Salı, Haziran 27, 2006

Programcıların pazarlamacılar hakkında bilmesi gerekenler

Seth Godin programcıların, pazarlamacılar ile ilgili bilmek isteyebilecekleri 10 maddeyi sıralamış.
Ben burada özellikle dikkatimi çeken 4 maddeyi anafikrini vererek paylaşmak istiyorum.

1- Pazarlama rasyonel değildir ama programcılık öyledir. Herzaman aynı sonucu verir. Pazarlama bir kere işe yaradığı zaman, bir daha yaramayabilir.

2- Pazarlamayı zamanlamak bilgisayar programlarındaki hataları ayıklamaktan daha zordur. Elbette pazarlamaya harcanan zaman ölçülebilir ama bu sonuçları için mümkün değildir. Çünkü formülünün her aşamasında insan vardır.

4- Birisi çok iyi programcı ve aynı zamanda çok iyi pazarlamacı diye, herzaman iyi programcılar iyi pazarlamacı olacak demek değildir.

10- Pazarlama olmadan yazdığınız kodlar değersizdir.

Aslında Web 2.0 ile birlikte pazarlama ve programcılık bir bütünün iki eşit parçası kıvamına geldiler. Buna rağmen (yada belki de bundan dolayı) aradaki bazı farklılıklara ışık tutmuş olmak gerekiyordu. Hatta belki zaman ilerledikçe daha da gerekecek...

Söz konusu disiplinler ne kadar ayrılmaz olurlarsa olsunlar, başarılı yönetilebilmeleri için farklılıkların bilincinde olunması gerekiyor.

Tabi işin içinde irrasyonel insan faktörü olduğu sürece...

Perşembe, Haziran 22, 2006

Türkiye'de çok blog varmış... Eee yani?

Biraz önce Hürriyet.com.tr 'de "Türkiye bloglamayı sevdi" isimli bir haber okudum. Aslında haberden ziyade blogcu.com'un reklamı niteliğini taşıyor ama öyle bile olsa gerçekten komik geldi.

Blogcu.com'un üye sayısı 100 bin'i geçmiş... Eee yani? Ne var bunda?

Türkçe içerikli web siteleri arasında yıllardır en popüler olanları itiraf.com, arkadas.com ve eksisozluk.com gibi içeriğini ziyaretçilerinin oluşturduğu sosyal ağlardı.

Düşüncelerini paylaşmak, sosyal olmak ve içerik oluşturmak zaten Türk internet kullanıcıları için o dönemlerde bile tercih edilen kanallar olmuştu. Bu durumda ülkemizde bloglar ile ilgili oluşan gelişmeye neden şaşırıyoruz?

Burada önemli olan bu ilginin ve trendin farkında olmak yada bunu alkışlamak değil. Bu konuda kaynakları güçlendirmek, içeriği yoğunlaştırmak ve dünyadaki tüketici hareketlerinden, firmaların iş yapışlarına kadar tüm modelleri etkilemekte olan bu akımdan fayda sağlamak gerekiyor.

Bu fırsatlardan kimse fayda sağlamıyor yada sağlamaya çalışmıyor mu?

Ülkemizdeki nokta com gelişmelerine sektöre baktığımızda bu alanda yoğun içerik oluşturan ve uzun vadede çeşitli konulardaki Türkçe içeriğini büyük başarıya ve elbetteki gelire dönüştüreceğine inandığım firma Pilli Network diyebilirim. Mutlaka başkaları da vardır ama Pilli son zamanlarda girişimleri ile özellikle dikkatimi çekiyor. (Doğan Online büyükler kategorisinde olduğu için ayrı...)

Hafif.org, bildirgec.org, 3ayak.org, zamazing.org ve 22dakika.org web siteleri ile kullanıcılarının içeriği oluşturmasına imkan sağlamaları günümüzdeki eğilime destek verir nitelikte.

Diğer taraftan yazarları ile gelir paylaşımı üzerine kurdukları iş modeli sayesinde bloggerlar tarafından da tercih edilmekteler.

Demek istediğim şu;
Biliyorsunuz Google, Türkiye operasyonunu özellikle firmanın reklam satışları için oluşturmuştur. Aynı şekilde Microsoft önümüzdeki dönemlerde tahminlerimde yanılmazsam ülkemizde MSN ile reklam satışına girecektir.

Reklam satışı için söz konusu firmaların elbette ki güçlü içeriğe sahip yayıncılara ihtiyaçları olacaktır.
Zamanında Google Blogger'ı neden satın almıştı dersiniz? Yada Microsoft neden Live ile tüm yapısını kullanıcı odaklı hale getiriyor?

Bir şekilde birileri içerik oluşturmalı ve para kazanmak istemeli ki reklam servisi sunan Yahoo, Microsoft ve Google gibi firmalar da bu siteleri reklamverenlere ulaşabildikleri alanlar olarak sunabilsinler.

Kısacası ülkemizde gelişmekte olan bu fırsatlar var, bu araçları kullanmayı seven kullanıcı kitlesi de var, sanırım sadece bu fırsatları değerlendirip iş modelleri oluşturmaya inanacak yatırımcılara ve girişmcilere ihtiyaç var.

Büyük firmalara küçük fikirler yön veriyor

Bundan 5 yıl önce RSS, Blog, Podcast gibi kelimeler Bill Gates için sadece küçük fikirlerdi, belki bazılarını bilmiyordu bile diye yazmış Robert Scoble.

Hatta bugün RSS'in Sharepoint, Outlook, Internet Explorer 7 gibi birçok Microsoft ürününde yerini almasının yanında, dünyanın en popüler blog servislerinden birinin de yine Microsoft'un olduğunu hatırlatıyor.

Scobleizer'deki yazıyı okuyunca küçük fikirlerin, büyük firmaların gelişimine etkisini ülkemizde nasıl gözardı ettiklerini birkez daha düşünmeye başladım.

Küçük fikir dediğime bakmayın. Bu fikirler büyük firmaların bir adım sonrasındaki stratejilerini belirlemekle kalmıyor, tüm iş yapışlarını değiştirebiliyor.

Eminim ülkemizde değer yaratma potansiyeli olan birçok sektöre yön veren büyük firmaların önemli pozisyonları bugün bırakın bilgi paylaşımını, kullanıcı deneyimi ve sosyal ağlar gibi kavramların iş dünyasında kendileri için oluşturabileceği faydaların bile farkında değildirler.

İnsan faktörü dediğimizde bunu müşteri ilişkileri yönetimi sanmaktadırlar.

Web 2.0'ın sadece internet ile ilgili bir konsept olduğunu düşünüp, bunun tüm tüketici eğilimlerinin merkezini etkilediğini farkedememektedirler.

Örnek vermek gerekirse bugün RSS belki de Türkiye'deki büyükler için hala pek fazla anlam ifade etmeyen kavramlar arasında, ve aynı şekilde bir başka köprü olan kurumsal bloglar. Bu yöndeki fırsatları bu saatten sonra tartışmaya gerek duymuyorum.

Önemli olan fikirlere inanmak ve harekete geçmektir.

Eğer bu yeni nesil fırsatları büyükler göremiyorlarsa, o zaman ya birileri onlara göstersin yada sadece gözlerini bu tarafa çevirsinler.

Bu konuyla ilgili olabilecek bazı yazılarımı aşağıda listeliyorum:
06 Ekim 2005 - Değişen web kültürü: WEB 2.0
15 Aralık 2005
- Haberden çok yorum yazılıyor(sa)... Daha ne bekliyorsunuz?
18 Aralık 2005 - Türkiye ve Web 2.0 fırsatları
26 Aralık 2005 - Yenibir.com RSS ile çok büyür
04 Ocak 2006 - 2007'ye ne kaldı?
04 Mart 2006 - Başarının yeni formülü
14 Mayıs 2006 - Nokta com girişimleri artıyor, sektör büyüyor!

Çarşamba, Haziran 21, 2006

Fark yaratmanın DNA'sı

Bugün Seth Godin'in yazdığı "Over the Top" isimli yazıdan ilham alarak, yaklaşık 1 ay öncesinde yazdığım "Müşterisini en çok kim düşünüyor?" isimli yazıma gittim ve düşüncelerimi tekrarlamamın faydalı olacağına karar verdim.

Sözünü ettiğim yazımın sonlarına doğru şöyle yazmıştım:
E-ticaret ve diğer inovatif iş modelleri elbetteki firmalar için maliyet düşürmek, karlılık artırmak ve pazara hızlı girmek anlamında avantajlar sağlıyor. Peki tek taraflı kurgulanmış modeller karşı taraf olan müşteriye ne sağlıyor (yada ne kaybettiriyor)?
Ödeme koşullarının tüketiciye sınırsız imkanlar sunduğu, birçok alanda rekabetin çeşitlilikten dolayı kızışmanın ötesinde alev aldığı, yarışta avantaj sahibi olmak için maliyetlerin düşmek zorunda olduğu ve bunların yanında internetin güçlendiği ve yiğitliği bozduğu günümüz Türkiye pazarında firmalar satış öncesi ve satış sonrası servislerinde müşterisini ne kadar koruyor dersiniz?

Yoksa herşey köprüyü geçene kadar mı?

Herhangi bir alışveriş sitesinden sipariş verdiğinizde ürününüzün öngörülen teslimat süresinden önce elinizde olması acaba sizin mutlu olmanız için yeterli bir sebep olabilir mi?

Peki, eğer size firma tarafından gönderilen ürün arızalı ise ve konuyu kendilerine ilettiğinizde ürünü kargo ile adreslerine geri göndermeniz istenirse?

Süreç nasıl devam edecek biliyorsunuz di mi? Ben yaşadığım için biliyorum...

Kargonun ellerine ulaşması sonucunda firmanın bunu üreticiye göndermesi, üreticiden geri dönmesini beklemek, sonra firmanın bunu size göndermesi ve bu son işlem için söz konusu olan kargo ücretini de size ödetmesi... Nasıl ama...???

Hala ürününüzü beklediğinizden erken aldığınız için mutlu musunuz?

Konu aslında elektronik ticaret yada A firması şöyle, B firması böyle şeklinde bir durum değil... Konu ülkemizde malesef bir türlü yaşama geçirilemeyen Müşteri Memnuniyeti kavramı.

Müşteri Memnuniyeti denilince sadece güler yüzlü satıcılar, indirimler yada cazip taksit seçeneklerini düşünmemek lazım. Doğru kurgulanmış iş modelleri ve buna uyan şirket politikalarına ihtiyaç var.

Herhangi bir firmanın bana satın aldığım ürün için 10 yıl garanti vermesinin firmanın destek merkezinin telefon numarasını bile bulamadığım bir süreçte ne gibi faydası olabilir ki?

Hani günümüzde bir fark yaratmaktır gidiyor ya...?

Fark yaratmak aslında gerçek başarı için sadece ürünün yada hizmetin müşteriye sunulması aşamasında gündeminizde olmamalı. Çünkü asıl farkı ve aşık müşteriyi satış sonrasında, öncesinde, ortasında, yanında, altında, üstünde kısacası kurgularınızın, modelinizin ve politikalarınızın tamamında sunacaklarınız ile yakalabilirsiniz.

Kısacası, mor kostüm giydirmek yerine ineğin genetiğiyle oynamak gerekiyor...

Salı, Haziran 20, 2006

FeedBurner ve RSS sorunu

Yazılarımı RSS ile takip eden okuyucularım bugün bazı sorunlarla karşılaşmış olabilirler.

Özellikle yazılarımdaki Türkçe karakterlerin okunamaması ve eski yazıların yeni gibi görüntüleniyor olması, blogumun RSS servisini sağlayan FeedBurner'ın kendi içinde yaşamış olduğu UTF-8 kodlama sorunundan kaynaklanmış.

MIŞ diyorum çünkü sorunun kaynağını bulmak için biraz zaman harcamam gerekti ama sonunda aşağıdaki linklerde problemi adresleyen açıklamalara ulaştım.
RSS okuyucularında karışıklık oluşan okuyucularım umarım FeedBurner'ın kusuruna bakmazlar.

Nasıl olsa FeedBurner bugüne bugün toplam 200,415 blogger'ın 325,647 yayınını 17,085,191 okuyucuya ulaştırmanın yanında 56,003 podcast ve videocast'ı da yine 3,334,510 kişiye dinlettirip seyrettiriyor.

2004'ün sonlarında kurulmuş olan FeedBurner bugün Mobius Venture Capital, Portage Venture Partners, Sutter Hill Ventures, Draper Fisher Jurvetson ve Union Square Ventures gibi firmalar tarafından finanse ediliyor.

Benim en son hatırladığım, kendilerine kurulmalarının 6'ıncı ayında yani 2005 Nisan civarında 7 milyon dolarlık ($7 milyon) risk sermayesi aktarımı yapılmıştı. (bkz. FeedBurner Fully Financed For Future Feed Formatting Fun)

Son olarak yeni başlatmış olduğu Reklam Ağı (FeedBurner Ad Network) sayesinde hergün 8 milyon okuyucuya ulaştığını ve finansal anlamda da büyümeye son sürat devam ettiğini belirtmemde fayda var.

Nasıl güzel iş di mi?... Ama olsun siz yinede onların kusuruna bakmayın...

Cuma, Haziran 16, 2006

Skype, ICQ ve gelecek fırsatlar

Son günlerde Türkiye'de internet ve e-business alanında birçok gelişmeye tanık oluyoruz. Yeni girişimler, işbirlikleri, ortaklıklar ve olası satın almalar.

Şimdi dikkatimizi toplayıp gelişmeleri birlikte inceleyelim.

Sahibinden.com hisselerinin %50'sinin eBay tarafından satın alınacağına dair söylentiler sürüyor. Ama diğer taraftan firmanın İngiltere'de de birçok başka firma ile görüşmeler yaptığı basında yer buluyor.

Bu arada Skype Türkiye pazarına e-kolay diğer bir deyişle ülkemizde internete en çok yatırım yapan şirket olarak kabul ettiğim Doğan Online ile girdi.

Tüm bunlar olurken MyNet aynı zaman diliminde ICQ ile bir ortaklığa imza attı.

Diğer taraftan Google AdSense Türkiye'deki kullanıcıları için ödeme kanallarını genişletip EFT ile para transferi seçeneğini devreye soktu. Artık Google reklamlarını yayınlayan Türkiye merkezli web siteleri de ödemelerini çek dışında elektronik olarak direk tahsil edebilecekler.

Bugünlerde bana kalırsa fırsatlardan yararlanmayı düşünen girişimci beyinler için fikirlerini zaman kaybetmeden hayata geçirmek yapılacak en doğru aksiyon olur. Uzun vadede yatırımcıların dikkatini çekebilmek olasıdır.

Çünkü bu işleyiş böyle kalmayacak... Daha doğrusu bu kadarla yetinmeyecek...

Ebay, bir şekilde Türkiye'yi menziline alacak. Bu ya sahibinden.com ile ya da bir başka şekilde olacak ama öyle yada böyle eBay Türkiye açılacak.

Yahoo, kesinlikle yakın zamanda Türkiye operasyonunu başlatacaktır. Çünkü web'deki reklam pastasından Türkiye bölümünü tamamen Google'a kaptırmak işine gelmeyecektir. Aynı zamanda ülkemizdeki anında mesajlaşma ve VoIP teknolojilerine olan talep firmanın iştahını kabartacaktır.

Microsoft, daha önce de basında yer aldığı gibi önümüzdeki aylarda Türkiye'de sosyal içerikli girişimlerle büyük atılımlar yapmış olacak. Özellikle arama motoru ve reklam çözümlerini pazarlamak üzerine kurulacak bu girişimler serisi sektörde yeni açılımlara ve işbirliklerine yön verecektir.

Bu gelişmeleri önceden analiz edip, pozisyon almış dinamik firmalar yada girişimciler, hem kendi ürünlerini sektörde tutundurabilecek hemde dünyada düşük maliyetlerle başarılı işbirlikleri yapabilecekleri ortaklarını belirleyebilmiş olacaklardır.

Daha önce de söylediğim gibi: Nokta com girişimleri artıyor, sektör büyüyor!

Cuma, Haziran 09, 2006

Hayallerinizi gerçek yapan kelimeler

İçinde bulunduğumuz dönemin heryerde duyup okuduğumuz ve kurumlar için (en) popüler olup profesyonel bireyler için ise (en) prim yapan kelimeleri hangileridir?

Bana kalırsa ilk üç (3) şu şekilde sıralanıyor:
1) Beyin Fırtınası
2) İnovasyon
3) Sinerji

Peki tüm bunların özünde yer alan ve genelde sözünü ettiğimiz prim yapacak işler anlatılırken kullanılan diğer kelimeler nelerdir? Yaratıcılık, dinamizm, takım çalışması, fark yaratmak, bilgiyi yönetmek, müşterini tanımak vs...vs... (gerçekten çok var...)

Bir taraftakiler sürekli bu kavramlarla kendilerine göre oluşturdukları segmentlerinde hedefledikleri etkiyi oluşturmaya çalışırken, diğer taraftakiler herkesin aynı cümleleri kurduğunu ama elle tutulur bir başarının olmadığını konuşup, yazıp duruyor.

Sonunda bu demeçlerden her iki tarafta kendi ekosisteminde istediği primi yapmayı başarıyor. Nasıl mı?

Bir taraftakiler çevrelerinden "muhteşem fikirler, stratejiler süper, yaklaşımlar inanılmaz, ne kadar yenilikçiler..." şeklinde yorumlarla istedikleri noktaya taşınıyorlar, diğer taraftakiler ise "adam işi biliyor... kimsenin göremediğini görüyor...tabi canım zaten inovasyon kolay mı?... tabi gurunun olaya bakışı farklı olur..." şeklinde yorumlarla yine aynı şekilde güçlü imajlarını karizmaları ile tazeliyorlar.

Kısacası kişiler faydalarını sağlarken, iş anlamında kurumların birçoğunda herhangi bir başarı gözlemlenemiyor.

Galiba bu durumda oturup düşünmek lazım.

Sadece doğru kelimeler ile "hayal" satınca yada hayalin "hayal" olduğunu söyleyince bu kadar etki yaratılabiliyorsa, acaba bu tarz projelere biraz önem ve inançlı kişilere biraz destek verilse etkisi nasıl olur?

Hayali gerçeğe dönüştürmek mi? Sanırım güzel olur...

Pazartesi, Haziran 05, 2006

Sanal işbirliğimiz kitap oluyor

Web konusunda aklınıza gelebilecek birçok konuyu farklı yaklaşımı ile kapsayacak olan çok özel bir kitap projesine başladık.

Başladık diyorum çünkü bloglarından birçoğunuzun yakından tanıdığı toplam 5 kişi bu kitap projesinde birlikte çalışıyoruz.

Bilgi düzeyi yüksek bu güçlü kalemler:
Altı Üstü Tasarım'dan Mehmet Doğan, Ana Fikir'den Selim Yörük, e-dünya'dan sizin bildiğiniz adıyla Kara ve kendi adını taşıyan sitesinden tanıdığınız Cihan Salim.

Ülkemizde daha önce yayınlanmamış tarzda bir format kapsamında sunmayı planladığımız ve çalışma tarzı olarak da tamamen web'in nimetlerinden faydalandığımız kitap projemizde çeşitli sanal araçları kullanıyoruz.

Basecamp proje yönetimi ve Stikipad ise yazılarımızı paylaşmak için sanal işbirliği ortamımızı oluşturması açısından Web 2.0 konsepti ile bütünleşmiş araçlar olarak bu projede hayatlarımıza girmiş durumdalar.

Kitap projemizin zengin içeriği, fark yaratacak formatı, yeni nesil çalışma şekli dışında elbetteki bir diğer ilginç ve heyecan yaratan tarafı da, hiçbirimizin bugüne kadar blog yazılarımız dışında karşılaşmamış ve birbirimizi kişisel olarak tanımıyor olmamız.

Web konusunda güçlü bir kaynak ve başarılı çalışmalara yön gösterici olacağına inandığım kitabımız ile ilgili gelişmeleri çalışmalarımızda ilerledikçe ben ve diğer arkadaşlarım kendi bloglarımızdan paylaşıyor olacağız.

Ortaya karışık yapmayın

Web sitesinde müşteri temsilcisi ile canlı iletişim kurabilmek için oluşturulmuş sohbet (chat) özelliği bulunan ama servisi bir kere bile çevrimiçi (online) görmediğimiz acaba kaç şirket vardır?

Yada içerik yönetim sistemi bulunmasına rağmen en son yayınlanan haberin 1 yıl öncesini gösterdiği kaç şirket sitesi biliyorsunuz?

Peki web sitesinin İngilizce bölümü de bulunan ama içeriğinin milattan önceyi gösterdiği kaç şirket biliyorsunuz?

Şahsen bu örneklerin hepsini onlarca kere görmüş olmamın yanında, gereksiz özellik ve servislerle genişletilmiş kapsamlarından dolayı tamamlanamamış yada hayata geçirilememiş projelere de çoğu kereler şahit oldum.

İhtiyaçların doğru analiz edilmemesi proje sürelerini uzatmakla kalmayıp, maliyetleri de yükseltir ve en kötüsü "ortaya karışık yapalım" mantığıyla devreye alınmış servislerin birçoğu hiç umulmadık şekilde hizmet kalitenizin negatif yansıması olabilir.

İster teknoloji tabanlı projeleriniz, ister girişimlerinizin geleceğini şekillendirecek iş planlarınız olsun, ihtiyaçların doğru analizi ve seçeneklerin kontrollü kullanımı ile oluşturulmadıkları takdirde size geri dönüşleri mutlaka olumsuz olacaktır.