Cuma, Aralık 29, 2006

Seminer videosu yayında

16 Aralık 2006'da Genç Girişimciler Kulübü'nde gerçekleşen Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları seminerinin görüntülerinin düzenlenip Google Video'ya eklendiği, kulübün yetkilileri tarafından bugün bildirildi.

Kulübün web sitesinde konu ile ilgili sayfaya bu linkten ulaşabilirsiniz. (Ayrıca seminer fotoğrafları ve videonun hazırlanma sürecini anlatan yazılar da mevcut.)

Eğer direk Google Video üzerinden izlemek isterseniz, bu linki kullanabilirsiniz.

Henüz tamanını izleme fırsatı bulamadım ancak ilgilenen arkadaşlara duyurulur.

Diğer taraftan seminer ile ilgili diğer yazılarımı da aşağıdaki iki linkte bulabilirsiniz.

Seminerin ardından...
Seminer duyurusu: Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları

Herkese şimdiden iyi seyirler, sevdikleri ile mutlu bayramlar ve harika bir yeni yıl dilerim.

Pazartesi, Aralık 18, 2006

Biraz öngörü, biraz öneri!

Türkiye, Web 2.0 alanında çok önemli bir viraja girmiş durumda.

Doğan Grubu
'nun bu alandaki yatırımları, MyNet'in BeyazPerde.com ile başlayan satın alma hamleleri, arkasından Nokta'nın FotoKritik.com ve son olarak İzlesene.com'u satın alması bu sektörün yaşayacağı hareketli günlerin sadece başlangıcı.

Şu aşamadan sonra bu yazımı bir tür öngörü yazısı olarak kabul etmek isterseniz, benim için kesinlikle mahsuru yok.

Evet, girişte söylediğim gibi bunlar sadece başlangıç.

Ülkemizde birçok yeni ve kaliteli web girişimi yerini şimdiden ayırtmış durumda, ve bunların bir bölümü önümüzdeki 4 ay içinde hayatımıza girmiş olacak.

Diğer taraftan farklı alanlarda kurulmuş olan ve kullanıcıların eğilimlerini etkileyecek bir dizi girişim de yine önümüzdeki aylarda gündemimize giriyor olacak.

Satın almalara geri dönecek olursak, 2007 sonuna kadar 5 önemli satın almaya, daha doğrusu $300,000 üzeri satın almaya sahne olacak ülkemizdeki Web 2.0 arenası.

Bu arada yeri gelmişken, sürekli sorulan sorulardan bir tanesi de "ülkemizde web girişimleri hangi ücret seviyelerinde satılıyor?" oluyor. Bunun cevabını bildiğim satışlara, ziyaretçi ve girişim profiline bağlı kalarak $300.000 ile başlayabiliyor şeklinde cevaplandırabiliyorum. Tabi daha aşağısı olabiliyor ama merak edilen $50.000'e satılanlar olmadığı için örnekleme yapmama gerek kalmıyor.

Diğer taraftan belirli servislerin sahipleri eğilimli olsalar $1,5-2 milyon seviyeleri de aslında görülebilir.

Elbette verdiğim bu değerler kurumsal e-ticaret servislerini göz önüne alarak belirtilmemiştir. Kişisel girişimler ve buradan doğan satışları baz alıyorum.

Sektör sadece satın almalara ve yeni girişimlere mi sahne olacak?
Hayır..! Risk sermayesi desteği ile sektöre giren web girişimleri de 2007'nin ilk 6 ayında hayatımızdaki yerlerini almış olacaklar.

Neden bunu söylüyorum?
Çünkü ülkemizde risk sermayesi ile hayata geçmiş web girişimleri gerçekten az sayıda, ve bu kapının açılması 2007 yılı içinde yaşayacağımız hareketli Web 2.0 günlerinin en önemli faktörü olacak.

Girişimcilere ve fikir sahiplerine ne öneriyorum?
Fazla sabırlı olmayın. Fikrinizi hayata geçirmek için bağlantılarınızı gözden geçirin, yatırım firmalarına başvurun, güvendiğiniz mentorlardan destek alın ve bir şekilde fikrinizi hayata geçirin.

Ama tabi önce bu sektörle ilgili yeterli bilgiye sahip olduğunuza emin olun.

Eğer emin değilseniz biraz daha araştırın, biraz daha danışın.

Yatırımcılara ne öneriyorum?
Web 2.0'ı gerçekten yaşayan bir yatırımcıysanız, fikrine inandığınız girişimciye destek olmalısınız.
6 ay içinde gelir sağlayacak web girişimlerine yatırım yapmayı tercih edin.
1 yıl içinde başarısını göreceğinizi düşünmediğiniz girişim fikirlerini direk geri çevirin.

Eğer Web 2.0'ı sadece birkaç blogdan okumuş, gazetelerde köşe yazılarından görmüş ve tek bildiğiniz satın alma Google'ın YouTube'u alması ise o zaman bu işe yalnız girmeyin.

İşi ya danışmanlarınıza bırakın ya da siz de emin olmayan girişimcilere önerdiğimi göz önünde bulundurun.
Biraz daha araştırın, biraz daha danışın.

Ayrıca hem emin olmayan girişimcilere, hem de sektörü henüz yaşamayan yatırımcılara şunu tavsiye ediyorum.

Aradığınız soruların cevaplarını size verebilecek yüzlerce blog var.

Bloglara zaman ayırın...!

Pazar, Aralık 17, 2006

Pazarlama bloglarından birbirinden güzel yazılar ile Karnaval başlasın!

Pazarlama Blogları Karnavalı'nın 22. haftasında sıra bana geldi. Bu karnaval da neyin nesi diyorsanız önce buraya buyrun.

Bu hafta karnaval dahilinde yer alan birbirinden ilginç yazıların her birini okumanızı ve eğer hala bu blogların RSS'lerini takip etmeye başlamadıysanız, daha fazla zaman kaybetmemenizi tavsiye ediyorum. "RSS Nedir?" diyorsanız o zaman sizi buraya alalım.
Evet karnavalımızın yazıları aşağıdaki gibidir.

16 yıllık kurumsal iş hayatını günün birinde bir kenara bırakıp, kendisini edindiği deneyimleri aktarmaya adayan Tunç Kılınç, Fikir Atölyesi isimli harika blogunda "Ben Nasıl Yükseleceğim?" sorusunun cevabını farklı bir bakış açısı ile sunuyor.

Bilal Bedük, Pazarlama Fikirleri isimli blogunda , "Müşteri Memnu - Niyetsizliği" hakkındaki başarılı yazısı ile karnavalda yerini alıyor ve konuyu detayları ile aktarmasının yanında önerileri ile de yaklaşımına değer katıyor.

Hayatta değiştirmek istediği 3 şey için pazarlama öğrendiğini söyleyen Arzu Cihangir, "molaverrahatla" isimli blogunda "Dikkat dikkat MOBBİNG var!" diyor ve ülkemizde yeni yeni konuşulmaya başlayan kurumsal probleme dikkat çekiyor.

Pazarlamaya ilgi duyanların favorilerinden ayırmaması gereken Diyalog isimli blogunda A. Selim Tuncer, basın sektörünün bir gün pazarlamayı keşfetmesi ümidiyle kaleme aldığını söylediği "Acaba hangi gazete hangi gazetedir?" isimli yazısında detaylı ve emek harcanmış bir incelemeyi bizlerle paylaşıyor.

ISBN 976-08-06 isimli işitsel, görsel, dokunsal, sanatsal, dijital, inovatif ve provokatif blogunda Barış Erkol, bu hafta bizlerle Firefox hayranları tarafından çekilen bir reklam filmini paylaşıyor. İzlemenizi tavsiye ediyor ve sizi "Firefox fiskeleri" isimli yazısına tıklamaya davet ediyorum.

Onur Yüksel, Brand Box isimli blogunda albüm tanıtımı için farklı etkileşimli mecraları seçen Beck'i kaleme almış. "Beck to Marketing" adını verdiği yazısını yeni nesil web ile pazarlamanın birleşmesi ile doğan başarıyı kabullenmek için okumanızı tavsiye ederim.

Murat Buyurgan, 7. Pazarlama Zirvesi'nden izlenimlerini aktardığı "Pazarlama Zirvesi’nin iki Ali’si!" isimli yazısında dikkati zirvenin en önemli 2 ismi olarak kabul ettiği Ali'lere çekiyor. Acaba kim bu Ali'ler diyorsanız, size yazıya alalım.

NOT: Pazarlama Blogları Karnavalı önümüzdeki hafta Barış Erkol'da yani ISBN 97608-06'da olacak.

Seminerin ardından...

16 Aralık 2006 günü Genç Girişimciler Kulübü'nde gerçekleşen ve konuşmacı olarak katıldığım seminerin sunum dosyasına bu linkten ulaşabilirsiniz.

Seminerin video kaydı, kulüp yetkilileri tarafından gerçekleştirildi ve sanırım kısa zaman içinde internetten yayınlanıyor olacak.

Benim için keyifli bir etkinlik olduğunu belirtmek isterim.
Genç Girişimciler Kulübü'nün yetkilileri tarafından son derece nazik karşılandığımı ve bizleri yaklaşık 3 saat boyunca çok başarılı şekilde ağırladıklarını söylemeliyim.

Kendilerine buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim.

Umarım seminer katılımcılarımız da bu etkinlikten memnun kalmışlar ve bekledikleri içeriği alabilmişlerdir.
Tüm katılımcılara teker teker teşekkür ederim.

Ekli dosya:
Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları sunum dosyası

GÜNCELLEME 1: Katılımcılarımızdan EskiDostuz.biz'in sahibi Murat Kahraman'ın seminer hakkında görüşlerine buradan ulaşabilirsiniz. Kendisine güzel görüşleri için teşekkür ederim.

Çarşamba, Aralık 13, 2006

Pazarlamanın kulesini oluşturan yazılar

"Her bir blog post'u, Türkiye'de pazarlamanın kulesini oluşturuyor diye düşünüyorum. Her bir yazı, her bir düşünce ve her bir yorum ile bu kuleye bir katkıda bulunmuş oluyorsunuz aslında." diyor Murat Kaya bu hafta 21.'sine ev sahipliği yaptığı Pazarlama Blogları Karnavalı'nın giriş yazısında.

Farklı bir konseptle hazırladığı karnaval sayfasını ziyaret etmenizi ve birbirinden keyifli yazıları okumanızı öneririm.

Bu arada unutmadan, karnavalın önümüzdeki hafta ev sahibi ben olacağım.

Seminer duyurusu: Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları

16 Aralık 2006 Cumartesi günü saat 13:00 - 15:00 arasında Genç Girişimciler Kulübü'nde "Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları" isimli bir seminer veriyor olacağım.

Seminer ücretsiz olup katılım formunu doldurmanız yeterlidir.

Seminerin içeriği nasıl olacak?

Web 2.0 ile değişen web kültürü üzerine konuşup, yatırım fırsatları ve potansiyel alanları katılımcılarla paylaşıyor olacağım.
Bunun yanında girişimlerinize yatırım desteği almak aşamasında dikkat etmeniz gereken püf noktalara da değinip, sorularınıza cevap vereceğim.

Detaylı bilgi ve seminerin yapılacağı adres için tıklayabilirsiniz.

GÜNCELLEME 1: Seminerin gerçekleşeceği Genç Girişimciler Kulübü'nün adresine bu linkten ulaşabilirsiniz.

Pazar, Aralık 10, 2006

Hakia'nın Türkçe sayfası imajına zarar veriyor

Dr. Rıza Berkan'ın CEO olarak başında olduğu ve 2007 yılında aktif olarak çalışmaya başlayacak olan anlamlı arama motoru Hakia'nın Türkçe sayfası beni çok şaşırttı.

"about us" sanırım Türkçe'ye "bizzim hakkinda" olarak tercüme edilmez di mi?

En önemli iki pozisyonunda (CEO ve COO) Türk profesyonellerin olduğu şirketin Türkçe sayfasını bu şekilde yayına almış olmaması gerekirdi.

Daha da önemlisi, anlamlı arama yapacak olan bir arama motorunun benim dilimde yazamıyor olması, pazarlama bakış açısıyla ne kadar başarılıdır diye de düşünmeden edemiyorum.

Yarın TIME 2006'dayım...

11-12 Aralık 2006 tarihlerinde Ceylan Intercontinental'de gerçekleşecek olan TIME 2006'ya katılıyor olacağım. Eğer fırsat bulabilirsem ve tabi etkinlik kapsamında internet bağlantısı mevcut olursa konferanslarda konuşulanlardan sizlere özetler yazmayı planlıyorum.

TIME 2006'ya katılacak olup tanışmak isteyen arkadaşlar bana iletişim formumdan mesaj gönderebilirler.

Web 2.0 fikirlerinizin son kullanma tarihi nedir?

Eminim blogumdaki yazılarımı ve Webrazzi'yi okuyan sizlerin özellikle yeni nesil web girişimleri alanında aklınızda birçok fikir vardır.

Aklınızdaki en yaratıcı fikir ne kadar zamandır hayata geçirilmeyi bekliyor?
Sizden önce fikrinizi gerçekleştiren oldu mu?
Fikriniz artık son kullanma tarihini geçirdi ve çöpe mi gitti?

Aklınızdaki fırsata bu kadar çabuk sırt çevirmemelisiniz.

Çok basit bir örnek vermem gerekirse, YouTube'un başarısı ile ülkemizde video servisi açmak isteyen en az 10 girişimci tanıyordum. Tabi bu kişiler sadece düşünen değil, girişimlerini hayata geçirmek için harekete geçmiş olan girişimcilerdi.

Bugün itibari ile izlesene.com, PiknikTube, HaberTurk Video, ve Milliyet Internet TV isimleri ile bu alanda farklı şekillerde hizmet veren girişimler mevcut. Tabi bunun yanında trtube.com ve videoha.com gibi girişimleri de göz önünde bulundurabiliriz.

Şimdi bu durumu düşündüğümüzde sizce ülkemizde video alanında girişim yapmak için artık çok mu geç?

Siz sorumun cevabını düşünürken ben biraz da sosyal ağlara (social network) bakmak istiyorum.

Gayet.net, Yonja.com, Sosyomat.com ve Cember.net yeni nesil web özelliklerini bünyelerinde barındıran girişmler olarak öne çıkıyorlar. Elbette birçok arkadaşlık ve komünite (community) siteleri de yine bu alanda yerlerini çoktan almış durumdalar.

Peki, bu alanda girişim yapmak için çok mu geç kaldınız?

Konuya şöyle açıklık getirmem de fayda olacaktır.
Öncelikle erken kalkan yol alır diye bir gerçeğimiz vardır.
Ama bunun yanında bir başka tarafta ise şöyle bir gerçeğimiz mevcut.
Web 2.0 ya da sürekli kullandığım ismiyle yeni nesil web girişimlerinde hedef, kullanıcı odaklılıktır. Bu konseptin özünde de inovasyon yaklaşımı hakimdir. Bunu da fark yaratmak olarak nitelendirilebiliriz.

Tüm bu yaklaşımların özünde de ağızdan ağıza pazarlama (WOMM) hakim olduğuna göre bu durumda elimizde bazı silahlarımız mevcut demektir.

Girişimimizin coğrafi hedef kitlesi, kullandığınız altyapı ve Web 2.0'a göre modellemiş olmak kriterlerimizi karşıladığınızı düşünürsek birçok fikriniz için hiçbir zaman geç kalmış sayılmazsınız.

Bir örnek daha verelim;
Dünyaya yeni bir Flickr'ı olduğu gibi aynı özelliklerle sunarsanız sonuç para ve zaman kaybı olur.

Flickr'ı aynı özellikleri ile Türkiye pazarına sunarsanız başarılı olma ihtimaliniz mevcuttur.

Flickr'ı inovatif eklentiler ile modellerseniz global alanda başarılı olma ihtimaliniz vardır ancak Türkiye'de bu şansınız çok daha yoğundur.

Yukarıda yazdıklarımı göz önünde bulundurup, fikirlerinizi çöpe atmadan önce yapmanız gerekenleri listeleyecek olursam:
  1. Girişiminizin ait olduğu global pazarı ve alternatifleri inceleyin.
  2. Hedef kitlenizin coğrafi konumunu net olarak belirleyin ve incelemenizi buna göre genişletin.
  3. Girişiminizle aynı alanda olmayan ancak birlikte kurgulanabilecek modelleri analiz edin.
  4. Benzer girişimlere olan ilgiyi inceleyin ve bunu potansiyel kullanıcılar bazında değerlendirin.
  5. Kullanıcı yaklaşımlarının ve trendlerin girişiminizle kesiştiği noktaları değerlendirin.
  6. Niş kitleleri ve girişiminizin bu alanlarda yakalayabileceği fırsatları analiz edin.
Bu maddelerin herhangi ikisinde olumlu sonuçlar elde edebiliyorsanız, fikrinizden henüz vazgeçmeyin çünkü son kullanma tarihi geçmemiş olan Web 2.o fikriniz hala başarılı olabilir.

Eğer bu maddelerin hepsinden olumlu sonuçlar elde ediyorsanız hemen şimdi benimle irtibata geçin ki ortaklık koşullarımızı konuşalım. :)

Cumartesi, Aralık 09, 2006

Finansbank telefonu yüzüme kapatsaydı!

Yaklaşık 30 dakika önce Finansbak Genel Müdürlüğü'nden arandım ve yeni gönderdikleri kredi kartımın tarafıma ulaşıp ulaşmadığı soruldu. "Hayır, ulaşmadı" dedim.
"O zaman bilgilerinizi güncelleyebilir miyiz, zamanınız var mı?" dediler... "Evet, var" dedim.

Öncelikle kartımı ulaştırabilecekleri adresimi istediler. Şubeden alabilirim dedim ancak telefondaki bayan bir adres almadan kapatacak gibi durmuyordu. Buna karşılık iş adresimi verdim.

"Ev adresinizi güncelleyebilir miyiz?" dediler.
"Sizdekini söylerseniz doğru yanlış diyebilirim" dedim.
"Bizdekinden bir harf bile farklı olsa güncellememiz gerekiyor." dediler.
"Tamam" dedim bu bilgiyi de kendilerine verdim.
"Doğum tarihinizi gün ay yıl olarak alabilir miyim?" dediler.
"Sizde bu bilgi bulunmuyor mu?" dedim.
"Elbette bulunuyor ama güncellemem gerekiyor" dediler.
"Telefonda bilgi güncellemeyi tercih etmiyorum, dilerseniz şubelerinizden yapabilirim" dedim.
"Finansbank'tan aradığıma dair numarayı görebilirsiniz, tedirgin olmanıza gerek yok" dediler.
"Ben şubeden bilgi güncellemeyi tercih ediyorum" dedim.

Ve... işte beni dumur eden karşılık.

"Tamam şubeden yapın o zaman.... İyi günler!".... Dıııt dııt dııt....! (Telefon kapanır)

Şimdi bu ne paranoya neden telefonda bilgi güncellemiyorsun diyebilirsiniz.

Karşıdaki sesin öncelikle çok da "call center" havasında olmadığını belirtmeliyim. Bunun yanında zaten bu tür yerleri ben aramadığım zamanlarda, bilgi güncellemeye karşı bir rahatsızlığım var. Ki sanırım günümüz toplumunda bu paranoya az bile :)

Kısacası Finansbank'ın telefondaki kişisi bana kendisine bilgi vermek istemedim diye kızdı. Cumartesi sabahı blog yazmak gibi bir amacım yokken beni buna zorunlu bıraktı.

Bu arada unutmadan bir ara size Finansbank'ın bana kredi kartı satmak için 4 kere sanki daha önce hiç aranmamışım gibi telefon etmesini, sonradan kredi kartımı şubeden almam için bırakmasını, o günden bugüne kadar henüz o kartı şubeden alamamama karşın dönem dönem ekstre yollamasını, hatta kampanyalardan haberdar etmesini anlatayım.

Ayrıca henüz Finansbank kartımı kullanmış olamamama rağmen, yeni gelecek kartın "Gold Card" olduğunu da belirtirsem fena olmaz herhalde.

Kısacası Cumartesi günüme güzel başladım :)

Pazartesi, Aralık 04, 2006

İnteraktif Yaklaşım'da karnaval!

Murat Buyurgan'ın "İnteraktif Yaklaşım" isimli blogunu takip ediyorsanız bu hafta Pazarlama Blogları Karnavalı'nın 20. haftasına ev sahipliği yaptığını bildirmek isterim.

Eğer henüz Murat'ın blogundan haberdar olmadıysanız, sizlere katabileceği bilgilerden en kısa zamanda faydalanabilmek için sitesine uğramalı ve RSS'ine mutlaka abone olmalısınız.

Çarşamba, Kasım 29, 2006

Altivi ve Bilyoner'in gizlilik ilkesi uyumluluğu

Fazla yorum yapmadan sadece dikkatinizi aşağıdaki iki bölüme çekmek istiyorum.

Öncelikle bir süre önce Webrazzi'de de incelemesini yayınladığım yeni web girişimlerinden Altivi.com'un gizlilik ilkelerinin "Kişisel Bilgiler" bölümü:
ALTİVİ.com Üyelik esnasında İsim-Soyad, İrtibat telefonu, Adres, e-mail adresi gibi kişisel bilgilerinizi talep etmektedir. Anılan bilgilerin temini için hazırlanan sahalara girilen bilgilerin doğru ve güncel bilgiler olduğunu farzederek kaydınız gerçeklestirilmektedir. Şirketimiz, tarafımıza iletmiş olduğunuz bilgilerin doğruluğunu ve güncelliğini garanti altına alabilmek için her türlü araştırma ve sorgulama hakkımızı saklı tutmaktadır.

Kişisel bilgileriniz ALTİVİ.com tarafından kullanıcı istatistiklerinin oluşturulmasında, üye kaydınızın ve (hesabınızın) oluşturulmasında, kişisel üye profilinizin çikarılmasında, kişisel bilgilerinize uygun olan promosyon önerilerinin size iletilmesinde kullanılacaktır. Ayrıca bu bilgiler herhangi bir izin, onay vs.'ye gerek kalmadan her türlü reklam ve tanıtıcı materyal içeriğinde kullanılabilecektir.

ALTİVİ.com. üye kullanıcılarına periyodik olarak duyurulmasını uygun gördüğü; esaslı hizmet değişikliklerini, yeni getirilen özellikleri, teknik konularda gerçekleştirilen yenilikler ve düzeltmeler ile ürün ve hizmetlerindeki diğer bilgileri gönderecektir.
Sıradaki de Bilyoner'in gizlilik ilkelerinin yine "Kişisel Bilgiler" bölümü:
BİLYONER İNTERAKTİF HİZMETLER A.Ş., üyelik esnasında İsim-Soyad, İrtibat telefonu, Adres, e-mail adresi gibi kişisel bilgilerinizi talep etmektedir. Anılan bilgilerin temini için hazırlanan sahalara girilen bilgilerin doğru ve güncel bilgiler olduğunu farzederek kaydınız gerçeklestirilmektedir. Şirketimiz, tarafımıza iletmiş olduğunuz bilgilerin doğruluğunu ve güncelliğini garanti altına alabilmek için her türlü araştırma ve sorgulama hakkımızı saklı tutmaktadır.

Kişisel bilgileriniz BİLYONER İNTERAKTİF HİZMETLER A.Ş. tarafından kullanıcı istatistiklerinin oluşturulmasında, üye kaydınızın ve (hesabınızın) oluşturulmasında, kişisel üye profilinizin çikarılmasında, kişisel bilgilerinize uygun olan promosyon önerilerinin size iletilmesinde kullanılacaktır. Ayrıca bu bilgiler herhangi bir izin, onay vs.'ye gerek kalmadan her türlü reklam ve tanıtıcı materyal içeriğinde kullanılabilecektir.

BİLYONER İNTERAKTİF HİZMETLER A.Ş. üye kullanıcılarına periyodik olarak duyurulmasını uygun gördüğü; esaslı hizmet değişikliklerini, yeni getirilen özellikleri, teknik konularda gerçekleştirilen yenilikler ve düzeltmeler ile ürün ve hizmetlerindeki diğer bilgileri gönderecektir.

BİLYONER İNTERAKTİF HİZMETLER A.Ş. size iletilmesini arzu etmediğiniz bilgilerin gönderimini durdurucaktır.
Evet sizin de farkettiğiniz gibi şirket isimleri hariç ilkeler olduğu gibi aynı. Bu arada elbette yazıyı fazla uzatmamak için ben sadece bu bölümleri yayınladım, aşağıdaki adreslerden gizlilik ilkelerinin tamamını da görebilirsiniz.

Altivi.com Gizlilik İlkeleri
Bilyoner.com Gizlilik İlkeleri

Tabi burada farklı yorumlar yapmak mümkün... Ama aslında arada bir başka fark daha var.

Bilyoner'in gizlilik ilkelerinin son paragrafı:
BİLYONER İNTERAKTİF HİZMETLER A.Ş. size iletilmesini arzu etmediğiniz bilgilerin gönderimini durdurucaktır.
Sanırım bu ilke Altivi'ye pek uymamış olsa gerek ki kendi gizlilik ilkelerinde bu paragrafa yer vermemişler.

Biraz önce küçük bir araştırma yaparken farkettiğim şaşırıcı benzerliği ve Altivi'nin kullanıcılarının iletilmesini arzu etmediği bilgileri göndermeye devam edeceğini anladığım ilkesini paylaşmak istedim.

Perşembe, Kasım 23, 2006

Yaratıcı bir web sitesi

Biraz önce son derece yaratıcı bir web sitesi ile karşılaştım. Bunu acaba Webrazzi'de mi yazmalıyım diye düşünürken buraya karar verdim.

Lütfen birkaç dakikanızı ayırıp siteye bir bakın. Daha önce başka bir yerde linki verilmiş miydi bilemiyorum ama çok beğeneceğinize ve keyif alacağınıza eminim.

http://www.phatterism.com

Bu arada tabi ki siteyi öyle bir anda şans eseri bulmadım. StumleUpon sağolsun. "O nedir?" diyorsanız yakında satın alınacağı dedikoduları gezen StumleUpon'u da incelemenizi öneririm.

Pazartesi, Kasım 13, 2006

Pazarlama Blogları Karnavalı 17. Hafta

Karnaval bu hafta Mehmet Doğan ile Altı Üstü Tasarım'da.
Farklı bir konsepte odaklanıp hazırladığı karnaval sayfası yakında ülkemizin hatta dünyanın en popüler sitesi olur ve Mehmet'e internetin anahtarını verirlerse şaşırmayın :)

Arama istatistikleri göründüğü gibi değil

İzlesene.com'dan haberiniz vardır diye tahmin ediyorum. Eğer cevabınız hayır ise sizi önce buraya sonra şuraya alalım.

Servisin yayına alınmasının üstünden 6 ay geçmeden arama motorlarındaki performansı ve ziyaretçi sayıları ciddi rakamlara ulaşmış durumda. Elbette video sunan bir girişim için bu hızlı yükselişe şaşırmamak gerekiyor. Ama benim bu konuyu açmamın sebebi aslında biraz farklı bir bakış açısından geçiyor.

Webrazzi'ye "izlesene" anahtar kelimesinin Google'da aranması ile gelen ziyaretçi sayılarındaki artış beni küçük çaplı bir araştırma yapmaya teşvik etti ve aslında hiç tahmin etmeyeceğim bir sonuç ile karşılaştım.

Sizce "izlesene" anahtar kelimesini (ki söz konusu video servisinden başka bir arama için kullanıldığını sanmıyorum) Google'da en çok arayan ilimiz hangisi?

Bu sıralama Samsun, Diyarbakır, Trabzon şeklinde oluşuyor. İstanbul ise Ankara'dan sonra 9. sırada yer alıyor.
Benim için şaşırtıcı bir sonuç olduğunu söylemeliyim. Şaşırtıcı olmasının sebebi 3 büyük şehirden bu siteye olan ilginin diğerlerinden az olması değil aslında, internet kullanıcısı oranlarına baktığımızda yoğunluğun daha fazla olduğunu bildiğimiz şehirlerimizin alt sıralarda yer alması.

Sizce de söz konusu illerimizden izlesene.com'a olan rağbet ilginç değil mi?
Biraz düşününce aslında durumun algıladığım gibi olmadığı düşüncesine kapıldım ve kendimce bir cevap buldum bu ilginç sıralamaya.

Aranan anahtar kelime "izlesene". Yani "video" yada "vidyo" gibi jenerik bir kelime değil. Kısacası aramayı yapan kişinin izlesene.com'u bulmak istediği kesin gözüküyor.

İşte püf nokta burası.

İzlesene adında bir siteyi duyup bunu direk izlesene.com şeklinde yazanların sayısı Samsun, Diyarbakır ve Trabzon'da daha az olduğu için bu şehirlerimizdeki internet kullanıcıları arama yaparak sitenin adresini bulmuş olabilirler.

Buradan sonuçla da şunu söyleyebiliriz. İstanbul ve Ankara gibi illerimizde izlesene denildiğinde ilk gidilen adres izlesene.com olduğu için Google'da aramaya gerek kalmamış.

Bu durumda da video servisinin arama istatistiklerinde lider olan illerimizin sıralamada bu şekilde yer alması gerçekleşmiş olabilir. Aslında olabilirlikten biraz daha kesin konuşabilirim.

İstatistikleri incelerken olası kullanıcı davranışlarını düşünmek gerçekten de önemlidir. Aksi takdirde bu yazımın başlığı "Video servislerine en meraklı illerimiz Samsun, Diyarbakır ve Trabzon" şeklinde olabilirdi ve ortaya attığım tez hiç de doğru olmaz hatta bizi yanlış bir stratejiye götürürdü.

Cumartesi, Kasım 11, 2006

Web balonu patlasa bile bize bişey olmaz!

Web 2.0, yeni girişimler, fırsatlar ve riskler konusunda bir sohbet esnasında verdiğim örneği paylaşmak istiyorum.

Amerika'da 2000'lerin sonunda internet şirketlerinin birçoğunun iflası ile sonuçlanan web balonu patlaması, bugün Web 2.0 ile eski hareketliliğini yakalayan sektörde sütten ağzı yananların endişelenmesine sebep oldu.

Gerçi son satın almalar büyük firmaların böyle bir ihtimale pek inanmadıklarını gösterse de tedbiri elden bırakmayanlar da yok değil.

Amerika'da yada dünyanın diğer bölgelerinde böyle bir durum gerçekleşir mi bilmiyorum ama Türkiye'deki internet pazarında hiçbir zaman böylesine bir balon patlaması gerçekleşmeyecektir. Neden mi? Çünkü...

Biz ülkemizde hiçbir zaman belirli evrelerden geçip teknolojik, kültürel ya da ekonomik değişimler yaşamadık. Biz herzaman basamakları atlayarak çıktık.

E-ticaret'i ele alalım. Amerika'da e-ticaret nasıl gelişti?

Klasik ticaret şekillendi, direk pazarlama modelleri uygulanmaya başlandı, katalog siparişleri, satış için oluşturulmuş call center'lar, web siteleri derken iş sonunda e-ticaret ile sonlandı.

Bizde nasıl oldu? Ben alışverişimi gidip mağazalardan yaparken birgün bir de baktım ki e-ticaret başlamış. Hatta dikkatinizi çekerim ülkemizde bugünkü kadar web sitesi yokken e-ticaret başlamıştı. İnternet kullanıcısı sayısı yerlerde sürünürken başlamıştı.

Biz onların yaşadığı geçişi yaşamadık...!

Telekomünikasyonu düşünün. Amerika'da sabit hatlar, sabit hatlarda farklı uygulama ve servisler, sabit hat kampanyaları, çağrı cihazları, araç telefonları şeklinde bir gelişim sonucu cep telefonlarına geçiş sağlanmışken. Bizde nasıl oldu? Sabit hatlarda sadece Türk Telekom ile mutlu mesut hiçbir ek uygulama olmadan, kampanya olmadan, sabit hatlarda uygulanabilecek servisleri tanımadan bir anda yaklaşık 30 milyon cep telefonu abonemiz oldu. (sayıdan emin değilim belki daha fazladır)

Bu ve bunun gibi daha onlarca örnek yaratabileceğimize eminim ama çok fazla uzatmak istemiyorum.

Demek istediğim şu. Biz Türkiye'de basamakları atlayarak çıkıyoruz ve bu bize yenilikleri hazmetme hissini yaşatmıyor.

Kendimizi yeniliklere adıyoruz ama önce diğerleri ne yapmış onu görüyoruz. Yaşamımızın olağan gelişiminde ortaya çıkan yenilikler olmadıkları için onları önce şaşkınlıkla algımaya çalışıp, etrafımızda olup biteni inceliyor sonra test edip kabul ediyoruz. İşte o aşamada kabulümüz biraz şiddetli ama tam oluyor.

Bu şiddetli ve tam kabul etmemiz süresinde geçen zamanda, dünyadakiler gelişimin ikinci safhasına geçmiş oluyorlar ve evrimlerinde ilerliyorlar. İşte eğer oralarda, o aşamalarda bir balon patlaması, ekonomik sallantı olursa onlarda yıkım gerçekleşiyor.

Onlarda yıkım gerçekleştiğinde biz elimizdeki oyuncağa yeni alıştığımız için pazarımızda talep hala taze oluyor. Onlar kendilerine geliyorlar, yenileniyorlar, yeni girişimlerini oluşturuyorlar ve bu sefer yeni bir ürün ile ortaya çıkıyorlar.

Bu yeni ürün yada konsept gelişip trend halini aldığında biz bu yeniyi keşfediyor ve bu sefer ona sarılıyoruz. Aradakileri yani onların sallandığı, balonun patladığı dönemleri yaşamadan bir sonraki basamağa geçiyoruz. Kısacası bu rutin böyle sürüp gidiyor.

Sonuç olarak ne mi oluyor? Onların sallandığı ve balonun patladığı dönemde biz o aşamaya gelmemiş oluyoruz. O aşamaya gelmediğimiz için de risklerin gerçekleştiği pazar koşullarına sahip olmuyoruz.

Ülkemizde Web 2.0 alanındaki gelişmelerde de durum böyle ve böyle olacaktır.

Web servislerimiz dünyadaki örnekleri kadar çeşitlenmiş değil ve önümüzdeki dönemlerde biz daha bunları çeşitlendiriyor, geliştiriyor olacağız. Bu alanlardaki fırsatları değerlendirip yeni iş alanları yaratırken Amerika'da yeni bir balon patlarsa biz bundan etkileniyor olmayacağız.

Çünkü bizim balonumuz daha hala şişiyor olacak. Onlar patlayan balonlarını atıp daha çok şişebilen yenisini aldıklarında biz elimizdekileri yenileri ile henüz değiştirmeye başlayacağız.

Sonuç olarak yazımın ilk cümlesinde bahsettiğim sohbet esnasında verdiğim örnek buydu.

Balon patlar mı? Trend geçer mi? diye düşünmek yerine fırsatlar ve açık alanların incelenmeye başlanmasını ve yatırımların zaman kaybedilmeden dinamik ortamlarda girişimlere dönüştürülmesini tavsiye ediyorum.

Cumartesi, Kasım 04, 2006

Çözümler, akıl ve düşündüren bir güzel hikaye

Bilgisine, fikirlerine ve görüşlerine önem verdiğim bir o kadar da inandığım arkadaşım Gökhan Çıngay aylardan beridir çalışmalarını tamamlayamadığı blogunu bir süre önce yayına aldı.

Biraz mükemmeliyetçi davrandığı için içeriğini belirli kıvama getirmeden kendisine link vermemi istemiyordu ama bugün yazdığı "Sunulanlar dışında çözüm" isimli yazısından sonra malesef kendisine sormadan ve daha fazla beklemeden kendisini ve blogunu sizlere takdim etmek istiyorum.

Proje Yönetimi ve IT Yönetim Metodolojileri konularında çok değerli bir kaynak olacağına inandığım ProjeYoneticisi.com isimli blogunda takip etmenizi önerdiğim Gökhan Çıngay'ın tüm yazılarının bilgi birikiminize katkı sağlayacağını şimdiden garanti edebilirim.

Bakın son yazısında bizimle paylaştığı kısa hikayesinde ne diyor:

"Sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl."

Yazısı benim başarılı bir yönetici ve profesyonel olabilmek için resmin bütününe bakmak gerektiği yönündeki inancımı tazeledi. Sonuçta herzaman burnumuzun dibindekilere odaklanıp problemin kaynağını gözden kaçırırız öyle değil mi?

Diğer taraftan günümüz bilgi ekonomisinin temel taşı kabul ettiğim katma değer yaratmak zorunluluğu ve buna bağlı en önemli yaklaşım olan inovasyon kültürü de sunulanlar dışında çözümler bulmayı hatta farklı yöne bakmayı, resmin bütününü görmeyi gerektirmez mi?

Çözüm sunabilmek, farklı çözümleri görebilmek ve en önemlisi çözümsüzlükten kaçınmak. Sanırım günümüz iş dünyasında elde edilebilecek başarının temel taşlarını oluşturuyorlar.

Tabi herzaman da iş dünyasında uzaklara bakmamak gerekiyor.

Konuya girişimler ve fırsatlar açısından baktığımızda uzaklara gitmeden yanıbaşımızdakini görmemizde fayda var.

Salı, Ekim 31, 2006

Karikatür: Ümitsizliğe kapılmamak lazım!

Blaugh'dan haberiniz var mıydı bilmiyorum. Kendisi benim RSS'lerim arasında yer alır ve her sabah kahvemin yanında tebessüm ihtiyacımı karşılar.

Özellikle bu karikatürü son günlerdeki yazılarımı da destekler şekilde olduğu için paylaşmak istedim. Herkese mutlu günler.

Please Buy My Company

Pazar, Ekim 22, 2006

Teknoloji alanında müşteri memnuniyetsizliğine bir örnek

Müşteri memnuniyeti kavramının ülkemizde en üst noktada kabul gördüğü sektör turizm, bunu giyim sektörü takip eder diye tahmin ediyorum ama açıkcası bu konuda bir kaynağa sahip değilim.

Teknoloji alanında ise bugüne kadar yapılmış bir araştırma var mı bilmiyorum ama müşteri memnuniyeti endeksinin çok yüksek olacağını düşünmüyorum.

Kişisel olarak elektronik ticaret ortamında yaşadığım olumsuz tecrübelerin yanında memnuniyetsiz olduğum reel dünyadan da birçok örneğim olduğunu söyleyebilirim.

Yakın çevremden de sürekli duyduğum şikayetleri de göz önünde bulundurunca ilk paragrafta yapmış olduğum tahminime altyapısı güçlenmiş oluyor.

Ancak bu tür şikayetleri ya da memnuniyetsizlikleri duyduğum söz konusu firmalar bir de dünya devleri ise gerçekten şaşkınlığımın üstüne bir de sinirleniyorum.

Bu tür bir müşteri memnuniyetsizliği örneğinden geçenlerde yine haberdar oldum.
Sözünü ettiğim şikayet HP marka bir dizüstü bilgisayarın satın alınması ve devamında oluşan problemlerin çözümlenememesi ile firmanın müşterisini düşürdüğü durum ile ilgili.

Konu şu anda ülkemizdeki blogların birçoğunda yerini aldı ve yaratılan Buzz ile ne kadar etki yaratacağını merak ederek bu konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
ELOY orjinalini burada anlatıyor:
haziran başında HP Pavilion 5176eu model laptop almıştım.

http://www.cisday.org/2006/06/05/may-day-may-day/
http://www.cisday.org/2006/06/08/heycandan-baslik-bulamadim/
yaklaşık 1,5 ay kullanımdan sonra bir takım sorunlarla karşılaştım. bunlar;
  • bilgisayarın birden elektrik kesmesi,
  • windows başlangıç ekranının takılı kalması,
  • bazen hiç açılmama,
  • pille bi saatlik çalışma sonrası pilin bitmesi,
  • düşük performansla çalışması,
  • ve ekranda lekeler.
Yaşanan olumsuz müşteri tecrübesini tüm detayları ile okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Bakalım ülkemizdeki bloglar pazarda seslerinin duyurabilmek adına ne kadar etkililer ve firmalar müşterilerinin sesini ne kadar duyabiliyorlar. Gelişmeleri birlikte takip ediyor olacağız.

Bu ve bunun gibi müşteri deneyimlerinin konu edildiği deneyimler.net sitesini de incelemenizi öneririm.

Çarşamba, Ekim 18, 2006

Web 2.0 girişimlerinize yatırım desteğini nasıl alabilirsiniz?

Web 2.0 girişimleri yada Webrazzi'de kullandığım tabir ile yeni nesil web girişimlerinin başarılı örneklerine hergün bir yenisi ekleniyor. En son YouTube'un Google'a satışı ile iştahı kabaran birçok girişimcinin bugün ülkemizde çeşitli alanlarda çalışmalara başladığını ve birçok büyük kurumun ya da yatırım firmasının kapısını çaldığını da biliyorum.

Günlük olarak bana gelen maillerin YouTube satışından sonra ortalama 2 kat artmış olması da aslında bu alandaki hareketliliğin göstergesi olabilir.

Özellikle yaratıcı fikirleri olan girişimcilerin kendilerine kaynak aramak konusunda arayışlarının olması, fikirleri konusunda danışmanlık talepleri ve ülkemizde internet alanında henüz yatırım yapılmamış modelleri sektöre kazandırma çabaları her seferinde ortak bir noktada kesişiyor.

İş planı ve girişim fikrinizi destekleyecek göstergelere ihtiyacınız var!

"YouTube sizin projeniz olsaydı yatırım firmaları destek verir miydi?" isimli yazımda da örneklerle anlatmaya çalıştığım en önemli problem, bu tür yatırım kaynaklarının girişiminize aktarılması aşamasında sizinle yatırımcı firmalar arasında oluşan boşluk oluyor.

Bu boşluğu doldurmanın gözle görünen tek yolu elbette iş planınızı oluşturmuş olmanız, ama iş planı kapsamında sunmanız gereken iş modeliniz, bütçeniz, sektördeki rakipleriniz, sizin avantajlı yanlarınız gibi birçok nokta yeni nesil web girişimlerinde yaratıcıları tarafından kağıda dökülemiyor.

Kabul etmek gerekiyor ki eğer yatırım meleğinizi bulamadıysanız bu işlemleri ve dökümanları hazırlamanız ve karşınızdaki yatırımcı firmayı ya da kişiyi fizibilitenize inandırmanız bu aşamada bir zorunluluk.

Elbette burada bahsettiğim durum henüz ortada bir ürün olmadığı aşamalarda bu derece zorlu oluyor.

Bu durumda karşınızdaki seçenekler belli.
1. Girişim fikrinizi belirli bir aşamaya getirir sonrasında yatırım desteği için görüşmelere başlarsınız. (tabi henüz onlar kapınızı çalmadılarsa)
2. Girişim fikrinize yatırım ile başlamak istiyorsunuzdur. O zaman yukarıda bahsettiğim içalışmalar için bilgisayarınızda Word, Excel ve PowerPoint'i hemen açarsınız.
Eğer seçeneğiniz 2 ise yazıya devam edelim.

Biliyorum girişim fikrinizi kağıt üstünde anlatabilecek kaynağınız yok diye düşünüyorsunuz. Yanılıyorsunuz!

Öncelikle projeniz bir web yani internet projesi, o halde Türkiye'deki internet kullanıcı verileri mutlaka işinize yarayacaktır.

Bu sayıların geçmiş yıllara göre yükseliş trendinde olduğunu söylememe herhalde gerek yoktur. Excel'de bir grafiğe döktüğünüzde inanın bana yükselen internet kullanıcısı sayısı iyi bir başlangıç olacaktır.

Girişiminizin hedef kitlesine göre internet kullanıcı profilleri hakkında bilgiler de işinize yarayacaktır. Şunu söyleyebilirim ki ülkemizdeki internet kullanıcı profilleri yılların geçmesi ile 20 yaş altı dominant değerlerinden 30 yaş ve üstü kesimlere doğru da aynı oranlarda artış göstermektedir ve stabil değerlere yaklaşmıştır. Girişiminizin kitlesi olarak %80 bu iki gruptan birisi mutlaka size uyacaktır.

Girişimize benzeyen canlı projeler bulun. Yok demeyin vardır. Projeniz YouTube olsaydı, ben ülkemizdeki ulusal televizyon kanallarının internet üzerinden arşiv görüntülerinin izlenme oranlarından tutun da, müzik ve video içeriklerine olan talebin mobil teknolojilerin gelişimi ile göstereceği artışa kadar birçok alanda veriyi toplar görselleştirirdim.

Rakipleriniz mi? Eğer varsa onların hakkında kolay ve genel bilgiler toplayın. Elbette detaylı finansal raporları daha iyi olacaktır ama bulamadığınız durumlar size sorun yaratmaz. Önemli olanın tabloyu yatırımcılara sunmak olduğunu unutmayın.

Ekibiniz önemli!... Bu projede kimler çalışacak? Sadece siz mi? Ekibe ihtiyacınız olacak mı? Ya da ekipmana ihtiyacınız olacak mı?

Yatırım talebinize karşılık gelen bütçenizi oluştururken bunları göz önünde bulundurmalısınız ve bütçenizi şimdilik bir kenara bıraksak bile insan kaynağınızı mutlaka yatırımcılara sunmalısınız. Bazı yatırım firmaları size bu kaynağı sağlayabilir bunu da unutmamalısınız.

Girişiminiz yatırımcısı için karlı olacak mı? Evet diyorsunuz di mi? İşte bunu göstermelisiniz.

Çok kötümser olmayan ama çok da iyimser kaçmayacak tahminler yürütün ve bunların üstüne iş modelinize bağlı hesaplamaları yerleştirin. Karşınıza çıkan tablo gözlerinizi kamaştırdıysa bir kez daha gözden geçirin. Fazla iyimser olmanızın yıl sonunda yatırımcınızla tadınızı kaçırmasını istemezsiniz. Gerçekçi tahminlerde bulunun. Bütçenizdeki %10-15 sapma burada problem yaratmayacaktır.

ROI... Eğer bugüne kadar duymadıysanız bundan sonra da bu terimi unutmayın.

ROI = Return on Investment

Yani, yatırımcınızın size sağlayacağı kapital ile belirleyeceği dönem sonunda elde edeceği geri dönüş. Firmaya göre değişiklik gösterebilir ancak genelde 3 yıl ortalama süreler baz alınır. Yatırımcınıza bu değeri sunmanız gerekecektir. Aslında kendileri bunu zaten hesaplarlar ama sizin sunmanız başarınızı destekleyecektir.

ROI bu genel bilgi dışına çıkarsam işletme yönetimi konusu olacağı için detaylarını kişisel çabanızla öğrenmeniz gerekecektir. Eğer SWOT terimini de duymadıysanız araştırmalarınızda gündeminize almanız gerekmektedir. Girişiminizin SWOT analizi özellikle rakipleriniz ile kıyaslanmanız için önemli olacaktır.

Sanırım vermek istediğim ana fikir anlaşılmıştır. Şimdi gelelim bence en önemli olan noktaya.

Sizi anlayacak yatırımcılarla konuşun!

Web 2.0 nedir? İnternet trendleri nereye gidiyor? Flickr nedir? del.icio.us nedir? MySpace nedir? Kim satın aldı? Ne zaman satın aldı? Social network nedir? YouTube 1.6 milyar dolara satın alındı ama başarısındaki ana faktör neydi?

Bunlar veya bunlar gibi genişletilebilecek diğer soruların cevaplarından haberdar olmayan kişilere kendinizi anlatmaya çalışabilirsiniz hatta belki başarılı olur yatırım desteğinizi de alabilirsiniz ama uzun vadede başınız ağrır.

Sadece karşınızdaki kişiler fikrinizin kapsamını, fikrinizin ışığını anlasın diye fikrinizi kitaba uydurmaya çalışmayın.

Fikir Atölyesi'nden Tunç Kılınç'ın yazıma yaptığı yorumdaki cümlelerinde anlattığı gibi.
Heyecan uyandıran yeni fikirleri kitaba fazlasıyla uydurmaya çalıştığınızda (zaten o fikir kitapta olmadığı için adı yeni fikir!) işin heyecanı da kalmıyor, çoğu kez yapılabilirliği de.

Hissetmek önemli... Doğru dinleyiciye hissettirebilmek de.
Sonuç olarak evet iş planı önemlidir. Karşınızdaki yatırımcıya sunmanız gereken veriler, göstergeler, kısa/uzun vade tablolar ve girişiminizin sektördeki rakipleri de son derece önemlidir. Eğer girişimci iseniz bu konularda hazırlıklı olmalısınız ama yaratıcı fikrinizi, inovatif fikrinizi ya da fark yaratacak fikrinizi kalıplara oturtmaya çalışmadan kendi yaratıcılığınız içinde karşınızdaki kişiye hissettirmelisiniz.

Unutmamanız gereken ve benim de bana söylendiği günden beri aklımdan çıkmayan bir gerçek var ki.

Sizin aklınızda oluşturduğunuz müthiş fikrinizi kağıda dökmediğiniz sürece o sadece sizin aklınızda kalmakla yetinir. Ama origami ile fikrinizi kağıtta mı modellersiniz yoksa kara kalem ile çizer misiniz orası size kalmış...

Çarşamba, Ekim 11, 2006

YouTube sizin projeniz olsaydı yatırım firmaları destek verir miydi?

Başlıktaki sorumun cevabını düşünmeye başlamadan önce bu alanlarda yatırım yapmak için yakın geçmişte kurulmuş olan Embrio'yı kısaca inceleyelim.

Embrio için kısaca internet, e-ticaret ve mobil iletişim alanlarında girişim projelerine yatırım desteği sunan bir şirket diyebilirim.

Teknoloji Holding'in bir iştiraki olan Embrio'nun 29 Ağustos 2006'da lansmanı yapılmıştı.

Henüz çok yeni sayılabilecek ve yenilikçi girişim projeleri için başvuruları halen kabul eden şirketin çalışma şekli ve değerlendirme süreçlerine baktığımızda aşağıdaki modeli görüyoruz.
  • Başvuru
  • Ön değerlendirme
  • Konsept onayı
  • Yatırım kararı
  • Anlaşma/Ortaklık
  • Altyapı geliştirme
  • Lansman
  • Takip
  • Şirketleşme
Bu değerlendirme süreci kapsamında Embrio web sitesinden aldığım bilgiye göre yatırım kararının çıkması ortalama 4 hafta sürüyor ve eğer sonuç olumlu ise diğer süreçlerle çalışmaya devam ediliyor.

"Embrio, hangi tip fikirlere/projelere yatırım yapar?" sorusunun cevabına ise sitede bulduğum yanıt şöyle.
  • İnternet ve mobil platformda hizmet veren
  • Kategorisinde "ilk" veya "doğru ilk" olan
  • Barındıracağı teknoloji, rakiplerce kolay taklit edilemeyen
  • Pazarda hızlı büyüme potansiyeline sahip
  • Fikrinin arkasında aynı zamanda doğru bir iş modeli olan
  • Ticari başarı potansiyeli yüksek projeler
Ben bu aşamadan itibaren son günlerin gündem konusu haline gelen YouTube-Google birleşmesini hatırlatmak ve eğer Şubat 2005'te kurulmuş olan YouTube gibi bir video paylaşım servisi fikrini Embrio'ya sunsaydım yukarıdaki kriterler bazında nasıl bir sonuç alırdım sorusunu analiz etmek istiyorum.
Daha açık olmam gerekirse, sunulan kriterler ışığında, YouTube bir girişim fikri ya da projesi olarak Embrio'ya sunulabilir miydi sorusunun cevabını düşünmek istiyorum.

Öncelikle YouTube'nin kendi alanında ilk olması kriterler arasındaki en önemli ilk ikiyi geçmesini sağlıyor. Ama sadece video paylaşımını web üzerinden gerçekleştirdiği için YouTube'yi ilk kabul ettiğimizi de unutmamalıyız. Sonuçta Kazaa, Napster ve diğer birçok P2P servisi zaten video paylaşımını kendi platformları üzerinden sağlıyorlardı. Aynı şekilde birçok medya şirketi de yine birçok programını internet üzerinden seyredilmesine olanak tanıyordu. Tabi bu noktalar YouTube'nin ilk olmasını değiştirmiyor ve bu kriterleri geçmesini sağlıyor.

Teknolojisinin rakipleri tarafından kolay taklit edilememesi noktasında YouTube sınıfta kalıyor. Çünkü servisin kullandığı teknoloji kendi teknolojisi olmamasının yanında maliyet yükünü karşılayabilecek herhangi bir girişimci YouTube gibi bir projeyi en fazla 1 ay içinde yayına alabilir. Dediğim gibi YouTube'nin kullandığı teknoloji Macromedia teknolojisidir ve taklit edilmesi bir kenara dileyen herkes tarafından aynı modelde uygulanması mümkündür.
Bu durumda teknoloji kriterinde YouTube girişim projemiz sınıfta kalmış oluyor.

Pazarda hızlı büyüme potansiyeline sahip olması ile ilgili ise konunun video olmasından dolayı olumlu düşünmemiz mümkündür. Bu durumda bu kriteri de geçmiş sayabiliriz.

Fikrinin arkasında doğru iş modeli olması konusunda Jupiter Research analistlerinden David Card'ın da söylediği gibi YouTube'nin henüz ispatlanmış yada kabul görmüş bir iş modeli bulunmuyordu. (bkz: CNet News)
Hatta bırakın kurulum aşamasındaki iş modelini, Google'a satıldığı bugünlere kadar hiç kimse YouTube'nin hedeflerini, karlılık oranlarını yada gelecek planlarını bilmiyordu. Tek bilinen aylık milyon dolarlık bant genişliği ve günlük 100 milyon video gösterimi idi. Yani belirsizliklerle dolu bir başlangıç ve yaratıcıları için başarılı bir son diyebiliriz.

Bu durumda YouTube iş modeli kriterinde de Embrio'nun değerlendirme aşamasına alınamıyor olacaktı.

Son olarak ticari başarı potansiyelini düşünecek olursak. Evet, yukarıda da dediğim gibi YouTube ticari bir başarı gösterdi ama bu başarı birkaç gün öncesine kadar bilinmezler denklemiydi.

"YouTube gelirini nereden sağlar?", "Telif hakkı/Lisans giderleri ne kadar?", "Yasal açıdan bir Napster vakasıyla karşılaşılacak mı?" gibi birçok soru cevapsızken Embrio'nun böyle bir girişimi ticari başarı potansiyeli bazında onaylaması sanırım beklenemezdi.

Bu durumda karşımıza şöyle bir sonuç çıkıyor ki, eğer YouTube, Şubat 2005'te açılmamışken, bu girişim fikriyle Embrio'ya başvuru yapmış olsaydınız değerlendirme kriterleri bazında geri çevrilmiş olacaktınız.

Biraz daha bilim-kurgu kelimeler ile anlatacak olursam, eğer bir zaman makineniz olsaydı ve bugüne gelip YouTube başarısını görüp, 2005 yılına dönüp bu girişim için yatırım desteği arıyor olsaydınız söz konusu kritlerlerde başarısız olacaktınız.

Sonuçta yukarıdaki maddeler bugün yatırım isteyeceğiniz her firma tarafından karşınıza çıkartılacak kriterlerdir ve bir şekilde Web 2.0 girişiminizi kağıt üstünde modellemeniz istenecektir.

Bunu nasıl yapmalısınız ve inandığınız fikrinizi/projenizi nasıl sunmalısınız? Nelere dikkat etmelisiniz? Nasıl göstergeler kullanmalısınız?

İlerleyen günlerde bu soruların cevaplarını kapsayan yeni bir yazı ile konuya devam ediyor olacağım.

Pazarlama Blogları Karnavalı 12. Hafta

Perşembe, Ekim 05, 2006

Powerset, Hakia için tehdit mi?

Aslında uzun bir süredir hakkında yazılar okuduğum Powerset için önemli kaynaklardan net bilgiler gelmeye başlayınca bu konuda kısa bir yazı yazmaya karar verdim.

Powerset tam anlamıyla konuşma dilinde arama yapmanıza olanak tanıyan ve anahtar kelime mantığını tarihe karıştıracak bir teknolojiyi hayatımıza sokmaya hazırlanıyor.

Şu an için dışarıya kapalı olan servisi demo aşamalarında görenlerin internette verdikleri bilgilere bakılırsa, Powerset'i kullandıktan sonra bir daha Google'ın yüzüne bakmazsınız deniyor.

Bunları okuyunca aklıma bir süre önce Turkcell'in fikir babası olarak kabul edilen Murat Vargı'nın Powerset'e benzer mantıkta çalışan Hakia arama motoruna yaptığı 5 milyon dolarlık yatırım geldi. (bkz. haber)

Acaba Powerset yayına girdiğinde gerçekten hakkında söylendiği gibi Hakia'nın semantik arama modelinin üstüne değer yaratabilir mi?

Powerset ile ilgili okuduğum yazılarda firmanın şu an için başlangıçta 10 milyon dolar olmak üzere toplam 20 milyon dolarlık bir yatırım arayışında olduğu söyleniyor. Elbette ki kendileri ile ilgilenen birçok yatırımcı vardır ama acaba bu konuya ilgili ülkemizden de yatırımcılar çıkar mı?

Powerset ile ilgili yeni bilgiler geldiğinde sizlerle paylaşıyor olucam ama o zamana kadar ilginizi çekerse aşağıdaki yazıları okumanızı öneririm.

Will Powerset Pull a Google?
More on Powerset, the secretive search engine
Bold start-up, Powerset, about to raise $10M to take on Google
Powerset and Natural Language Search

Cumartesi, Eylül 30, 2006

Meteoroloji.com acaba AccuWeather olabilir mi?

Aslında başlangıçta yukarıda bahsettiğim iki servisi de anlatmamda fayda var.

Meteoroloji.com bir süre önce Webrazzi'de incelediğim Doviz.com'un yaratıcılarından Nokta İnternet Teknolojileri A.Ş.'nin bir diğer servisi. Adından da anlayabileceğiniz gibi illere göre hava durumu bilgilerini sunuyor ancak Doviz.com'da da olduğu gibi Web 2.0 dokunuşu ile.

AccuWeather ise Meteoroloji.com'dan daha geniş kapsamlı hava durumu bilgisi veren yabancı bir servis, hatta portal diyebilirim.

Bugünlerde AccuWeather yeni bir servisi hayata geçirdi ve adını NetWeather koydu. Servisin amacı kullanıcıların web sitelerine, bloglara ve MySpace'deki sayfalarına anlık hava durumu bilgisi ekleyebilmeleri.

AccuWeather'ın özellikle MySpace ve blogları hedef alıyor olması herhalde size garip gelmemiş hatta çok mantılı bir pazarlama modeli olarak düşünmüşsünüzdür.

İşte bu nokta gelelim Meteoroloji.com'a.

Servisin henüz bir gelir modeli olduğunu sanmıyorum ve sitede de bu yönde bir hareket göremiyorum. O zaman neden web sitesi sahiplerine bu servisi hem Meteoroloji.com hemde Doviz.com üzerinden kendi konularına göre sunmakla işe başlamıyorlar?

Çok hızlı bir şekilde etki yaratacaklarına ve kullanıcı sayılarının yüksek olacağına eminim, devamında ise bu servislere ek özellikler katarak katma değer yaratılabilir ve gelir modeli ortaya çıkartılabilir.

Elbette Nokta'nın bu servislerden gelir elde ediyor olması ile ilgili bir çabam yada işlerine karışmak gibi bir düşüncem yok, ancak ülkemizde hayata geçmesinin faydalı olacağına inandığım böylesine bir servisi Webrazzi'de inceliyor ve tanıtıyor olmak isteyeceğimi söylemeliyim.

Pazar, Eylül 24, 2006

Web 2.0'a risk sermayesi yatırımları artıyor

Dow Jones VentureOne raporunda Amerika'daki risk sermayesi destekli Web 2.0 şirketlerini kapsayan veriler, bu alanda 2006'nın ilk yarısında gerçekleştirilen risk sermayesi yatırımlarının 2005'in tamamına yaklaştığını gösteriyor.

VentureBeat tarafından oluşturulan tabloya baktığımızda yapılan Web 2.0 yatırımlarının ağırlıklı olarak son kullanıcıyı hedefleyen şirketlere yönelik olduğunu görüyoruz.

Diğer dikkat çeken konu ise gerçekleşen risk sermayesi yatırımlarının büyük çoğunluğunun şirketlerin kurulum aşamalarında yapılıyor olması.
Konuyla ilgili daha detaylı bilgi almak için VentureBeat'teki yazıyı okuyabilirsiniz.

Ancak linke gitmeden önce söz konusu tabloları incelerken ülkemizde henüz bu alanlarda fırsatlar anlamında seçeneklerin çeşitliliğinin ne ölçüde olduğunu da düşünmenizi öneriyorum.

Özellikle Web 2.0 alanında gerçekleşen yatırımlara baktığımızda söz konusu şirketlerin yarısından fazlasının bugün için gelir elde eden ve birçoğunun ise karlı şirketler olarak gösterildiğini unutmamak lazım.

Pazar, Eylül 17, 2006

Yeni nesil büyüyor, yeni servisler gerekiyor

Geçtiğimiz günlerde üzerinde araştırma yaptığım bir çalışma esnasında edindiğim verilerden dikkat çekici bazı değerlere odaklandım.

Yapılmış olan bir araştırma kapsamında ülkemizde 2001-2005 yılları arasındaki internet kullanıcı profilleri incelenmiş ve sonuçlar tahmin edilebilecek gibi olmasına karşın, önemli mesajlar ve fırsatlar içeriyor diyebilirim.

Öncelikle bu araştırma sonuçlarına birlikte göz atalım, ancak sonuçların 2005 yılı ile limitli olduğunu ve bu değerlerin günümüzde aynı trende bağlı kalarak gelişim göstereceğini de göz önünde bulunduralım. (Grafiği büyütmek için üzerine tıklayabilirsiniz)

Sonuçları incelediğimizde aşağıdaki tespitlere ulaşabiliriz.
  • Erkek kullanıcı oranları düşmüş ve bayanların internet kullanımı artmış.
  • 25-34 yaş aralığındaki kullanıcı sayıları her geçen yıl artış göstermiş.
  • 45-54 yaş aralığındaki kullanıcılarda 2004 ve 2005 yılları için artış göze çarpıyor.
Yukarıda bahsettiğim değerleri incelerken bir noktada algımızı doğru yönde odaklamalıyız. Buradaki değerler kullanıcı sayılarının artması ve diğerlerinin düşmesinden ziyade kullanıcı profillerinin yoğunluğu olarak düşünülmeli. Aksi takdirde resmin bütününe bakışımızda sapmalar olabilir.

Araştırma verilerinden çıkarttığımız sonuçlar elbetteki önemli ama bunu çalışmalarımızda katma değere dönüştürmek gerekiyor, aksi takdirde kazanım sağlanamaz ve veri bilgi olarak düşünülemez.

O zaman bu sonuçlar ve oranlar ne demek oluyor ve buradan nasıl fırsatlar çıkartılabilir diye kısa bir gözden geçirme yapalım.

Yaş aralıklarındaki kullanım yoğunluğu değişimi ülkemizde 15 yıllık geçmişe sahip internet'in bu süre zarfında kullanıcılarının yaşlanması ve elbette yeni kullanıcıların gruba katılmasından dolayı oluşmakta.

Sonuçta 1998 yılında internet kullanan 20 yaşında bir genç, bugün 28 yaşına gelmiş oluyor ve bu da söz konusu kullanıcıyı 18-20 yaş grubundan, 25-34'e çekiyor. Aynı şekilde 34 yaşındaki bir kullanıcıyı da 25-34'den, 35-44 grubuna alıyor.

Demek oluyor ki günümüzde internet kullanımı yılların ve jenerasyon gelişiminin etkisiyle geniş bir yüzeye yayılıyor. Bu da ilgi alanlarında değişime sebep oluyor ve olacaktır.

İnternet alanında yatırım yapacak kişi yada kurumların bunu göz önünde bulundurması ve girişimlerinin kapsamını yada konusunu bu yöndeki modeller üzerine kurması avantaj sağlayacaktır.

Web 2.0'ın Uzun Kuyruk (Long Tail) kavramıyla bire bir ilişkili olduğunu biliyoruz. (Bu kavrama yabancıysanız Zeynep Özata'nın konuyla ilgili yazısını okumanızı öneririm.)

Popüler alanlara girişim yapmak yerine Niş (Niche) pazarlara yönelmek hem hedef kitlenizin ilgi çemberine hızlı girmenizi hemde ülkemizde zaten geniş yüzeye yayılmamış olan web girişimlerinin bu özelliğini değiştirmenizi sağlayacaktır.

35 yaş üstü grupların ilgi alanına girebilecek finans, alışveriş, arkadaşlık, eğlence, seyahat ve iş dünyası konularına odaklı servislerle yeni nesil web girişimlerini modellemek bu yazıdan ana fikir olarak elde edilebilecek değer şeklinde düşünülebilir.

Kısacası bu yöndeki çalışmalar ile fırsatları avantaja dönüştürmüş ve internet alanındaki girişimlerde başarı oranınızı artırırken, risk yüzdenizi indirmiş olacaksınız.

Perşembe, Eylül 14, 2006

Web 2.0'da başarı için olmazsa olurlar

Bazı konular nedense anlaşılamıyor?
Web 2.0
'da başarının nerede, hangi ayrıntılarda gizli olduğu doğru analiz edilmiyor ve yaklaşımlarda eksik parçalar malesef girişimlerin hayatta kalma sürelerini kötü yönde etkiliyor.

Ülkemizde son zamanlarda birçok yeni nesil web girişiminin sektöre adım attığına tanık olduk. Kişisel girişimlerin yanında kurumsal yatırımcıların da bu alana kendi bünyelerinde oluşturdukları yapılarla yenilerini eklediğini gördük.

Kurumsal tarafta internet dünyasındaki gelişimi farkedip başarıdan pay almak isteyen grupların başında ise Doğan Grubu geliyor.

Grup şirketlerinin ard arda yayına aldıkları web girişimlerine baktığımızda malesef hep eksik kalan bir taraf yada hazmedilmeden oluşturulmuş modeller gördük.

SendeYolla.com, AzBuz.com, Gayet.net ve OnPunto.com...

Sonuçta yukarıda saydığım tüm girişimler aşağı yukarı birbirleri ile aynı konsepte sahip servisler. Bu girişimlerin arasında bir tek Gayet.net bugüne kadar istediği başarıyı yakalamış gibi gözüküyor. Diğerleri ise malesef olmadı...

Böylesine büyük bir grup, medya desteği, reklamlar, yatırım desteği ve güçlü yazılım şirketlerine rağmen Gayet.net dışında bu servislerin hiçbiri istedikleri noktaya gelemediler.

Çünkü Web 2.0 bir konsepttir ve bu konseptin her üyesi birbirini tamamlayan değerlere sahiptir. Bu alandaki girişimlerin güçlü bir vizyona sahip olması ve en önemlisi sektörü yaşıyor olmaları gerekir.

Kısacası Web 2.0 alanında başarı sadece aşağıdakilere sahip olmak ile elde edilmez.
Bunlara bir isim takmak gerekirse "Web 2.0'da başarı için olmazsa olurlar" diyelim.
1. En iyi yazılımcılar
2. Güçlü medya desteği
3. Popüler fikirler
4. Sermaye
Evet, yukarıda saydılarıma sahip olmak Web 2.o'da başarı için yeterli değildir.

Şimdi bu yazdıklarıma en güzel örneği birlikte inceleyelim.

Sosyomat'ı biliyor musunuz? Bilmiyorsanız hakkında Webrazzi'de yayınladığım tanıtım yazısını buradan okuyabilirsiniz.

Sosyomat, ülkemizde girişimlerini yakından takip ettiğim, çok başarılı işlere imza atan ve gerçekten harika insanların gönüllerini ortaya koyarak çalıştıkları bir şirket olan Pilli'nin en son servisi.

Ana hatlarıyla baktığımızda profilinizi oluşturduğunuz ve arkadaşlarınızı eklediğiniz bir tür sosyal ağ diyebilirim. Tabi özellikleri bu kadarla kalmıyor ama sonuçta yukarıda saydığım diğer servislerle bir veya birden çok noktada benzerlikleri olduğunı söyleyebilirim.

Sosyomat'ın her yerde reklamını görmediniz, hatta hiçbir yerde. Peki sizce her türlü medya desteğine sahip yukarıda bahsettiğim servisler ile aşağıdaki grafikteki rekabeti nasıl yakaladı?

Dikkat ettiyseniz Gayet.net dışında diğer tüm servislerin karşısında üstünlük gösteriyor yada başabaş rekabet ediyor Sosyomat. Peki neden?

Cevap Web 2.0'ı yaşamak...

Anlamak değil!...Öğrenmek de değil!... Yaşamak...!

Web 2.0 ile ilgili çeşitli kişilerle yaptığım konuşmalar oluyor. Her seferinde aynı şeyleri söylüyorum. Bir kere daha tekrarlayabilirim.

Web 2.0 paylaşım, kullanıcı odaklılık ve güvendir. Web 2.0'ı büyüten Uzun Kuyruk (Long Tail) yaklaşımıdır ve en önemlisi Web 2.0'ın reklamı olmaz. Burada önemli olan kullanıcılardır ve onların yaratacağı Buzz'dır.

Buradaki başarının sırrı uzayan zincirdir ve her yeni halkayı eklemek için ihtiyaç olan en önemli araç ise bloglardır.

Kısacası yeni nesil web girişimlerinin başarıyı yakalaması sadece yukarıda saydığım "Web 2.0'da başarı için olmazsa olurlar"'a sahip olmakla mümkün değildir.

Salı, Eylül 12, 2006

Pazarlama Blogları Karnavalı 8. Hafta

Karnavalın 8. haftası bizi Tunç Kılınç'ın Fikir Atölyesi'nde çok farklı ve güzel bir ortamda ağırlıyor.

Pazartesi, Eylül 04, 2006

Pazar, Eylül 03, 2006

Web 2.0 ve uygulanan iş modelleri

Yeni nesil internet yada günümüz tabiriyle Web 2.0 dünyasında hayatımıza giren birçok yeni servis ve elbette ki şirket oldu.
Ülkemizde örneklerini yeni yeni görmeye başlıyor olsak da, ilerleyen dönemlerde bu alanda birçok başarılı şirketin haberlerini duyuyor olacağımızı biliyoruz. (bkz. Webrazzi)

Web 2.0 denildiğinde akla ilk gelen anahtar kelimeler paylaşım, güven ve kullanıcı odaklılık oluyor. Ama hepimiz biliyoruz ki yaşayan bir organizma olan şirketlerin sürekliliğini sağlamaları ve servis kalitelerini sabit tutabilmeleri için gelir elde etmeleri ve iş modellerini doğru oluşturmuş olmaları gerekiyor.

Acaba Web 2.0 ile birlikte yeniden şekillenmiş ve bu tip uygulamalarda tercih edilir olmuş bu yeni iş modelleri ne tür gelir modelleri üzerine kurulmuş?

1. Reklam Geliri
Aslında klasik web girişimlerinin arasında iş modeli reklam geliri üzerine kurulmuş olanları vardır ancak Web 2.0'da reklamların kullanıcıya sunulması biraz daha çeşitlendirilmiş olarak kurgulanıyor.

Standart banner reklamların yanında bugün mutlaka her blog yada web sitesinde gördüğümüz AdSense reklamları, referans linkler (referer) ki bunlar genelde karşı firmadan komisyon bedeli alınarak işletilir ve özellikle FeedBurner örneğinde gördüğümüz RSS kaynaklarına entegre edilmiş reklamlar bu kategoride düşünülebilir.

Web 2.0 girişimlerinin bir diğer önemli gelir kaynağı da yine Reklam Geliri kategorisinde inceleyebileceğimiz Sponsorluklar.

Sponsorluğu servisin içeriğine bağlı olarak ilgili olabilecek şirketlerin girişime sponsor olması yada risk sermayesi aktarımı sonucunda yatırımcı şirketin diğer girişimlerinin bu tür sponsorluklarda ürün olarak kullanılması düşünülebilir. TechCrunch sponsorluk modelinde en başarılı şirket olarak örnek gösterilebilir. Bugün itibari ile servisin aylık $60.000'dan fazla geliri olduğu biliniyor.

2. Gelir Paylaşımı
Ana hatlarıyla ülkemizde Pilli'nin de uyguladığı iş modeli diyebiliriz. Ancak Gelir Paylaşımı modeli de Reklam Geliri üzerine kurulmuş iş modellerinde olduğu gibi çok farklı şekillerde kurgulanabiliyor.

CafePress kullanıcılarının oluşturduğu içeriği daha doğrusu ürünleri satıp bunun karşılığında komisyon ödüyor ve yine benzeri şekilde AdSense tüm gelirini sistemine dahil olan web siteleri ile paylaşarak oluşturuyor.

3. Üyelik ve Ek Servis Geliri
Bu kategoriyi en sona saklamamın sebebi Web 2.0 dünyasında en çok kullanılan modellerden birisi olmasıdır. Üyelik Geliri dediğimde bunu sadece bir siteye üye olmak gibi düşünmemek gerekiyor. Ek servislerin kullanıcıya sunulması yada genişletilmiş içeriğe ulaşmak için ödenen ücretler tamamen bu kapsamda düşünülebilir.

Belki de Web 2.0 girişimleri arasında en çok kullanılan ve Üyelik/Ek Servis Geliri kategorisi altında inceleyebileceğim Freemium iş modelidir. Aslında Freemium tabiri, risk sermayesi yatırımcısı Fred Wilson'ın hakkında yazdığı çok başarılı bir yazıdan sonra benim kelime dağarcığıma girmiştir.

Skype, Flickr, FeedBurner ve benzeri girişimlerin neredeyse hepsi bu modeli kullanmaktadır ve öncelikle ücretsiz olarak servisi sunup, sonrasında ise genişletilmiş yada özel ek servisler için ücret talep etmek üzerine oluşturulmuştur.

Örnek vermek gerekirse Skype'den diğer kullanıcıları aramak ücretsizdir ama sabit telefon yada mobil telefon aramak için ek ücretler ödersiniz. Yada FeedBurner'da RSS'lerinize ait standart istatistiklerinizi ücretsiz görebilirsiniz ancak detaylı rapor için ek servislere kayıt olmalısınız. Aynı şekilde Flickr'da da böyle bir sistem mevcuttur.

Ülkemizde internet üzerinden davetiye gönderimi sağlayan Daveti.com yada sosyal ağlardan Cember.net bu kategoride gösterilebilir.

Diğer taraftan Web 2.0 konseptinde proje yönetimi uygulaması olan 37signals üretimi BaseCamp'de Üyelik/Ek Servis Geliri kategorisi altında Aylık Ödeme şeklinde konumlandırabileceğim bir iş modeli kullanmaktadır. Servis tek bir proje için ücretsiz planı kullanmanıza imkan tanırken, birden fazla projenin yönetimi ve dosya paylaşımı gibi ek özellikleri kapsayan planlarında aylık ücretler talep etmektedir.

Burada özellikle üzerinde durduğum iş modelleri günümüz Web 2.0 girişimlerinde kullanılan ve tercih edilen modellerdir. Elbette ki iş dünyasında yada e-ticaret kavramı içinde kurgulanmış çok daha farklı iş modelleri mevcuttur. Ürün satışı yada klasik medya organlarının sitelerinde olduğu gibi içeriğin devamı için ücretli üyelik gereksinimi gibi uygulamalar tabi ki mevcuttur ancak bu tür yaklaşımları ve servisleri Web 2.0 girişimlerinin dışında tuttuğum için kategoriler arasında yer vermem doğru olmayacaktır.

Son olarak ülkemizde hayata geçmiş yada geçmek üzere olan web girişimlerinde uygulanması başarı getirecek model hangisidir diye soracak olursanız şunu söyleyebilirim.

Elbette Reklam Geliri olmazsa olmaz olarak düşünülebilir, ama Gelir Paylaşımı ve Freemium da özellikle göz önünde bulundurulması gereken gelir modelleri olarak iş modeli kapsamında planlanmalıdır.

Eğer yaratılmış olan servis proje yönetimi yada benzeri verimliliği artırmak için kullanılabilecek uygulamalar kapsamında düşünülüyorsa, mutlaka Ek Servislere ücret alınması üzerinde kurgulanabilir.

Sizin bu konuda eklemek istediğiniz iş modelleri varsa yorumlarda paylaşırsanız memnun olurum.

Aynı şekilde eğer yukarıda bahsettiğim modeller kapsamında ülkemizde çalışan web girişimleri varsa isimlerini ve adreslerini de paylaşmanız yazıma katkı sağlayacaktır.

Cumartesi, Eylül 02, 2006

TurkceMuzik.com ile işbirliği ve fırsatlar

Türkçe şarkı sözleri ve akorlarının yer aldığı ülkemizin en eski web girişimlerinden olan TurkceMuzik.com'un sahipleri ile yaptığım bir görüşmede servislerini geliştirmek ve kapsamını genişletmek istediklerini belirttiler.

Bu konuda yeni nesil web girişimlerini takip ettiğimiz Webrazzi'de bir yazı yayınladım ve burada da bu yönde oluşturulabilecek işbirliklerinden nasıl fırsatlar yakalanabilir, bu işbirliği hangi alanlardaki girişimlerin başarısını beraberinde getirir daha net görebilmek için yaptığım incelemeleri sizlerle paylaşmak istedim.

Öncelikle TurkceMuzik.com'un içeriğine bir göz atalım.
Sitede şu anda 879 sanatçı ve 13,581 şarkı yer alıyor. Mevcut içeriğin büyük bölümü kullanıcları tarafından oluşturuluyor ve ziyaretçi sayıları ise Alexa istatistiklerine baktığımızda en yakın rakipleri karşısında son derece yüksek olarak göze çarpıyor.
Buradan yola çıkarak günümüzde yükseliş trendinde olan servisleri göz önüne alalım ve çalışmamızı genişletelim.

İlk olarak yasal müzik indirme platformlarının dünya ile birlikte ülkemizde de sektördeki trendlere bağlı olarak bu alanda yerlerini aldıklarını biliyoruz. Her ne kadar geçtiğimiz günlerde EMI Türkiye'nin internet üzerinden ücretsiz müzik dağıtımına başlayacağı haberleri gündemimize girmiş olsa bile bu alandaki firmaların servislerini katma değerli modellerle şekillendirip fırsatları kendi eksenlerinde tutacakları düşünülebilir.

Ülkemizdeki yasal müzik indirme platformlarından olan PowerClub.com.tr ve Muzi.com.tr ile TurkceMuzik.com istatistiklerini birarada incelediğimizde karşımıza aşağıdaki tablo çıkıyor.
Sözünü ettiğim her iki servisin de TurkceMuzik.com ile gerçekleştirebilecekleri ortaklık yada işbirliği ile katma değerli oluşumlar yaratmaları mümkün. TurkceMuzik.com'un mevcut ziyaretçi profili ve istatistikleri ile rekabette avantaj sağlanması ve ülkemizde müzik alanında söz sahibi olunması da olası gözüküyor.

Bu çerçeveden fırsatlara baktığımızda GSM operatörleri tarafından oluşturulmuş katma değerli servis platformları, ki bunların başında yakın zamanda adını duyduğumuz Turkcell-İM geliyor, TurkceMuzik.com ile gerçekleştirilecek işbirliğinden büyük fayda sağlayabilir. Aynı şekilde AVEA'nın hizmete aldığı AVEAbidünya'da böyle bir işbirliğinden kazanç elde edebilir. Farklı iş modelleri ile kullanıcılarına genişletilmiş içerik sunulması fark yaratacaktır. Elbette bu aşamada da TurkceMuzik.com'un ziyaretçi sayıları ve profilini göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Elbette topluluk sitelerinin de TurkceMuzik.com ile oluşturabilecekleri işbirliklerini unutmamak lazım. Yonja.com yada Zurna.com gibi yeni nesil web girişimleri TurkceMuzik.com ile niche (niş) gruplara odaklanabilir ve kullanıcı profillerinde bu yönde bir gelişime gidebilirler.

Herhangi bir girişime bağlı kalmadan mevcut TurkceMuzik.com içeriği ile de oluşturulabilecek uygulamalar mevcut.

Bir örnek vermek gerekirse, Karaoke uygulamaları dünyada büyük rağbet görüyor ve bildiğim kadarıyla ülkemizde henüz böyle bir girişim sektöre girmedi. TurkceMuzik.com içeriği ile bu yönde bir servis oluşturulabilir ve başarı yakalanabilir.

TurkceMuzik.com ile oluşturulabilecek iş modelleri konusunda aslında çok farklı seçenekler düşünülebilir ancak bunların hepsine bu yazımda yer vermem malesef mümkün değil.

Eğer sizlerin de bu konuda paylaşmak istediğiniz fikirleriniz varsa yorumlarınızı bırakabilirsiniz.

Tabi bu konunun Webrazzi'de de gündeme taşındığını ve orada da yorumların geleceğini belirtmemde fayda var.