Çarşamba, Temmuz 25, 2007

Global proje üretmek gerekiyor

Çok uzun bir açıklama yapmam gerekiyor mu bu başlıktan sonra bilemiyorum ama ülkemizin girişimcilerinin artık global yaklaşımlar sergileyip dünyayı pazar gören web projeleri geliştirmesinin zamanı geldi inancındayım.

Kişisel olarak risklere karşı genelde kontrollü ve korunmacı bir tavır sergilerim ancak bunun yanında eğer bir risk almam gerekiyorsa büyük denizde boğulmayı tercih ederim.

Web girişimleri söz konusu olduğunda özellikle Web 2.0 konseptindeki çalışmalarda ülkemizdeki başarı oranları ile dünyadakileri kıyasladığımız karşımıza en güvenli ulaşım aracı hava ulaşımıdır gibi bir tablo çıkıyor.

Trafikteki günlük araç sayısı, oluşan kazalar ile günlük uçuşlar ve uçak kazalarını kıyaslamak gibi görebiliriz. Girişimcilikten bahsederken konuyu kazalarla özdeşleştirmem sizi tedirgin etmesin, vurgulamak istediğim sadece global pazarlardaki başarı ihtimalinizin lokal çözümlerden çok farklı olmadığı. Sadece kültürü, modeli ve mecrayı doğru anlamak gerekiyor ki bu aslında lokal bir girişim bile olsa aynı kriterlerle karşımıza çıkacaktır.

Bir Türk girişimci için başarı potansiyeli en yüksek olan global girişim alanları nelerdir?

1.
Verimlilik arttıracak uygulamalar. (örn: Proje yönetimi, yapılacaklar listesi, kontak listesi vs.)
Elbette yapılanı yapmamak koşuluyla... Ya da yapılanı aynen yapmamak diyelim.

2. Oyun servisleri. Bir Second Life yaratmanız gerekmiyor, eğlence unsuru olan bu yöndeki uygulamalar global pazarlarda ilgi görecektir.

3. Web tabanlı araçlar (örn: RSS araçları, widget'lar, fotoğraf ve video editörleri vs.)
Bu alanda henüz yapılabilecek birçok potansiyel bulunuyor ve global kültürle kesinlikle işiniz olmayacaktır.

4. İstatistik servisleri (örn: sonu pek iyi olmadı ama Statsaholic gibi...)
Bu alanda ana sağlayıcıların verileri ile inovatif çözümler sunmak mümkündür ve dünyanın neresinden uygulamayı hazırladığınız önemli olmayacaktır.

Elbette bunların dışında alanlarda da global başarı elde edilebilir, ancak kişisel görüşüm bir içerik servisi sunmak burada listelediğim alanlar kadar düşük risklere sahip olmayacak ve geri planda düşünülmesi gereken çok fazla ayrıntıya sahip olacaktır.

Çarşamba, Mayıs 23, 2007

Web girişimi satın almalarında ana kriterler nelerdir?

Web 2.0 alanında hem ülkemizde hem de dünyada dönem dönem satın alma haberleri duyuyoruz. Satın almayı gerçekleştiren şirketlerin büyük çoğunluğu ise büyük balık konumundaki kurumlar.

Yani büyük balık (nispeten) küçük balığı yutuyor diyebiliriz.

Biraz anımsayacak olursak, Google'ın YouTube'u satın alması, Yahoo!'nun MyBlogLog'u satın alması ve ülkemizden birkaç örnek ile MyNet'in BeyazPerde.com, BilgiYarismasi.com ve Nokta A.Ş.'nin Izlesene.com, FotoKritik.com ve Blogcu satın almalarını düşünebiliriz.

Elbette söz konusu satın alınan şirketlerin/girişimlerin her biri kendi alanında önde gelen servislerdi. Ancak şu da var ki satın alan şirketler de aslında bu tür servisleri kendileri teknik anlamda kolaylıkla yayına alabilir hatta kendi kullanıcı kitlelerinin desteğiyle kısa sürede konumlandırabilirlerdi? (mi?)

Neden Web 2.0 alanında böylesine güce sahip şirketler ilgilendikleri alanlarda kendi girişimlerini hazırlamak yerine hazır servisleri satın alıyorlar?

Ya da şöyle sorayım, satın almaları doğru mu değil mi?

Yakın zamanda Webrazzi'de Türkiye'de ilk olarak duyurusunu yaptığım Turkcell-im Benim'i hatırlayalım.

Turkcell böyle bir servisi hayata geçirmek yerine sektörün önde gelen oyuncularından bir tanesi satın alamaz mıydı?

Ya da MyNet, BeyazPerde.com'u satın almak yerine kendisi bir sinema servisi açamaz mıydı?

Ya da Nokta A.Ş. kendi video servisini kurarak Izlesene.com'u satın almadan sektöre girmiş olamaz mıydı?

Sizce Google neden YouTube'u satın aldı? Ya da zamanında Blogger.com'u? Ya da geçtiğimiz günlerde yine Webrazzi'de duyurduğum FeedBurner satın alması Google için gerekli miydi?

Aslında sormuş olduğum sorular aradığımız cevapları verdi.

Şirketler hangi koşulları göz önüne alarak girişimleri satın alma yoluna giderler?
  1. Pazar payı
  2. Teknoloji
  3. Fikri Mülkiyet (Intellectual Property)
  4. Know How
Bu saydıklarımın dışında bir diğer önemli kriter de rekabet avantajı için büyük değer yaratabilecek olan zamandır.

Ancak kişisel görüşümü soracak olursanız profesyonel olarak yukarıda saymış olduklarımın herhangi birinin geçerli olmadığı durumlarda zaman kriterini baz alarak satın almayı doğru bulmuyorum.

Burada listelediğim kriterlere içerik maddesini de eklemek isteyebilirsiniz, ancak pazar payına sahip olan bir şirketin içeriğinin zaten değerli olabileceği, pazar payı düşük olan bir girişimin ise içeriğinin ne kadar değerli olabileceği tartışılabilir.

Son zamanlarda her satın almadan sonra gündeme gelen bu konuyu kendi fikirlerimle biraz daha geniş açıdan incelenebilir hale getirmek istedim.

Pazar, Nisan 15, 2007

Gözden kaçan fırsat klasik e-ticaret

Web 2.0 girişimleri, yeni nesil internet ve buna bağlı sosyal ağlar, yaratıcı servisler derken aslında ülkemizde 2007-2010 yılları arasında inanılmaz bir büyüme yaşanacağı beklenen e-ticaret pazarını ikinci plana attığımızı hissetmeye başladım.

Klasik e-ticaret modelleri söz konusu pazarın büyük payını kapacak olmasının yanında, bir süredir gereken ilgiyi görmemektedir.
  1. Sizce ülkemizde internet dünyası klasik e-ticaret servislerine doydu mu?
  2. İstediğiniz her ürüne internet üzerinden ulaşabiliyor ve satın alabiliyor musunuz?
  3. Ülkemizdeki e-ticaret servislerinin satış öncesi ve sonrası performansları başarılı mı?
Sorduğum soruların aslında tümü bize genel çerçeveyi vermeye yetiyor.
Ülkemizde internet üzerinden alışveriş yapabileceğiniz 10 tane servis ismi verin dersem sanırım liste şu isimleri öncelikli olarak kapsayacaktır. Hepsiburada.com, ideefixe.com, kangurum.com.tr, weblebi.com, estore.com.tr...

Bunların yanında biletix.com, yemeksepeti.com, gittigidiyor.com gibi farklı alan ve modellerde çalışan e-ticaret servisleri de kesinlikle aklınıza gelecektir.

Ülkemizde e-ticaret pazarının 2007 yılı sonunda 240 milyon doları bulacağı tahmin edilmektedir ve pastadan büyük payı yukarıda adı geçen servislerin alıyor olmasının yanında, yüzlerce irili ufaklı servis de bulunmaktadır.

Ancak pazardaki oyuncu sayısı halen olması gerektiği seviyede ve farklı ürün gruplarında referans verilebilecek nitelikte değildir.

Dünyadaki e-ticaret pazarına baktığımızda, özellikle Amerika'da artık pazarın üçüncü parti servislerin oluşmasına olanak tanır bir modelde çalıştığını bile görebiliyoruz.

Neredeyse her e-ticaret servisi tarafından sunulmakta olan gelir paylaşımı modelleri sayesinde, blogların bile söz konusu servis platformları üzerinden iş modelleri geliştirdiğine şahit oluyoruz.

Örnek vermek gerekirse Mighty Goods ve Outblush.
Söz konusu iki servis de blog platformları üzerinde kurulmuş olup alışveriş tavsiyeleri vermektedir.

Sizce ülkemizde bu tarz bir servisi yayına alacak olsanız, kaç farklı e-ticaret servisinden ürün yayınlayabilirsiniz? Ya da kaç farklı ürünü e-ticaret sitelerine yönlendirebilirsiniz?

E-ticaret henüz ülkemizde olması gerektiği noktada değildir, ancak gelişimi devam etmekte olan ve önümüzdeki 2 yıl içinde büyük bir ivme ile ani bir atlama yapacak değerli bir fırsat alanıdır.

Bugün birçok popüler e-ticaret servisi satış öncesinde tüketiciye olması gerektiği kadar bilgi sağlayamamakta ve ürünlerin tedariği aşamasında da verdiği sözleri yerine getirememektedir.

Satış sonrasında ise ciddi bir garanti çelişkisi yaşanmaktadır.

Tedarik süreleri servisler üzerinde yer almakta olan uzun kuyruk grubu için belirtilen sürelerin 2 katı ve üzerinde sürmekte, ürünün arızalı çıkması durumunda tüketicinin memnuniyeti için en az 2 hafta süre gerekmektedir.
Sözünü ettiğim negatif değerleri hem kişisel tecübelerim hem de sektörü dinlemem sonucunda edindiğim izlenimlere bağlı olarak aktarıyorum.

Ürün gruplarında güçlü, tedarik zinciri doğru modellenmiş ve üçüncü parti servislere teknoloji sağlayabilen e-ticaret servislerinin söz konusu pazara hızlı ve başarılı bir giriş yapabileceğini savunurum.

Ama bu kadar idealist yaklaşmadan klasik e-ticaret boyutunda, geniş ve ya belirli bir alana odaklı ürün grupları ile de sektöre girişin gerekli ve avantajlı olduğunu belirtmek istiyorum.

E-ticaret ülkemizde fırsatların olduğu bir pazardır ve bu alanda yer almak hem internet gelişimini desteklemek, hem yeni iş alanları yaratmak hem de ekonomiyi güçlendirmek adına değerli bir yaklaşımdır.

Pazartesi, Nisan 09, 2007

İzmir'de Web 2.0 semineri

İnternet Haftası 2007 etkinlikleri kapsamında İzmir'de bir seminer veriyor olacağım.

13 Nisan 2007 Cuma günü saat 14:00'de Atatürk Lisesi konferans salonunda gerçekleşecek seminerin konusu "Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları" olacak.

İzmir'de olup katılmak isteyen arkadaşlar olursa mutlaka beklerim.

Ayrıca kişisel blogumu ya da Webrazzi'yi okuyup seminere gelecek arkadaşlar olursa, kendileri ile tanışmak için de güzel bir fırsat olacaktır.

Bu arada katılım ücretsizdir.

Cuma, Mart 23, 2007

Bireysel girişimlerin kurumsallaşması

Dünya çapında genç girişimcilerin yarattıkları ve bugünün özellikle teknoloji alanıdaki devleri arasında yer alan birçok örnek şirket düşünebiliriz.

Eminim şu anda sizin de aklınızdan Google bir şekilde geçmiştir.

Özellikle internet alanındaki web girişimlerine baktığımızda genç beyinlerin bireysel çabaları ile bir noktaya getirdikleri çalışmalarının, belirli bir aşamadan sonra aldıkları destekler ile güçlendiğini ve kurumsal yapıya geçtiklerini görebilirsiniz.

Kişisel girişimler olarak başlayan sonra üst düzey yönetim kadrosuna sahip olarak çalışmalarını farklı boyutlara taşıyan şirketlerin ilk yıllarında mutlaka profesyonel yöneticiler ile girişim sahipleri arasında çatışmalar olacaktır.

Bunun önüne geçebilmek için ya liderlik özelliklerine sahip profesyonellerin ya da kurumsal yönetime inanan girişim sahiplerinin olması gerekecektir. Aksi takdirde kurumsallaşma aşamasında olan girişim yara alacak ve vizyonundan sapacaktır.

Geçtiğimiz günlerde dünya çapında en çok okunan bloglar arasında yer alan TechCrunch'ın artık bir CEO'ya sahip olduğunu öğrendik.

Bırakın ülkemizi, dünya çapında böyle bir oluşum bugüne kadar görülmemişti.

Elbette blog network'leri ve bu şirketlerin CEO'ları bulunuyordu (örnek: Weblogs Inc.) ancak TechCrunch'daki durum biraz farklıydı.

Çünkü yaklaşık 1 yıl içinde bugünkü seviyesini yakalayarak yıllık bir milyon dolara yakın gelir elde etmeyi başaran TechCrunch'ın hem editörü, hem sahibi, hem yöneticisi Michael Arrington'dan başkası değildi.

Önümüzdeki Haziran ayında ikinci yılını dolduracak olan TechCrunch bu süre içinde farklı ülkelerde ve farklı dillerdeki versiyonlarını yayına almasının yanında, içinde bulunduğu sektöre özel iş ilanlarının da yer aldığı bir servis hayata geçirdi.

Kısacası kişisel bir hobi olarak başlayan blogu, Micheal'a kısa sürede servet kazandırarak küçük çaplı bir medya şirketi oluşturmasına olanak tanıdı.

Bu başarıların üstüne Micheal, Fox Interactive Media'da üst düzey yönetici olarak görev yapmakta olan Heather HardeTechCrunch'ın CEO'su olarak transfer ederek kendisinin dahi üstünde olan bir pozisyona getirdi.

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi dünyada özellikle teknoloji ve internet şirketlerinde gördüğümüz bu durum artık bloglar için de büyüme ile gelen kurumsallaşma ihtiyacının gerekliliğini bizlere ispatlıyor.

Peki, kişisel çabalarla bir noktaya getirilen girişimleri bir profesyonelin ellerine bırakırken hatta tamamen onun yönetimine verdikten sonra nelerle karşılaşılabilir?

İşte bu noktada çatışmalar ile birlikte oluşan şirket içi kaos ve negatif sinerji başarı grafiklerini aşağılara yönlendirebilir.

Önemli olan şirketin yönetimini almış olan profesyonelin liderlik vasıfları ve yönetim becerileridir.

Bu konuda güzel bir örnek teşkil etmesi açısından Google'ın yaratıcılarından Larry Page ile şirketin CEO'su Eric Schmidt arasında 2002 yılında geçen diyalog eminim hoşunuza gidecektir.


Özetle konuşma metni şu şekilde:
Eric Schmidt: "MIS sistemimiz düzgün çalışmıyordu, finansal sistemimizin düzeltilmesi gerekiyordu, kısacası şirketin bir yapıya ve listelemeye ihtiyacı vardı..."
Larry Page: "Hayır, hayır bu doğru değil...!"
Eric Schmidt: "Tamam, tamam sizin stratejileriniz de fena değildi, bugüne kadar iyi gitti..."
Bireysel girişimler için kurumsallaşma büyüme hedeflerinin karşılanabilmesi için gerekli olduğu kadar belki de o döneme kadar alınmış en büyük risk olabilir.

Riski ortadan kaldırmak ise üst düzey yöneticilerin becerilerine bağlıdır.

Perşembe, Mart 15, 2007

Yeni nesil yaşam biçimi verimliliğinizi arttırıyor

Birçok alanda verimliliğinizi arttırabilecek yeni nesil web uygulamalarının kaç tanesinden haberdarsınız bilemiyorum, ancak ben aktif olarak kullandığım birkaç uygulamayı ve bana sağladıkları faydaları belki işinize yarar düşüncesiyle paylaşmak istiyorum.

Proje Yönetimi: Basecamp
37 Signals'ın bu harika ve sade ürününün ilk başlarda sadece ücretsiz versiyonlarını kullanıyordum. Ücretsiz versiyonların sadece bir projeyi yönetmeye olanak tanıması ve her bir proje için yeni bir ücretsiz hesap açma gereksinimim sebebiyle bir süredir ücretli paketini kullanmaktayım.

Projeleriniz kapsamında eğer birden fazla kişi ile çalışıyorsanız özellikle tavsiye edeceğim Basecamp'in benim için en değerli temel özellikleri mesajlaşma, yapılacaklar listesi, writeboard (serbest yazım tahtası diyebilirim) ve dosya paylaşımı.

Çok sade ve kolay kullanımı ile özellikle internet üzerinden gerçekleşmesi gereken projelerin yönetiminde vazgeçemeyeceğim bir uygulama diyebilirim.

Anında Mesajlaşma: Google Talk
Google'un bana göre devrim yaratan anında mesajlaşma uygulaması, benim gibi bu tarz uygulamaları sadece işinde verimlilik için kullanmayı tercih edenler için bulunmaz bir nimet.

Detaylardan ve kişisel kullanım alanım göz önüne alındığında da bana göre gereksiz özelliklerden uzak olan GTalk'u diğer anında mesajlaşma uygulamalarına her daim tercih ettiğimi söyleyebilirim.

Yapılacaklar Listesi: Remember The Milk
Belki de şu ana kadar yazdıklarım arasında size en yabancı gelen uygulama bu olmuştur.
Günlük yaşamımda cep telefonum ve cep bilgisayarımdan ayrılamama rağmen, internet üzerinden yapmam gereken işleri sürekli takip etmem gerekiyordu. Kağıt ve kaleme alışkın olmamamdan kaynaklanabilecek bu özelliğimden dolayı birçok web tabanlı uygulama deneyip sonunda Remember The Milk ile yollarımı birleştirdim.

Sanırım sade uygulamalara olan özel bir ilgim olacak ki, bu uygulamada da aynı şekilde tüm gereksiz detaylar çıkartılmış ve sadece ihtiyacım olan özellikler yer alıyor.

Yapmam gereken işleri çeşitli kategorilere ayırıyor olmamın yanında, kendime özel bir de yöntem belirledim ki bu sayede işlerimin önem sırasını ve tamamlamayı planladığım günleri rahatlıkla takip edebiliyorum.

Remember The Milk'in Google Calendar ile olan entegrasyonu ve sağladığı mobil arayüzü ise cep bilgisayarımla da etkileşim kurmasına imkan tanıyor.

RSS Okuyucu: Bloglines
Önce bilgisayarıma kurduğum bir Windows uygulaması ile sevdiğim blog ve web sitelerinden RSS ile içerikleri takip ediyordum. Sonra farklı bilgisayarlarda çalışıyor olmamdan dolayı bu işlemi web tabanlı bir uygulamaya geçirmeye karar verdim.

Denediğim birçok uygulama oldu ancak hiçbiri bana Bloglines'ın sağladığı esnekliği sağlamadı. Sonunda yine kendime göre belirlediğim RSS okuma yöntemime en uygun olan Bloglines'da kaldım.

Favoriler için: Del.icio.us
Uzun yıllar boyunca sürekli bilgisayarımda sakladığım favori web sitlerimin linklerini yaklaşık 2 yıldır sadece dünyanın en popüler servislerinden olan del.icio.us'da saklıyorum.

Bir Firefox kullanıcısı olmamdan dolayı del.icio.us'ın eklentilerinin de etkisiyle favorilerime eklemek istediğim sitleri tek bir tıklama ile web tabanlı olarak saklayabiliyor ve her yerden de kolaylıkla ulaşabiliyorum.

Favorilerini bu şekilde saklamayı birçok arkadaşıma önermiş olmama rağmen alışmak biraz zaman alıyor kabul ediyorum. Ama şunu söyleyebilirim ki bilgisayarımda kayıtlı favori bulamazsınız.

Müzik: Pandora ve Radio Blog Club
İnternet üzerinden müzik dinlemek söz konusu olunca ya da bilgisayarımdaki müziklerde değişiklik istersem başvurduğum iki kaynak oluyor. Bunlardan bir tanesi şarkı seçimini sizin için yapan Pandora, bir diğer ise istediğiniz şarkılardan kendi listenizi yapabildiğiniz Radio Blog Club.

Pandora'nın seçtiğiniz bir sanatçı ya da şarkı ile aynı tarzda çaldığı parçaları sayesinde aldığım albüm sayısı inan çok fazladır. İtiraf etmeliyim Radio Blog Club onun kadar satın almaya yönlendirici değil çünkü istediğiniz şarkıları zaten kendiniz belirliyorsunuz. Ama her ikiside hem servislerin performansı hem de müziksiz çalışamayan benim gibiler için ideal çözümler.

Sesli iletişim: Skype
Sadece yurt dışındaki akraba ve dostlarımızla sesli iletişim için kullanıyorum Skype'ı. Yurt içindeki günlük görüşmelerimde böyle bir ihtiyacım bulunmuyor.
Skype'ın türevlerinden birçoğunu da denedim ancak hiçbiri Skype'ın performansını sağlamadı.
Özellikle yurt dışı ile iletişim içinde olmanız gerekiyorsa bence ideal çözüm Skype'dır.

Online Sözlük: Zargan
İngilizce-Türkçe ya da Türkçe-İngilizce kelime karşılıklarına ihtiyacım olduğunda tek kaynağım Zargan'dır. Google kadar hızlı sayılı kaynaklardan birisi olan Zargan'ın yine Firefox için olan eklentisi sayesinde karşılığını aradığım kelimelere birkaç saniyede ulaşabiliyorum.

Geniş kelime bankasının yanında uzmanlık gerektiren terimlerde de başarılı olan Zargan bu alanda vazgeçemeyeceğim bir servis.

Notlarım ve Fikirlerim: Google Notebook
İnternette gezinirken bir web sitesinde gördüğüm cümleyi ya da aklıma o anda gelen bir fikri biraz önce de bahsettiğim kağıt-kalem kullanmama huyumdan dolayı her alanda olduğu gibi yine web üzerinde saklamayı tercih ediyorum.

Bu işlem için de tercihim Google Notebok oluyor. Firefox eklentisi sayesinde tek bir tıklama ile herhangi bir web sayfasındaki metni ya da istediğim herhangi bir notu kategorize edilmiş olarak yazabiliyorum. İhtiyaç duyduğum zamanlarda ise web üzerinden rahatlıkla ulaşıyorum.

Masaüstü notlar: Post-it Notes
Birçok ofiste masalarda ya da bilgisayar monitörlerinde yapışık duran küçük not kağıtlarına benim masamda rastlayamazsınız. Çünkü neredeyse 4 yıldır aktif olarak Post-it Notes uygulamasını kullanıyorum. Windows tabanlı olan bu uygulama sayesinde almam gereken anlık notları bilgisayarımın masaüstüne elektronik olarak yapıştırıp saklayabiliyor ve özellikle telefon numarası ya da "şunu ara" gibi hatırlatmalarımı kolaylıkla takip edebiliyorum.

Ücretli bir uygulama olmasına rağmen eski sürümlerini (sanırım 1.5 sürümü) internet üzerinden bulabilirseniz ücretsiz olarak da faydalanabilirsiniz.

Bunların dışında;
Google Calendar kişisel toplantı ve randevularım için kullandığım takvim uygulamam ve Firefox kesinlikle tercih ettiğim web tarayıcım.

Şu an için aklıma gelen ve en aktif kullandığım uygulama ve servisler bunlardı. Unuttuklarım varsa onları da en kısa zamanda eklerim.

Günlük yaşamınızda işiniz başta olmak üzere birden fazla konuya odaklanmanız gerekiyorsa ve verimliliğinizi arttırmak istiyorsanız burada listelediğim tercihlerim benim için çok kullanışlı oldu diyebilirim. Tabi ki tavsiye de ederim.

Pazar, Şubat 25, 2007

İnandığı girişimi için hala hareket edemeyenlerden misiniz?

Yazılarına, fikirlerine ve karakterine büyük değer verdiğim sevgili dostum Tunç Kılınç blogunda "Google Beni Dinleyecek Misin?" isimli harika bir yazı yazmış.

"İnandığınız fikirleriniz için savaşmazsanız, o fikirler de sizinle birlikte diğer dünyaya giderler." dediği yazısında özellikle internet alanında fikirleri olan ve henüz bu fikirlerini hayata geçirmek için harekete geçememiş olanlara örnek olabilecek bir başarı hikayesini anlatmış.

Tunç'un yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.

Herhangi bir alan olabilir ama özellikle internet alanında geliştirmek istediğiniz ve inandığınız bir fikriniz varsa mutlaka en azından bir kez hayata geçirmeyi denemelisiniz.

Bu deneme girişiminizi kişisel çabanızla geliştirmek olabilir ya da birilerinden destek istemek şeklinde gerçekleşebilir. Her iki durumda da siz denemiş kabul edilirsiniz ve en kötü ihtimalle "Denedim ama olmadı!" dersiniz.

Hayatım boyunca hiçbir zaman "Keşke!" demek istemediğim için olabildiğince isteklerimi gerçekleştirmeye çalıştım. Bugüne kadar bu yaklaşımımdan dolayı da zarar gördüğümü hatırlamıyorum.

Gelişen, değer yaratan, fırsatları bünyesinde barındıran internet ve özellikle yeni nesil web alanında fırsatları avantaja dönüştürmek her fırsatta dile getirdiğim gibi sizlerin ve bizlerin elinde.

O yüzden, "Keşke!" dememek için neler yapabileceğinizi bir kez daha gözden geçirmeli ve hareket etmelisiniz.

Tabi önce Tunç'un yazısını okumalısınız... :)

Webrazzi Forum'da neler konuşuluyor?

18 Şubat 2007'de ülkemizde Web 2.0 alanındaki paylaşımı güçlendirmek amacıyla yayına aldığım Webrazzi Forum'da üzerinden geçen bir haftada neler konuşuluyor diye baktığımda, şimdiden değerli paylaşımların yerini aldığını farkettim.
Bunların yanında sahipleri tarafından paylaşılarak Webrazzi Forum ile haberdar olduğumuz web girişimleri de oldu. (bkz: Web Girişiminizi Tanıtın)

Webrazzi Forum'da tanıtılan web girişimlerinden bazıları;
Forum kapsamında şu anda internet ile ilgili duyduğunuz haberleri paylaşabilir, web girişiminizi tanıtabilir, girişim fikrinizi paylaşabilir, proje işbirlikleri sağlayabilir, yazılım ve tasarım konularını konuşabilir, iş ilanlarınızı yayınlayabilir ve tabi bunların dışında içinizden gelen internet ve yeni nesil web hakkındaki yazılarınızı da yazabilirsiniz.

Webrazzi'deki tanıtım yazısında ve Webrazzi Forum'un ilk mesajında da bahsettiğim gibi amaç bu alandaki paylaşım platformunu yaratmak.

İlk bir haftada oluşan içerik ilerleyen günlerde sizlerin katkısıyla mutlaka gelişimini sürdürecektir ve hepimiz için hedeflediğim bu platform görmesi gerken değeri yaratacaktır.

Katkı sağlayan ve sağlayacak olan herkese teşekkürler.

Kozmopolit Gazetesi'nde Web 2.0 köşesi!

Bir süredir, her hafta Perşembe günü yayınlanan Kozmopolit isimli yeni bir gazetede internet ve yeni nesil web hakkında yazdığım bir köşem var.

Geçtiğimiz hafta 3. sayısı yayınlanan gazetede 2. sayısından itibaren yer almaya başladım.

Ekonomi, Politika, Spor gibi birçok alanda haftalık haberlerin yer aldığı Kozmopolit Gazetesi'nde bana ayrılmış olan bir tam sayfa bulunuyor.

İlk yazımı yayınladığım 2. sayıyı blogumdan duyuramadığımdan dolayı okuyamamış olabilecek arkadaşlar için biraz önce buradan yayına aldım.

Kozmopolit Gazetesi'ne birçok bayiden ulaşabileceğiniz gibi, bu adresten ücretsiz olarak da abone olabilirsiniz.

Blogumdakilere kıyasla tam sayfa olmasının da etkisiyle çok daha uzun ve detaylı olan yazılarımı umarım beğenirsiniz.

İlgilenen tüm arkadaşlara şimdiden teşekkürler.

İnternet girişim platformu olursa kazanırız!

Kozmopolit Gazetesi'nin 2 hafta önce yayınlanmış olan 2. sayısında yer alan yazımı gazeteye ulaşamamış olabilecek okuyucularım için yayınlıyorum.

Yeni nesil web servislerini konuşurken, bu konuların içinde en çok dile getirdiğimiz terim olan Web 2.0’ı ilk kez 2005 yılının Ekim ayında kişisel blogumda dile getirdiğimde, yazımın son cümlesi olarak şöyle yazmıştım:

“Tüm bunları yine aynı amaç için paylaşıyorum. Fırsatlar var ve değerlendirilmeyi bekliyorlar!”

Aradan geçen yaklaşık 1,5 yıl içinde dünya bu alanda büyük yollar alırken, ülkemizde de işin düşünce boyutu yerini eyleme bırakmış oldu.

Satın almalar gerçekleşti, birçok alanda yeni nesil web girişimleri hayatımıza girdi. Bu girişimlerin birçoğu kişisel olsa bile, internet alanına dönük şirketleşme de eskisine göre daha büyük önem kazandı ve özellikle genç beyinlerin bu alana olan inançları internetin ülkemiz için bir girişim platformu olma yolunda değer sahibi olmasını sağladı.

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Mobile Monday toplantısındaki konuşmamda dile getirdiğim ve sunumumda da yer alan cümle şuydu:

“İnternet eğlence ve bilgi platformudur. Türkiye için girişim platformu olursa başarı kaçınılmaz.”

Evet, internet ülkemiz için arkadaşlık, video, müzik, oyun gibi eğlence içeriklerine ulaşmak ile birlikte çeşitli konularda bilgi sahibi olmak amacıyla da kullanılmaktadır, diğer tüm ülkelerde olduğu gibi.

Ancak gelişmekte olan ülkeler statüsündeki ülkemizin yazılım ve donanım alanlarındaki global başarı potansiyelini kaçırmış olmasını göz önüne alırsak, buna bir de pratik düşünce ve fikir sahibi genç nüfusu yani genç beyinleri eklersek, interneti bir tür girişim platformu olarak kullanmak hem servis alanındaki global başarımızı destekleyebilecek hem de ülkemizdeki sosyal güvence ve yaşam kalitesini de doğru orantılı olarak etkileyecektir.

Tüm bunlara bağlı olarak aktarmak istediğim kişisel görüşüm şudur ki, internet ülkemiz için hem içeride hem de dışarıda güçlü bir girişim platformudur ve Web 2.0’ın ülkemize sağlayabileceği katma değerin en önemli aracıdır.

Bu girişim platformunu doğru kullanmak ve doğru getiriyi sağlamak elbette bizlerin ve girişimci beyinlerin elindedir.

Geçtiğimiz günlerde büyük bir şirketler grubunun üst düzey yetkililerinden birisi ile konuşurken bana Web 2.0 alanındaki girişimlerin risk sermayesi yatırımlarının ve bu girişimlerin giriş maliyetlerinin ne seviyede olduğunu sordu. Kendisine dünyada birkaç milyon dolar seviyesinde risk sermayesi değerleri konuşulurken, ülkemizde birkaç yüz bin dolara bırakın gelişmiş seviye risk sermayesini, melek yatırımın hatta tümüyle bir servis yatırımının bile mümkün olabileceğini söyledim. Üst düzey yetkilinin bana verdiği cevap bu yatırım maliyetlerinin kendilerinin yaptığı yatırımların binde birinden az olduğu yönündeydi.

Bugün ülkemizde kişisel özveri ve aylık birkaç yüz dolarlık maliyetle kurulmuş servislerin yıllık getirisinin yüz milyarlar seviyesinde olduğu gerçeğinin yanında, bu alanda piyasaya sürülmüş servislerin 6-12 ay arasında milyon dolara yakın değerlere alıcı buluyor olmasını düşündüğümüzde, sanırım yukarıda bahsettiğim girişim platformu yaklaşımı birçoğumuza sıcak gelecektir.

Bir de bu tür girişimleri global pazarlara dönük modellediğimizde başarılı olunması durumunda söz konusu kazançlar çok daha iştah kabartıcı olacaktır.

Elbette bir kıstas olarak kabul etmemek gerekir ama internetin kendi doğası gereği global olduğunu düşünürsek, MySpace’in aylık 25 milyon dolarlık(1) reklam geliri herhalde yukarıda bahsettiğim girişim platforumu vizyonuna son derece değer katacaktır.

Peki, tüm bu girişim platformu ve pozitif değerlerin yanında acaba hangi alanlar önümüzdeki 6 ay için internet girişimcilerine hızlı geri dönüşler sağlayacaktır diye soracak olursanız, hemen cevap verebilirim.

Ülkemizde internet alanındaki reklam harcamaları şu an için büyük medya siteleri ile yüksek ziyaretçi kapasitesine sahip web siteleri arasında paylaşılmaktadır.

Nedeni ise internette henüz hedef odaklı reklam kültürü yerine yoğun ziyaretçi geri dönüşü sağlayan yaklaşımların göz dolduruyor olmasıdır.

Bir süre sonra, ki bu süre için çok da bekleyeceğimizi düşünmüyorum, bu yaklaşım yerini hedef odaklı ve geri dönüşün değer yarattığı platformlara bırakacaktır.

Böyle bir reklam yaklaşımının hakim olması durumunda ise aranan servisler özel ilgi ve dominant kullancı profiline sahip web girişimleri olacaklardır.

Bu tezimi göz önüne alacak olursanız dikkati dünyada yeni nesil reklam mecralarının arasında göz bebeği olan sosyal ağlara (social network) çevirmek doğru bir aksiyon olacaktır.

Tabi ki sosyal ağ servisleri son derece geniş kitleleri bünyesinde barındırıyor ve ülkemizde de bu alandaki rekabet yoğun olarak yaşanıyor. Durum böyle olunca da benim önerim hem hedef odaklı reklamı cezbedecek hem de girişim riskinizi minimuma indirecek olan özel ilgi alanlarına dönük sosyal ağlar olacaktır.

Özel ilgi alanlarına dönük sosyal ağlar dediğimde kastettiğim ise sanırım son derece açık. Belirli bir ilgi alanına dönük kullanıcı kitlelerini biraraya toplayabileceğiniz web girişimleri.

Bir diğer önemli girişim fikri ise özellikle ülkemizdeki web servislerinin ve kullanıcıların ihtiyacı olan veri kaynakları.

Bugün ülkemizdeki herhangi bir servisin belirli alanlar hariç, haftalık, aylık ya da günlük dış veriye ihtiyaç duyduğu durumlarda başvurabileceği tek kaynak insan gücüdür.

Örnek vermek gerekise sinema bilgileri, nöbetçi eczane bilgileri, trafik bilgileri gibi değerler elektronik olarak paylaşılamamaktadır.

Evet doğru, bu bilgilerin birçoğu çeşitli servisler tarafından sunuluyor durumdadır ancak hiçbiri hava durumu ya da döviz bilgileri gibi otomatik sahip olunan bir veri kaynağından alınamamaktadır. Tüm veri girişleri manuel olarak kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir ki bu da girişimler için ek insan kaynağı maliyeti yaratmaktadır.

İşte bu tür bilgileri yeni nesil web servislerine sağlamak hem ülkemizdeki girişim potansiyelini artırmak hem de kullanıcılara doğru bilgiyi ulaştırmak adına değer yaratacaktır. Aynı zamanda bu tür bir servisin sağlanan veri başına ücretlendirilmesi ise eminim birçok şirket tarafından da yadırganmayacak, aksine olumlu olarak karşılanacaktır. Sonuç olarak da kazanan veri sağlayıcı konumunda olan girişimci olacaktır.

Elbette ülkemiz için girişim platformu olan internetin günümüz fırsatlarını listelemek şu an için yazmakla bitmeyecektir. Ama burada vermeye çalıştığım iki potansiyeli güçlü fikir zaten işin ana fikrini eminim sizlere vermiştir.

Tekrar gündem konumuzun özüne inmem gerekirse, internetin ülkemiz için bir girişim platformu olarak değer görmesi birçok alanda gelişimi destekleyecektir ve bu gerçekten diğer alanlarda olduğu kadar riskli ve maliyet gerektiren bir çalışma olmayacaktır.

Önemli olan fikir ve inovatif düşünceyi hayata geçirmektir. Çok yaratıcı fikirler değil, yenilikçi fikirler internet alanındaki başarı için yeterli olacaktır.

Bana göre Web 2.0 konsepti ülkemizin sosyo kültürel pozisyonuna diğer tüm yaklaşımlardan çok daha yakın durumdadır, ve özellikle toplumsal değerlerimiz açısından girişimlerin başarıya ulaşması konusunda en pozitif dönemi göstermektedir.

Bu aşamadan sonra önemli olan eğlence ve bilgi platformu olan internete biraz da girişimci gözüyle bakmaktır. Eğer toplum olarak bu başarı anahtarına sahip olabilir ve bakış açımızı genişletirsek, internetin hatta kapsamı daraltırsak Web 2.0’ın belki de toplumsal olarak sağlayabileceği en büyük faydaya hep birlikte şahit olmuş olacağız.

Kaynak:
(1)
http://mashable.com/2007/02/09/myspace-makes-25-million-a-month-in-ads/

Çarşamba, Şubat 07, 2007

Mobile Monday Şubat 2007 sunumu

Duyurusunu yaptığım ve benim de konuşmacı olarak katıldığım Şubat ayının Mobile Monday konusu Web 2.0'dı.

100'ün üzerinde konuğun katıldığı toplantıda salonun tüm koltukları dolmuştu ve gerçekten keyifli bir ortam vardı.

Tüm katılımcılara ve organizasyonu düzenleyen Mobile Monday İstanbul yetkililerine teşekkür ederim.

Sunumda yaklaşık 20 dakika konuşmam gerekiyordu, bu sebeple ağırlıklı olarak Web 2.o'ın Türkiye için 2007 yılı fırsatlarını ve bu alanda hem girişimciler hem de ülkemiz için sahip olunabilecek başarının anahtarlarını aktarmaya çalıştım.

Mobile Monday İstanbul Şubat 2007 sunumumu buradan indirebilirsiniz.

Ekli Dosya: MoMo İstanbul Şubat 2007 sunum dosyası

Salı, Ocak 30, 2007

Web girişimlerinin değerlerini belirlerken temel kriterler nelerdir?

Bu hafta BusinessWeek'de Web 2.0 masaya yatırılmış. Haberi okuyunca konuyla ilgili bana çok sorulan bir sorunun cevabını birkaç satırla vermek istedim.

Ülkemizde son birkaç aydır özellikle Web 2.0 alanında satın almalara şahit oluyoruz. Her ne kadar anlaşmaların rakamları açıklanmıyor olsada kulaktan kulağa gezen rakamlar genel anlamda sektördeki değerler konusunda bizlere fikir verebiliyor.

Herkesin yakından bildiği alımlara baktığımızda aklımıza öncelikle izlesene.com, beyazperde.com ve fotokritik.com geliyor.

Acaba bu tür girişimlere fiyat teklifinde bulunan yatırımcılar hangi kriterleri baz alıyorlar ya da almalılar?

Kısaca listelemem gerekirse ana hatlarıyla bir girişime verilen değerin arkasında şu kriterler yatıyor.
  • Ziyaretçi ve sayfa gösterim istatistikleri
  • Kullanıcı sayısı
  • Gelir modeli
  • Marka değeri
  • Sektördeki oyuncu sayısı
  • Servisin kopyalanabilirliği
  • Servisin bulunduğu pazardaki trendler
Elbette benim yazdığım kriterler genişletilebilir, ve detaylı bir analiz aşamasında mutlaka çok farklı çalışmalar yapılmalıdır.

Ancak genel anlamda bir değerleme için yukarıda yazdığım kriterler yeterli olacaktır.

Perşembe, Ocak 25, 2007

Mobile Monday'de bu ay Web 2.0 konuşulacak

Dünyada birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de her ayın ilk Pazartesi günü gerçekleştirilen Mobile Monday (MoMo) etkinliğinde bu ayın konusu Web 2.0 olacak.

5 Şubat 2007 Pazartesi günü Ericsson Mobility World'de gerçekleşecek etkinliğin programında bu ay bende bir sunum ile yer alıyor olacağım.

Benim dışımda Alemşah Öztürk ve Cem Sertoğlu bu ayın sunumlarını gerçekleştirecek değerli isimler.

Cem Sertoğlu'nun henüz açıklanmamış olan projesi Mondus.net de bu etkinlik kapsamında tanıtılıyor olacak.

MoMo Şubat programı için buraya tıklayabilirsiniz.

Cem Sertoğlu'nun konuyla ilgili yazısına da buradan ulaşabilirsiniz.

Netflix, DVD kalitesinde ücretsiz film gösterimine başlıyor!

Biraz önce Forbes'dan okuduğum habere göre, DVD kiralama servisi Netflix yaklaşık 6 ay içinde ortalama 1000 film ile internet üzerinden ücretsiz olarak DVD seyretme imkanı sunmaya başlayacakmış.

Şirketin CEO'sunun yaptığı açıklama üzerine hisse değerleri yaklaşık %3 artış göstermiş.

Bunu neden paylaşıyorum diye sorarsanız, söz konusu gelişme dünyada bu alanda gidilen yönü gösterdiği için büyük önem teşkil ediyor.

Rekabetin kızıştığı video alanında yön artık bu... Treni yakalamak çok zor gözüküyor di mi?

Çarşamba, Ocak 24, 2007

Benim hakkımda bilmedikleriniz...

Murat Buyurgan'ın "Hakkımda bilmediğiniz şeyler!" isimli yazısında pası bana göndermesi ile aynı görevi üstlenmiş oluyorum.

Eğer hakkımda bilmediğiniz birkaç noktayı öğrenmek ilginizi çekecekse okumaya devam edebilirsiniz.
  1. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 7 yıl kaldım ve hayatımın önemli bir o kadar da keyifli dönüm noktalarını orada yaşadım.
  2. Yaklaşık 15 yıldır gitar çalıyorum ve bunun 6 yılı profesyonel olarak üniversite zamanlarımda gerçekleşti. Ancak son 3 yıldır gitarıma gereken önemi gösteremediğimi de itiraf etmem gerekiyor.
  3. Aylık ve haftalık takip ettiğim dergilerin maliyeti çok yüksek olduğu için her ay eşimle bunun tartışmasını veriyoruz. Daha doğrusu o söyleniyor, ben dinliyorum. ;) (dergilerden ilk aklıma gelenler Business Week, Forbes, Business 2.0, Capital, Platin, Infomag, T3, İstanbul Life, TimeOut ve daha birçokları...)
  4. Hazır yeri gelmişken 1,5 yıllık evliyim. :)
  5. Son olarak da şunu söyleyebilirim ki Teknosa ve D&R'a gittiğimde alışveriş yapmadan çıkamıyorum.
Şimdi benim buradan pası bir başka blogger'a atmam gerekiyor ama bugünlerde herkes birbirini bu şekilde mimlediği için kimler açıkta kaldı ucunu kaçırdım. O yüzden benim tanıdığım ve kendisi hakkında bizim bilmediğimiz birkaç özelliğini yazmayan kaldıysa buyursun pasımı ona atıyorum.

Salı, Ocak 23, 2007

Ülkemizde podcast ne durumda?

Biraz önce Techcrunch'da Kiptronic.com'un $4 milyon yatırım aldığı haberini okuyunca biraz düşünceye daldım.

Kiptronic nedir diyorsanız, kendisi podcast'ler için bir reklam servisi.

Düşünceye daldım dememin sebebi ise, ülkemizde podcast'in neden yeterince ilgi görmediğini düşünmemdendi.

Henüz genişbant internet ve video servisleriyle yeni alışan ülkemiz internet kullanıcıları haliyle podcast içeriğinin az da olmasının etkisiyle bu alana fazla ilgi göstermediler.

Podcast, eğer yatırım yapan girişimci olursa değer görecektir.

Ne tür girişimler derseniz. Podcast içeriği üretecek ve paylaşan web servisleri diyebilirim.

Kişisel tahminim şu ki, 2007 yılı içinde podcast alanında bir servis mutlaka açılacaktır ve açılan servis popüler olacaktır.

Bunları neye güvenerek söylüyorum?
Öncelikle standart video servisleri zamanını doldurdu.

İzlesene.com'u takip eden dönemde bir çok farklı video servisi yayına girdi. Bu alanda izlesene.com'un Nokta.com'a satışı gerçekleşttikten sonra birkaç servis daha yarışa katıldı.

Elbette önümüzdeki dönemlerde yeni video servisleri de yayına alınacaktır ancak bu aşamadan sonra açılacak, farklı özelliği olmayan servisler değer yaratamayacaktır.

Genişbantın etkisiyle internette çoklu ortama olan ilgi artmaya devam edecektir, ancak bu ilgiden büyük payı ancak bundan sonra katma değer yaratabilen servisler alacaktır.

Yalnız şöyle bir problem var.

Farklı özellikleri olan video servisleri çok yüksek değer yaratabilecek bile olsalar şimdilik sadece video servisi olarak anılacaklardır.

Ancak podcast tabanı üzerine kurulmuş içerik sağlayan ya da yaratan servisler, hem kullanıcılar tarafından farklı algılanacak hem de ülkemizde açık olan bir alanı doldurmuş olacaklardır.

Kısacası 2007 yılında podcast alanında servis açan girişmciler bu fırsatı avantaja dönüştüreceklerdir.

Web girişimlerini analiz ederken hangi araçları kullanıyorum?

Öncelikle her ne kadar güvenilirliği tartışılıyor olsa da şu an için daha iyisine sahip olmadığımızdan dolayı Alexa'nın istatistiklerine önem veriyorum.

Ancak bunun için Alexa.com'u değil Alexaholic'i kullanıyorum.

Trend analizleri için Google Trends ilk tercihim. Haliyle arama istatistiklerine göre hazırlanmış bir sistem olduğu için doğru anahtar kelimeler ile kaliteli veriler elde edilebiliyor.

Bloglar arasında trendleri analiz etmek için ise, elbette Technorati kullanıyorum. Burada hem ülkemizdeki popüler blogları hem de yazıların içeriğine göre aradığım kriterler hakkında bilgi sahibi olabiliyorum.

Yakın zamanda haberdar olduğum ve kullanmaya başladığım bir diğer servis de BlogPulse. Trend Search ve Conversation Tracker özellikleri ile önemli veriler elde edebiliyorsunuz.

Açıkcası benim işime yarayan Trend Search özelliği oluyor ve yukarıda saydığım diğer araçları da işin içine kattığımda spesifik siteler ile ilgili fikir sahibi olmam, girişim fikirlerini değerlendirmem, mevcut servislerin popülaritesine bağlı pazar değerlerini analiz etmem ve elbette sektörün durumunu incelemem mümkün oluyor.

Burada verdiğim araçlar araştırma yapmakta olduğum konu ile ilgili genel fikre sahip olmam için en çok kullandıklarım oluyorlar.

Tabi bunların yanında detaylı çalışılmış profesyonel raporların yeri farklı ve işin ayrıntısı için güvenilir kaynaklar oluyorlar.

Zaten bu yazımda paylaşmak istediğim detay değil, ana fikir ve genel bilgiyi yakalamak için kullanığım araçlardı.

Türkiye'ye atılmış çamurun lekesini internet temizleyecek! Desteğiniz gerekiyor!

Ülkemizin uluslararası arenada tanıtımı konusunda ciddi anlamda negatif etkisi olan "Midnight Express" (Geceyarısı Ekspresi) filmini bilirsiniz.

Dün gerçekleştirilen "Düş + Zaman = Gerçek" konferansında Alinur Velidedeoğlu birkaç yıl önce filme konu olan "Bill Hayes" ile gerçekleştirdiği özel röportaj sayesinde söz konusu filmin tamamen bir çarpıtma olduğunu ispatlayacağı video'yu YouTube'e eklediğini bildirdi.

Neden YouTube konusuna gelince.

Yapılan röportaj'da Bill Hayes, bu filmde abartıların olduğunu ve kendisine filmde anlatıldığı gibi bir muamelenin yapılmadığını anlatıyor. Bu röportaj o dönemlerde ATV Ana Haber'de işleniyor ve Alinur Velidedeoğlu videoyu CNN ve diğer birçok Amerikan televizyon kanalına gönderiyor.

Ancak söz konusu Amerikan televizyon kanalları filmin halen Amerika'da çok popüler olması ve diğer taraftan reytinglerinin halen yüksek olmasından dolayı bu röportajı yayınlamıyorlar.

Bunun üstüne Alinur Velidedeoğlu bu videoyu internetin gücünü kullanarak yaymak için YouTube'e ekliyor.

Artık önemli olan video'nun olabildiğince izlenmesi ve YouTube'de ses getirmesi.

Destek için bizler neler yapabiliriz ?

-Wikipedia'da Midnight Express konusu var, burada kullanıcı olarak güçlü bir hesaba sahip arkadaşların videoyu "External Links" bölümüne eklemesi önemli olacaktır.

-YouTube'de bu röportaja olabildiğince link verilmeli ve ülkemizden seyredilmesi sağlanmalı. Bu sayede video popüler videolar arasına girecek ve bu sayede YouTube'un tüm kullanıcılarının dikkatini çekecektir. Haliyle İngilizce bir röportaj ve Amerika için popülerliğini yitirmemiş bir konu olduğu için YouTube'de yükselmesi zor olmayacaktır. Özellikle blog sahiplerinin mutlaka konuyu yazmaları gerekiyor.

-"The Truth About Midnight Express" adında web siteleri açılabilir. Google'da "Midnight Express" anahtar kelimesi ile güçlü konuma getirilebilir.

-Ve tabi her konuda hassasiyetini gösteren ülkemiz internet kullanıcılarının konuyu acilen e-mail zinciri haline getirmesi gerekiyor.

Video ile ilgili linkler aşağıdaki gibidir:
The truth about Midnight Express - Part 1
The truth about Midnight Express by Alinur- Part 2

Ülkemizin kara lekesi ve diğer taraftan internetin özellikle böyle konulardaki gücünü gösterebilmek adına herkesi desteğe davet ediyorum.

Eğer ben Türk internet kullanıcısına ve ülkemizdeki bloglara inancım konusunda yanılmıyorsam biz bu işi olması gerektiği gibi pazarlar ve tüm dünyanın gözü önünde lekemizi çıkartırız.

Lütfen desteğinizi gösterin...!

Bu konuyu bloguna ilk taşıyan kişi Murat Buyurgan'dır, ayrıca beni yukarıda sözünü ettiğim harika konferansa davet eden kişi de kendisidir. Murat'a her ikisi için de çok teşekkür ediyorum.

Murat'ın konuyu başlatan yazısına buradan ulaşabilirsiniz.



Cuma, Ocak 19, 2007

WOMM Konferansı için devetiye Webrazzi'de

MediaCat'in 6 Mart 2007 tarihinde düzenleyeceği WOMM Konferansı için 1 davetiye hakkım var ve bunu okuyucularımdan birisine hediye etmek istiyorum.

Detaylı bilgiyi Webrazzi'de bulabilirsiniz.

Çarşamba, Ocak 10, 2007

Ben olsaydım ne yapardım?

Ülkemizdeki web girişimleri arasında bazıları var ki bana "Nasıl yani?!?!?" dedirtiyorlar.

Bazı yazılarımda kendilerine atıflar yapıyorum, bazı ortamlarda belki kulaklarına gider diye dile getiriyorum ama olmuyor. Bazı şirketler girişimlerini mevcut konumlarından çok ama çok yukarılara taşıyabilecekken bunu yapmıyorlar.

Birkaç şirketten örnek vererek, küçük anahtar değişimler ile kazanılabilecek başarıyı daha fazla beklemeden açıkca yazmak istiyorum.

Aslında bu yazıyı tam olarak "Ben olsaydım..." yaklaşımnda algılayabilirsiniz.

Öncelikle beni en şaşırtan şirketle başlamak istiyorum: HemAlHemSat.com

En büyük rakibi GittiGidiyor.com'la arasındaki farkı birkaç küçük düzenleme ve ekleme ile en fazla 6 ayda kapatabilir, ve pazar payını artırabilir.

HemAlHemSat.com ne yapmalı?
Hızlı bir yükseliş için sadece 2 anahtar geliştirme ihtiyacı bulunuyor. Sonrası değişimin devamlılığı için önemli olacaktır ama başlangıçta sadece 2 düzenleme.
  1. Yazılım geliştiriciler için API desteği sağlamalı.
    1. Bu sayede zaten hareketli olan ve herkesin yeni girişimler yapmaya çalıştığı pazarda özellikle fikir sahipleri için bir nimet haline gelecekler, ve birçok girişimden kendi ürünlerine referans sağlayacaklardır.
    2. API desteği ile özellikle belirli kullanıcı profillerinin ilgisini çekecek ve bu alanda öncü bir yaklaşım göstermiş olmakla büyük ses getireceklerdir.
  2. Tasarımda birkaç küçük düzenleme yapmalı.
    1. Değişimi aslında bir süre önce başlatan şirket yeterince konsantre olunmamış gibi gözüken tasarımından birkaç küçük düzenleme ile, kullanıcılara farklı tecrübeler yaşatabilir ve elbette günümüz trendlerindeki tasarımı ile hem sayfa yüklemeleri, hem kullanılabilirlik hem de arama motorları açısından avantajlı konuma gelebilir.
Bir başka şirket ise TNN ya da eski adıyla Türk Nokta Net. Böylesine bir marka gücünü kullanamayıp köşesine çekilmiş olan TNN'nin neden ve neyi beklediğini anlayamıyorum.

TNN ne yapmalı?
Öncelikle eğer Sabancı Telekom bu söylediklerimi yapmaya niyetli değilse, en kısa zamanda markayı satmalı. Bir süre önce Sabancı Telekom'un satışı hakkında Koç Grubu ile anlaşmanın eşiğinden dönülmüştü. Bence bu alanda girişim hedefi olan şirketlerden birisi mutlaka TNN gibi önemli bir markaya yaklaşmalı.
  1. Blog servisi açmalı.
    1. Bunu en kısa zamanda yapabilmesi için ise henüz çok büyümemiş ancak geliştirilmesi özveri ile devam eden başarılı bir servis ile işbirliğine gidebilir. Mesela Gaxxi...!
  2. Mevcut içeriğini kendi blog servisi ve diğer servisler için widget'lar haline getirmeli.
    1. Blog servisini destekleyici nitelikte ve diğer bölümlerini tamamen kaldırmadan kullanıcılarına kendi sayfalarına oyun, resim, alışveriş gibi TNN bölümlerinden içerikleri ekleme şansı verecektir.
    2. Bu yaklaşım fark yaratacak ve kullanıcılarına MySpace tadında bir çalışma ortamı sağlayacaktır.
    3. Diğer blog servislerinin de kullanıcılarının TNN içeriğini yaymasını sağlayacaktır.
  3. E-mail servisini geliştirmeli ve ön plana çıkartmalı.
    1. Blog ile destekleyeceği sosyalleşme yaklaşımını günümüz trendlerinde e-mail çözümleri ile güçlendirecektir. Uluslararası çözümleri araştırıp, bu yapıyı da çok hızlı hayata geçirebilirler. Mesela Zimbra ile işbirliği.
  4. Tasarımına ufak düzenlemeler yapmalı.
    1. 800*600 tasarımdan uzaklaşmalı ve değişimi canlandırmalı.
Bir zamanların AraBul.com'unu da unutmamak lazım.
Tasarım ve geliştirme çalışmalarının devam ettiğini farkettiğim AraBul.com bana kalırsa ülkemizin Alexa'sı olmaya bir numaralı aday şirket.

AraBul.com ne yapmalı?
Kendisini biraz daha AR-GE'ye yöneltip, fark yaratacak çalışmalar ile internette başrol oyuncusu olmaya odaklanmalı. Bunun için de kısa vadede aşağıdaki çalışmaları süratle başlatmalı.
  1. İstatistik servisi açmalı.
    1. Ülkemizdeki web sitelerinin performanslarını yabancı servisler aracılığıyla takip etmek son derece sıkıcı olmaya başlamışken, AraBul.com'un güçlü bir araç çubuğu (toolbar) ile bu servisi modellemeye başlaması yeniden doğuş olacaktır.
  2. Ücretli site eklemeyi kaldırmalı.
    1. Ücretsiz site ekleme ancak istatistik servisinin yaratacağı güç ile premium paketler sunmalı.
  3. Sağlayacağı istatistik verisini paylaşmalı.
    1. Bu paylaşımda Alexa'daki modeli benimseyebilir. Mesela çekilen veri başına ücretlendirme.
  4. Çok ama çok küçük iki tasarım düzenlemesi.
    1. Firefox'a uyumlu hale gelsin
    2. Lütfen RSS ikonlarını standartlara çevirsin...!
    3. KoySepete bağlantılı kayan ürün bandını sabit hale getirsin.
Aslında bu yazı daha birçok firma ile böyle sürer gider ama haliyle yazı da aynı oranda uzar.

Sanırım vermek istediğim ana fikir ortaya çıkmıştır.

Burada yer verdiğim firmalar bu çalışmaları yaparlar ya da yapmazlar onu bilemiyorum ama eğer yaparlarsa verdiğim 6 ay süresi hepsi için geçerlidir ve bu süre sonunda başarıyı hep birlikte görebiliriz.

Son olarak buraya kadar yazımı okuyan ve yeni girişimleri için fikir arayanlara da bir öneri sunmak istiyorum.

Son kullanıcıya dönük servislere odaklanın.
2007 yılının başarılı servisleri arasında yerinizi almak istiyorsanız ülkemizdeki bu açığı ilk kapatan siz olun.

Pazartesi, Ocak 08, 2007

Teşekkürler...!

Biraz önce bir arkadaşımın bildirmesi üzerine haberim oldu.
Google Video'da yer alan Genç Girişimciler Kulübü'nde gerçekleştirdiğim "Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları" isimli seminerimin videosu Türkiye bazında Top100'de birinci (1.) sıraya yükselmiş.
Diğer taraftan Google Video genelinde tüm ülkelerde ise Top100'de 36. sırada yer alıyor.

Video, günlük olarak yenilenen listede ne kadar yerini korur bilemiyorum ama ben şu an itibari ile izlenme sayısının 41,055 olmasından ve sıralamadaki yerinden ötürü tüm katkısı olanlara ve özellikle siz izleyicilere çok teşekkür etmek istiyorum.

Burada benim için asıl önemli değer tüm bölgeleri kapsayan Top 100'de 36. sıra değil, Türkiye'deki 1. sıradır.

Her ne kadar listenin devamı benim seminer kaydımın içeriğinden biraz farklı(!) olsa da Web 2.0'a olan ilginin bu seviyelerde olması beni çok memnun etti.

Hepinize tekrardan teşekkürler.