları ile doğru orantılı olacaktır. Tabi ki dinamik ve gelişmeleri takip eden yöneticilere olan ihtiyacı da unutmamak gerekiyor.

Önümüzdeki günler bizlere neler olacağını gösterecektir ancak önemli olan ve kabul edilmesi gereken şu ki, açık artırma iş modeli olarak ülkemizde e-ticaret'in ilermesine büyük fayda sağlamaya devam ediyor ve edecektir.

Çarşamba, Temmuz 12, 2006

Yeni ve klasik medya rekabeti

Hitwise'ın yapmış olduğu araştırma ve açıklaması son günlerde Digg acaba New York Times'dan daha fazla sayfa gösterimi alıyor mu şeklindeki, "yeni nesil medya klasiği geçti mi?", düşüncelerine biraz olsun netlik kazandırdı.

Digg
bildiğiniz üzere internet üzerinde en çok ilgi gören haberlerin sitenin kullanıcılarının seçimi ile listelendiği bir servis. Aslına bakarsanız sürekli konuştuğum Web 2.0 sitelerinden birisi.

Kurulduğu günlerden itibaren uzun süre sadece teknoloji haberleri üzerine çalışan sistemlerini, birkaç hafta önce genişletip ek kategorilerle her tür haberi kapsayacak şekilde şekillendirdiler ve elbetteki bu hareketleri ile dikkatleri üzerlerine çekip biraz önce sözünü ettiğim medya devlerini geçebilecekler mi düşüncesini yaydılar.

Bu yazımda size Digg'i anlatmak düşüncesinde değilim o yüzden dilerseniz artık yukarıda sözünü ettiğim araştırmadan çıkartabileceğimiz sonuçları analiz edelim. Bu vesile ile yeni medya ile klasik medyanın rekabetini ve doğabilecek fırsatları da masaya yatırmış olalım.

Hitwise araştırmasına göre geçen ay New York Times (NY Times), Digg'e göre 19 kat daha fazla sayfa gösterimi gerçekleştirmiş. Ama dikkat edilmesi gereken konu şu ki, Digg'in Şubat ayından Haziran ayına kadar olan dönemdeki sayfa gösterim oranı 51% artmış.

Tabi günümüz pazarlama ve iş modellerine bakacak olursak 19 kat daha fazla sayfa gösterimi alıyor olmak çok fazla bir güç sahibi olmak yada daha iyi olmak anlamına gelmiyor.

Artık Long Tail, Buzz Marketing (aka WOM Marketing) gibi kavramlardan bahsediyoruz ve bu noktada herhangi bir ürünün sektörde tutunması anlamında geniş kitlelere olan ihtiyacının ne seviyede olduğunun önemi bir başka tartışma konusudur.

O zaman şimdi Digg'in NY Times'dan farklı olan kullanıcı kitlesine şöyle bir göz atalım.
Her iki sitenin de birbirinden çok farklı segmentlere hitap ettiğini söyleyebilirim.

Digg'in Haziran ayı içindeki ziyaretçilerinin 26%'sı 18-24 yaş aralığındayken, NY Times'ın aynı döneme ait ziyaretçilerinin 34%'u 55 yaş üstü gruptan. Digg'in 55+ gruptan ziyaretçilerinin oranı sadece 10%.

Sitelerin marka bilinirliklerinin yaş grupları dahilinde hangi seviyede olduğunu yukarıda verdiğim istatistiklerden çıkartabiliyoruz.

Peki, markaları ile orantılı olarak web sitelerinin bilinirliği açısından durum nasıl acaba?

Digg'in ziyaretçilerinin 63%'ü siteye arama motorları vasıtası ile ulaşıyor. Bu oran NY Times'da sadece 16%. Marka bilinirlikleri elbetteki web sitelerine direk ziyareti de etkilemiş.

Marka konusunda işi biraz daha derinlemesine incelediğimizde Digg'e arama motorlarından ulaşan ziyaretçilerin kullandıkları anahtar kelimelerin gençlere hitap eden ve teknolojik tabirler oldukları göze çarparken, dikkat çekici bir başka nokta NY Times'a bu yolla gelen ziyaretçilerin 13%'ünün anahtar kelime olarak "newyorktimes" şeklindeki kombinasyonları kullanmış olmaları.

Yukarıdaki istatistikler ışığında Digg ve NY Times arasındaki farklılıklar eminim sizin de dikkatinizi çekmiştir.

Digg, ziyaretçilerin sürekli gidip haber okudukları bir ortam değil, ancak NY Times ziyaretçilerinin yada kullanıcılarının rutin olarak gidip sitedeki haberleri takip ettikleri bir yayın organı.

NY Times kullanıcılarına haberi sunarken, Digg kullanıcılarını habere yönlendiriyor. Yani buna göre NY Times'ın Digg'e ihtiyacı, Digg'in NY Times'a olduğundan daha fazla. Digg birçok yayın organı için aslında ideal pazarlama aracı.

Digg yayın organlarının tirajlarını yükseltebilir, onları kral yapabilir, aslında Om Malik'in tabiri ile "Digg is the New King Maker".

Sonuç olarak büyük ölçüde farklı konseptlere, segment ve iş modellerine sahip olan yeni nesil ve klasik medyanın çok kısa sürede nasıl iç içe geçtiklerinin ve aslında buna mecbur olduklarının göstergesidir bu konuştuklarımız. Değişen kullanıcı profilinin, uzun vadede karşılaşılacak iş modellerinin günümüzdeki belirtileri de diyebiliriz.

Bizim için önemli olan stratejilerimizi, senaryolarımızı bu yönde kurgulamak, işbirliklerimizi yeni modellere göre geliştirmek ve fırsatları analiz etmek olmalıdır.

Ülkemizde bu yöndeki girişimleri desteklemek ve mevcut modeller ile birlikte çalışma yöntemlerini aramak bana kalırsa şu aşamada uygulanabilecek en etkili yaklaşım olacaktır.

Salı, Temmuz 11, 2006

Dijital Düşünceler - 1

Blogum birinci (1.) yılını geçtiğimiz günlerde doldurmuştu.
Bundan esinlenerek bugüne kadar burada yayınlanmış olan yazılarımdan bazılarını "Dijital Düşünceler - 1" isimli bir PDF dosyası içinde derledim.

Kimisi kıyıda köşede kalmış, belki gözünüzden kaçmış, kimisi ise daha birkaç haftalık olmasına rağmen öne çıkması gerektiğini düşündüğüm yazılarım.

Eğer bu bir yıl içinde yazmış olduğum yazılara farklı bir formatta sahip olmak isterseniz, "Dijital Düşünceler - 1" sizin için bu linkte.

BusinessWeek Türkiye web sitesi yayında

bw1tr
Derginin Türkiye'de yayın hayatına başlamasından itibaren www.businessweek.com.tr adresini benden daha fazla ziyaret eden başka birisinin olduğunu sanmıyorum.
Acaba web siteleri açılmış mıdır diye sürekli kontrol ediyordum ve hatta web siteleri üzerinden birkaç kere abonelik girişiminde bulunup başarısız olduğumu da bu sayfalarda yazmıştım.

Sonunda BusinessWeek Türkiye'nin bu haftaki sayısında web siteleri ile ilgili reklamlarını görüp açılıştan haberdar oldum. (belki de geciktim ve en son ben öğrendim...bilemiyorum...öyle mi?)

BusinessWeek Türkiye web sitesini açıkcası global sitelerindeki şablon üzerine kurarlar diye bekliyordum ancak öyle olmamış. Büyük olasılıkla uzun vadede infomag yayıncılık bu şekilde bir düzenlemeye gidecektir.

Benim açımdan sitenin bu hali bile içeriğin limitli bölümünü dahi olsun web ortamında görebiliyor olmak adına memnuniyet verici.

Hazır konuya değinmişken belirtmekte fayda var. Sitedeki içerik dergi kapsamındaki yazıları olduğu gibi aktarmıyor. Yazıların girişini site üzerinden yapıp "devamı BusinessWeek Türkiye'nin son sayısında..." diyerek son veriliyor.

Dergiyi haftalık olarak aldığım için sorun değil ama bu durum da zaten uzun vadede abone sayısının artması ile değişecek ve yerini tam içeriğe bırakacaktır.

Kısacası, BusinessWeek Türkiye'yi online görmekten memnun oldum ve kendilerine yeni web siteleri ile başarılarının devamını diliyorum.

NOT 1: Web sitesi demişken darısı Forbes Türkiye'nin başına. Anlıyorum, dergiye abone sayınızı artırmak istiyorsunuz ve sitenizi şimdilik sadece bu amaç için kullanıyorsunuz ama bence web sitenizi yayına almaya öncelik verip sonrasında abonelik reklamı yapsanız çok daha başarılı olursunuz.

NOT 2: Bu yazıyı ilgili yada yetkililerden kim okur bilmiyorum ama Business2.0 dergisini Türkiye'ye getirmeyi düşünen yayıncı yok mu?

Cumartesi, Temmuz 08, 2006

Bizimki 1 Yaşında...!

Geçen sene bugün blogumda ilk yazımı yazmıştım.
O günden bugüne neler yaptığıma şöyle bir bakınca toplamda 82 yazı yazdığımı gördüm.

Aslında çok da sayılmaz ama bu yazılar beni harika kişilere, sizlere ulaştırdı.

Bu yazılar beni Türkiye'de bir ilk olacağına inandığımız kitap projemizin içine aldı.

Fikirlerimi paylaşmanın ve geri dönüşlerini almamın bende yarattığı heyecan ve mutluluğun ana kaynağı yine 1 yıl içinde yazdığım bu 82 yazımdır.

Bugüne kadar yazılarıma yorumlarıyla katkı koyan, beni destekleyen ve yazılarımı okuyan sizlere çok teşekkür ederim.

Cuma, Temmuz 07, 2006

Hedef kitleniz sizi anlıyor mu?

Eylülce'de AVM - soğuk ve ruhsuz isimli yazıyı okuyordum. Yazının içeriği elbette ki diğer tüm Eylülce yazıları gibi çok başarılı ama ben yazının değindiği anafikirden çok yazıda Alışveriş Merkezi kısaltması olarak kullanılan AVM'nin beni farklı boyutlarda düşündürmesi ile ilgili yazmak istiyorum.

Oldum olası İngilizce bloglara imrenmişimdir. Hatta İngilizce konuşan yada İngilizce oluşturulmuş web uygulamalarına da aynı şekilde imrenerek bakmışımdır. Daha da kötüsü İngilizce uygulama hazırlayan programcılara daha da imrenmişimdir. Neden biliyor musunuz? Çünkü işleri bizden çok ama çok daha kolay.

Yazımın bundan sonrasının teknik bir konu olarak devam edeceğini sakın düşünmeyin. Sadece anlatmak istediğimi biraz açmak için birkaç örnek vermek istiyorum.

Eylülce'den konuya girmişken onunla devam edelim. Sitesinde WordPress'in Hemigway teması kullanılmış ve bazı bölümleri Türkçeleştirilmemiş. Bu avantajla bende sitede sözünü ettiğim yazıyı okurken solda yer alan cümleyi aşağıda ideal bir örnek olarak kullanabilirim.
You’re currently reading “AVM - soğuk ve ruhsuz,” an entry on Eylülce
Programcılığa yakın olanlar bu cümlenin sistem tarafından nasıl oluşturulduğunu bilecektir.
AVM - soğuk ve ruhsuz veritabanından yazının başlığı olarak çekiliyor ve aynı şekilde Eylülce de sitenin yine veritabanında kayıtlı olan ismi olarak sistem tarafından alınıyor.

Geriye kalan You’re currently reading ve an entry on sözcükleri ise sabit değerlerimiz. Yani bunlar sistem tarafından standart olarak orada yayınlanacak olan kelimeler. Bu durumda eğer yazımızın adı "İngilizce programcılık çok kolay" olsaydı, bu durumda o alanda aşağıdaki cümle yazıyor olacaktı.
You’re currently reading “İngilizce programcılık çok kolay,” an entry on Eylülce
Bu yazıyı Altı Üstü Tasarım'da okumuş olsaydınız o zaman cümle şöyle olacaktı.
You’re currently reading “İngilizce programcılık çok kolay,” an entry on Altı Üstü Tasarım
Şimdi biz WordPress'deki bu özelliği Türkçe yaptığımızı düşünelim. O alanda ne yazmasını istiyoruz? Şöyle olabilir mi?
Şu anda Eylülce'de "İngilizce programcılık çok kolay" isimli yazıyı okuyorsunuz.
Yazımızın ismi ile ilgili (şans eseri) bu örneğimizde herhangi bir sorun yaşamıyoruz çünkü sabit cümlemiz yazımızın ismiyle pek içli dışlı değil. Ama blogumuzun ismi işimizi bozdu.

Eylülce veritabanından gelen bir isim olduğuna göre sabit cümlemizin hangi ek'le devam edeceğine nasıl karar verebiliriz? (de mi yoksa da mı?)

İşte oldum olası Türkçe içerikli web uygulamalarında kullanıcı ile tam anlamıyla etkileşim ve iletişim sağlayamıyor olmamızın bana kalırsa en önemli sebebi.

Ben bir uygulama yazıp ziyaretçimin adıyla onun mesela doğum gününü, yaşını da telaffuz ederek nasıl kutlarım? "Hello Arda, this is your 27th birthday!" gibi bir cümleyi web sitemde Türkçe olarak sabit değerlere bağlı kalarak yazabilir miyim? Yani, "Merhaba Arda, Bugün senin 27'inci yaşgünün!" şeklinde. 'inci yerine nokta (.) koyarak programlarsam evet ama yok yok ben İngilizce yazan programcılara imrenmeye devam edeceğim.

Dönelim yazımın başında sözünü ettiğim AVM konusuna.

İngilizce konuşan milletlerin bir diğer çok beğendiğim özellikleri ise kendi kendilerine yarattıkları kısaltmalar ve fiiller.

Mesela WebLog karşımıza Blog olarak çıktı, blog yazmak anlamında to blog fiilini oluşturdular, bunu yapan kişiye blogger dediler.

Yada kısaltmaları... Bazen yabancı makalelerde gördüğümüz aka (also known as) kısaltması. Hayranım bu kısaltmaya. Türkçe'de böyle bir kısaltma olsa ben kullanmaz mıyım?
Örnek: İstanbul Ticaret Odası (aka İTO)

İşte AVM kısaltması bana tüm bunları ve en önemlisi de biz niye dilimizle ilgili bu kadar gerginiz diye düşündürdü.

Hedef kitlemle iletişim kurabilmek ve onlara kendimi en iyi şekilde ifade edebilmek için cümlelerimde deveyi hendekten atlatmaya çalışmak yerine uygun kısaltmaları kullanmak, yada karşı tarafın algısında yüzde yüz başarıya ulaşmak için olması gereken kelimeyi yabancı kökenli yada Türkçe ayrımı gözetmeden yazmak (mesela günce yerine blog kelimesi) bana kalırsa sonuç odaklı yada süreç odaklı olmak stratejilerinin hangisinin seçildiğiyle ilgili.

Benim hedefim okuyucularıma (yada müşterilerime) aktarmak istediğim görüş ve fikirlerimi en kısa yoldan ve en doğru şekilde aktarmaksa, bunun hangi dilde, nasıl ve ne yöntemle yapıldığının benim açımdan ne önemi olabilir ki?

Acaba ben sonuç odaklı mıyım?

Yoksa öyle olmamalı mıyım?

Neyse...Siz beni anladınız di mi?

Pazartesi, Temmuz 03, 2006

Blog okuyan yönetici var mı?

Türkiye'de şirketlerin, yatırımların ve dolayısıyla ülke ekonomisinin geleceğine yön veren üst/orta düzey yöneticilerin arasında blog takip eden yada en azından arada bir okuyan var mı?

Bu sorunun cevabını özellikle bugün çok merak ediyorum. Neden mi?

Yaklaşık 1 saattir bugüne kadar yazdığım (8 Temmuz'da 1 yıl oluyor) yazıları şöyle bir gözden geçiriyordum. Öncesinde de bugün yazılmış olan ve sürekli takip ettiğim diğer blogları okudum.

İçtenlikle belirtmek istiyorum ki, ülkemizde blog yazarları gerçekten dikkat edilmesi gereken ve firmalar için can alıcı olabilecek konulara değiniyorlar.

Pazarlama, internet, girişimcilik, inovasyon ve bunun gibi anahtar kelimelerin tümüyle ilgili o kadar etkili ve konulara değer katan yazılar var ki, değerini bilen var mı acaba diye düşünmeye başladım.

Bu kadar güçlü beyinler acaba günlük yaşamlarında ne yapıyorlar? Bu yazdıklarını kendi çalıştıkları kurumlarda ne ölçüde işlerine aktarabiliyorlar? Müşterileri, yöneticileri yada yatırımcılar acaba yazdıkları ile ilgili kapılarını çalıyor mu?

Konunun özünde, acaba bu fikirlerden yararlanan, bu blogları okuyan yukarıda sözünü ettiğim nitelikte yöneticiler var mı?

Aslında sorumu biraz değiştirip bizlere yöneltsem daha iyi olacak.

Üst/orta düzey yöneticilerin bizim yazdıklarımıza ihtiyacı var mı?

Dünyada bilgi ekonomisini yaratan kurumların birçoğunun genç beyinlerin oluşumları ve onları dinleyen yatırımcı yada yöneticilerin eserleri olduğunu göz önüne alırsak, sorunun cevabı ortada.

Evet, yöneticilerin yazdıklarımıza ihtiyacı var!...