Pazartesi, Aralık 26, 2005

Yenibir.com RSS ile çok büyür

Evet bu kadar açık söylüyorum. İlerleyen aylarda Kariyer.net tarafından bir atak gelmezse Yenibir.com İK alanında öne geçecektir. Neden mi? Çünkü...

1) Kariyer.net (en azından benim bildiğim) 2 yıldır kendisini web ortamında yenilemedi. Yenibir.com'un 2 büyük site güncellemesine tanık oldum.
2) Yenibir.com, Hürriyet gazetesi başta olmak üzere geniş ölçekli bir reklam kampanyasına başlamış gibi görünüyor ve bana kalırsa Kariyer.net hala mevcut müşterilerine ve bilinirliğine güveniyor.
3) Ve aslında 1. ve 2. maddeleri bir tarafa bırakın, Yenibir.com RSS desteği ile iş ilanlarını ve yazılarını paylaşıma açtı. Çok yakında birçok sitede Yenibir.com'un ilanlarına ve yazılarına yayınlanıyor olacağına ve bu sayede çok sayıda kullanıcıya ulaşılacağına inanıyorum. Haliyle bu yenilikçi tavrı sayesinde sahip olacağı kitle iş verenlere cazip gelecek ve Kariyer.net'ten bir atak gelmezse birkaç ay içinde Yenibir.com ülkemizdeki en çok ziyaret edilen insan kaynakları sitelerinden birisi olacaktır.

Hep birlikte görelim RSS başta olmak üzere Web 2.o'ın nimetleri başka kimleri değişime ve başarıya taşıyacak.

Sonunda biraz kıpırdanma var galiba, birşeyler oluyor di mi? Ne dersiniz?

Doritos Alaturca mı Anti-Tombala mı?

Bugün sabah ve akşam PowerFM'de arka arkaya aynı reklamı dinledim. Doritos'un düzenleyeceği bir yeni yıl partisinin reklamıydı.

Klasik yeni yıl kutlaması yerine Doritos partisine gitmeyi anlatan reklamda, anti-tombala, anti-hindi, anti-dansöz kelimeleri konsepte uygun olarak kullanılmış. Bence reklam güzel ama ne oldu Doritos Alaturca'ya?

Doritos imajını gençleştirirken, Alaturca'yı biraz törpülediler gibi geldi.

Acaba Doritos, Alaturca ürününden beklediğini bulamadı ve imaj yenileme yoluna mı gitti?

Google'ı tahtından kim indirir?

Om Malik, benimde üzerinde saatlerce düşündüğüm ve son zamanlarda fırsatlar doğacağını söyleyip durduğum bir konuya parmak basmış. People vs Google...!

Yazılarımı takip eden arkadaşlar bilecektir, Web 2.0'da insan faktörünün ön planda olduğunu birçok kereler sizlerle paylaşmıştım ve bunun uzun vadede büyük değişimler yaratacağını vurgulamaya çalışmıştım.

Seth Godin, "Search is hard" isimli yazısında, Om'un yazısıyla da bağdaştırabileceğimiz gibi, yine bu konuya değinmiş.

Sizce Google'da arama yapmak ve gerçekten aradığını bulmak ne kadar kolay (daha doğrusu kabul edilebilir)? İlgilendiğim ve arama yaptığım konuda daha önceden tecrübesi olan kişilere danışsam çok daha hızlı geri dönüşler almaz mıyım?

Şimdi kısa bir ön bilgi;
PageRank mantığına göre ilgili anahtar kelimeye verilen linklere göre bir sitenin PR'ı artar (tabi bu kadar genel değil) ve bu sayede arama sonuçlarında sitelerin Google'da kaçıncı sırada çıkacakları belirlenir. (birçoğunuz bunu zaten biliyorsunuzdur)

Gelelim konumuza;
Web 2.0'ın temel taşları paylaşım, özelleştirilebilirlik ve güven olarak sıralanabilirse, bunların çalışma prensibi birçok platformda TAG'lerle oluşturulmuşsa (örnek: Wink), o halde Google arama altyapısını ve PR'ı sorgulamak gerekir mi? Kesinlikle hayır! Niye sorgulayacaksınız ki? Az laf çok iş...! (bkz: Yahoo My Web 2.0 BETA)

16 Mbit ADSL, ayda 39.98 EURO...!

AOL, Almanya'da 16 Mbit için aylık €39.98 ücretle ADSL2+ servisini sunmaya başlamış.

Aklıma ne geldi biliyor musunuz? Bu aralar TMSF'nin elinde satılmak üzere bekleyen hiç ISS (Internet Servis Sağlayıcı) yok mu acaba? Hazır Telsim sayesinde Vadofone gelmişken acaba bir şekilde AOL'i de bizden biri yapamaz mıyız? Çünkü başka türlü olacak gibi değil...!

Salı, Aralık 20, 2005

Dijital dünya ile randevuna geç kalma!

Rich Karlgaard tarafından yayınlanan verilere birlikte bakalım.

2005 yılında dünya çapında toplam 22 milyon blog bulunuyor, ve bu rakamın 2010'da 1 milyar olacağı düşünülüyor.

Skype, eBay tarafından satın alınmadan önce 60 milyon kullanıcı bulunuyormuş. Tahmin edin bu sayı satın almadan sonra nerelere yükselecek.

Tivo ve benzeri cihazlar, 2005 yılında Amerika'da ev kullanıcılarının 3%'ü tarafından kullanılır durumda, bu rakam 2010'da 70% olarak öngörülüyor.

Gelelim bana göre en önemli olan bilgiye. Tivo ve benzeri cihazları kullanan kullanıcıların 79%'u TV'de yayınlanan reklamları geçiyormuş. Yani kısacası Amerika'daki bu sözünü ettiğimiz 3%'ün, 79%'u TV reklamlarını seyretmiyor. 2010'da bu 3%, 70% olduğunda TV reklamlarının izlenirliği acaba kimi tatmin edecek?

Henüz ülkemizde Tivo ve benzeri cihazların kullanımı başlamadı, ancak bu durumdayken bile öngörüler ve veriler ışığında bir vizyon oluşturabiliriz.

Ben bu durumu ülkemizde pazarlama dünyasının geleceği, daha da ötesi iş yapış şekilleri açısından çalışılması gerekir diye görüyorum.

Internet'in yarattığı değişimi örnekleriyle özümleyebildiğimiz için şanslıyız, ama yeni modeller anlamında hala etkili çalışmalar içinde bulunmadığımız için trene herzamanki gibi koşmak zorunda kalacağımız ortada.

Neden bir kere olsun randevularımıza zamanında gidemiyoruz?

Pazar, Aralık 18, 2005

Türkiye ve Web 2.0 fırsatları...

"Aramayı bırak bir bilene sor" isimli yazımdan sonra bana e-mail yoluyla yöneltilen birçok soru oldu. Öncelikle yazılarımın okunduğunu öğrenmem beni memnun etti. Bu konuda sorular yönelten arkadaşlara teker teker cevap vermektense, cevabı kısaca özetleyen bir yazı ile herkese ulaşmak istedim.

Web 2.0 tamamen konsept olarak oluşmuş bir kavramdır. Bu konsept üzerine yeni nesil web siteleri oluşturulmuş, daha doğrusu bu siteler oluşturulmuş ve konsept gün ışığına çıkmıştır. Yani önce siteler sonra konsept sıralaması daha doğru olacaktır. (Web 2.o hakkında yazdığım yazı için tıklayın.)

Flickr, del.icio.us ve digg gibi web siteleri bu konseptin en önde gelen örnekleri olarak gösterilebilir.

Bunlar gibi Web 2.0 klasmanına girebilecek diğer web sitelerini takip edebilmeniz için sizlere eHub'ı tavsiye ederim.

Özellikle fırsatlardan sürekli bahsettiğim noktalarda, buralardaki web siteleri fikir oluşturmak anlamında yardımcı olacaktır.

Fikir ve fırsatlar demişken. Evet, Türkiye henüz paylaşım, güven ve esneklik üzerine kurulu web siteleri yani Web 2.0 konseptinin belirli kriterlerini sağlamış servisler açısından fırsatları barındırıyor.

Bugün ülkemizde bir yemeksepeti.com örneğini ele alırsak, zamanında Amerika'da çalışmakta olan bir servisin ülkemize uyarlanmış hali olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekir. Bunun gibi birçok servis zamanında yabancı örneklerinden modellenip ülkemize getirilmiş, kimisi başarılı olmuş kimisi olamamıştır.

Yeni nesil web siteleri konusunda da halen ülkemizde benzeri olmayan web siteleri mevcuttur ve bırakın bunların trendler anlamında başarılı olabilme ihtimallerini, Türkiye'de internetin gelişimi açısından da etkisi büyük olabilecek örnekler söz konusudur.

FİKİR: Türkiye'de RSS'i destekleyen profesyonel web sitelerinin artması ve bunun üzerine servisler oluşturulması ile hem firmaların pazarlama modellerinin genişletilmesi hemde ülkemizde internetin gelişimi için etkili çalışmaların desteklenmesi sağlanabilir. Hepsiburada.com online alışveriş alanında ülkemizde başrolü oynarken, ideefixe yada e-store ürünlerinin yada ürünlerine yapılan yorumların RSS desteğini sağlasa hem büyük fark yaratıp hemde kendi servislerini destekleyecek yeni servislerin oluşumunu desteklemiş olmazlar mı?

Bu başlangıç noktasından yola çıkıp fikirler ve fırsatlar üstüne daha neler geliştirebileceğimizin farkında mısınız?

NOT: Web 2.0 konseptinde gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yaratıcı fikir ve projeleriniz varsa ve benimle paylaşmak isterseniz, sağ sütundaki iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.

Cuma, Aralık 16, 2005

Evden çalışıyorum, herkese yarıyor...

Türkiye'de işsizlik var mı? Evet... Genç nüfus oranı yüksek mi? Evet... Katma değerli işler yaratıp, gelişmekte olan bir ülke olarak birçok konuda global arenada fark yaratmamız gerekiyor mu? Evet... Güzel...!

O zaman freelance ve home office çalışmak gibi kavramlar neden hala hayatımızın bir parçası olamadı? (Konuya çok hızlı girdiğimin farkındayım)

Size hemen bir örnek. Amazon Mechanical Turk! (kelimeye takılmayın bize özel bir servis değil)

Servisin detayını şimdi anlatmıyorum, merak edenler linke tıklayıp inceleyebilirler. Kısaca, Amazon'un elinde bazı işleri var ve bu işleri bilgisayar programları ile çözümleyemiyorlar.

Örnek vermek gerekirse; elimizde bir iş yerinin 6 farklı resmi olsun, ve bu resimlerden birisini web sitemizde kullanacak olalım. Acaba bu resimlerden hangisi iş yerimizi daha güzel, daha net görüntülüyor? Tabi ortada bunun gibi binlerce iş olduğu zaman ve hiçbir şekilde programlamayla çözümlenemiyorsa, uygulanması gereken yöntem bir kişinin 6 resmede teker teker bakıp birini seçmesi oluyor. İşte Amazon bu noktada bakmış ki işin içinden çıkamıyor, " Mechanical Turk" adını verdiği bu servisi başlatmış. Üye oluyorsunuz, karşınızı bitirilmesi gereken işler çıkıyor, istediğinizi seçip yapıyorsunuz ve gönderiyorsunuz. Bunun karşılığında Amazon size ücretinizi ödüyor.

Dünyada bu ve benzeri bir sürü iş modeli var. Hepsi de boş zamanlarınızı veya bilginizi değerlendirip para kazanma fırsatı veriyor.

Ülkemizde uygulanmasının faydalarını şöyle bir düşünüyorum da... Bilgisayar ve internet kullanımı artar, resmi anlamda işsizlik oranı azalmasa da gelir sahibi olan kişi sayısı artar, firmaların iş yapış şekilleri ve verimlilikleri artar, katma değerli çözümler sunabilmek için başlangıç yapılmış olur. (Hatta belki trafik bile azalır...) Haksız mıyım?

Bu kadar artısı varken, uygulanması kolayken, maliyetleri yok denecek kadar azken ve hepsinden önemlisi fark ve değer yaratmak anlamında etkisi tartışılmazken niye birileri kendisini aşmıyor? Belki de doğru zamanı bekliyorlardır, yada çalışmaları sürüyordur. Kim bilir?

Yine aynı son cümleyi mi yazmalıyım? Evet, bekleyelim görelim...

Perşembe, Aralık 15, 2005

Haberden çok yorum yazılıyor(sa)... Daha ne bekliyorsunuz?

Televizyon ve gazete reklamlarının hatta web sitelerindeki banner reklamların yerlerini ikinci nesil reklam araçlarına bıraktığı ortada. Google AdWords'le başlayan hareket artık hedeflenen kitleye direk ulaşmayı öngören reklam modellerine olan talebi artıyor.

NOT:Google'ın yıllık reklam gelirlerinin, Amerika'daki medya devleriyle başa baş olduğunu hatta bazılarından daha yüksek olduğu biliniyor.

Hürriyet web sitesinde bir süredir dikkatimi çeken ve aslında bundan önceki "Dijital dünyada, duygusallaşıyor muyuz? " isimli yazımda da genel olarak üzerinde durduğum bir davranış biçimi söz konusu.

Sitede yayınlanan haberlere yazılan yorumların sayısı gerçekten çok yüksek. (Örnek) Ne kadar güzel di mi? Halkımız yazılanlara kayıtsız kalmıyor ve fikrini beyan ediyor. Peki Hürriyet gazetesi bunu neden kendi yararına bir modele yerleştirmiyor. Yoksa yeni nesil web/iş/gelir modellerine inanmıyor mu?

FİKİR: "Hürriyet web sitesi içeriklere text reklamlar almaya başlasın. Bence bunun için Google'la anlaşmaya gitmesi yerinde olur. Hazır Google Türkiye'de AdWords yapılanması için çalışmalarını başlatmışken bence zamanlama iyi olur.
Hürriyet, web sitesinde yorumları öne çıkartsın, hatta haber olmadan da ziyaretçilerinin yazı yazmalarını sağlayacak bir paylaşım ortamı açsın ( Web 2.0'ı örnek alarak). Hürriyet'in web sitesinde yazısının yayınlanmasını isteyecek çok kişi olacaktır.
Bir nevi blog sayfası tadında, RSS destekleyen, Google AdWords ile gelir modeli yaratılmış, banner reklamlar ile gelir modeli güçlendirilmiş bir yeni nesil web(gelir) sitesi. Tabi e-kolay desteğini arkasına almayı da unutmadan."

Hürriyet gazetesi bunu yapabilir, elindeki medya gücü Doğan Grubu'na bu yapılanmayı başarması için itici güç olacaktır. Ayrıca bunu yapmalı, çünkü çok yakın gelecekte Amerika ve Avrupa'da olduğu gibi Türkiye'de de klasik reklam yöntemlerinin değeri/başarısı azalacak. Bu durum reklamverenler tarafından kabul görmeye başladığında da artık birilerinin yeni modelleri oluşturmuş olması mutlak avantajı sağlayacaktır.

Bekleyelim görelim... Bakalım ilk kim başaracak...?

Pazartesi, Aralık 12, 2005

Kavrakoğlu'nun 1000. mezunu...!

KMI (Kavrakoğlu Management Institute) tarafından başlatılmış olan e-MBA (Executive MBA) programını 1 yıl süren ve çalıştaylarla zenginleştirilmiş programını başarıyla tamamlamış bulunmaktayım.

Bununla birlikte Kavrakoğlu Yönetim Enstitüsü'nün 1000. mezunu olma şansı da bana güldü ve kendileri tarafından bir de plaketle ödüllendirildim.

Ödül töreninde çeşitli firmaların üst düzey yöneticileri ile birlikte basınında yer alması Hürriyet İK'nda haber olmamı sağladı.

Programı tamamlamış olmakla duyduğum onur, bu ödül ve haberle ikiye katlanmış oldu.

Başta, Prof. Dr. İbrahim Kavrakoğlu olmak üzere, tüm Kavrakoğlu Yönetim Enstitüsü'ne teşekkürlerimi sunarım.

Hürriyet İK'nda çıkan haberi okumak için tıklayın.

Cuma, Aralık 09, 2005

Hazır trafik düzenliyken...

Bugün İstanbul trafiğinde, özellikle Boğaz köprüsü yolunda sabah ve akşam saatlerinde yani mesai başlangıçı ve bitişine denk gelen dönemlerde, sürücülerin kurallara ne kadar uyduğunu farkettim.

Şerit değiştirmek yok, korna çalan yok, sağdan soldan sizi sıkıştıran yok, kısacası modern toplumda olması gerektiği gibi bir trafik var.

Ama nedense gün içinde ve diğer zamanlarda bu durum pek de böyle değil. Neden?...

Trafikteki insan profillerinin oranları bu zaman dilimlerinde değişiyor olabilir mi?

Yoksa sabah ve akşam enerji düşüklüğü mü bunun sebebi?

Cevabı ne olursa olsun, kuralları bu kadar kabul eden kişileri aynı zaman diliminde biraraya getirebildiğimizi biliyorsak, bu dönemler hedef kitlesine uyan ürünler için en doğru sunulma zamanı değil midir?

Bu arada bizim otoyollarımızda fazla billboard da bulunmaz dikkatinizi çekti mi?

Olsa iyi olur(muy)du...(?)

İnsan kaynakları gazetelerin yeni gözdesi mi?

Gazeteler için son zamanlarda İnsan Kaynakları ve Emlak ne kadar önemli oldu farkında mısınız?

Hürriyet, Milliyet ve Sabah’ın her birinin ayrı İK ekleri var. Bunun yanında yine emlak konusunda da ekleri, sayfalarca ilan alanları hatta Milliyet’in bu konuda ciddi anlamda çalışan bir de web sitesi var.

Emlak sektörüne yaklaşmaları normal karşılanabilir. Malum sektör patlamaya hazır bomba durumunda. İnsan Kaynakları neden bu kadar önemli oldu?

Acaba açık pozisyon mu çok ve herkes bu ekleri iş bulmak için mi okuyor... Yoksa bu eklerdeki yazılar mı okunuyor?

Hürriyet gazetesi web sitesinde bu konuda Hürriyet İK nasıl olsun, okuyucular ne istiyor tarzında bir anket düzenledi. Açıkcası cevapları merak ediyorum.

Artık kişisel gelişimi, okumanın önemini, kariyer planlamayı yada firmalardan güncel haberleri daha mı çok önemsiyoruz acaba?

Yada şöyle diyelim... Daha çoğumuz mu acaba bu kavramları önemser oldu(k)?

Seth Godin ve Squidoo'su BETA yayında...

Squidoo.com ‘un bir süredir BETA testleri için seçilmiştim, siteye lensler ekleyip henüz dışarıya kapalıyken karşılaştığımız sorunlarda geri dönüşler verip, yeni özellikleri içinde fikir bildiriyorduk. Bugüne kadar bu konuda bişey yazmamıştım, yazamamıştım.

Şimdi artık söylüyorum, çünkü Squidoo.com kısmen online oldu.

About Turkey” adında bir lensimi bende bugün dışa açtım. Anlayacağınız gibi Türkiye hakkında bir lensi öncelikli olarak paylaşmak istedim.

Eğer www.squidoo.com/aboutturkey adresinden lensimi inceler, ve geliştirmem için önerilerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Squidoo.com da nedir diyorsanız, Seth Godin’in Squidoo’su diyorum ve bu linki okumanızı öneriyorum.

En fazla 1 yıl içinde dünyanın en yüksek ziyaretçi sayılarına sahip olacak olan Squidoo.com’u ilk bilenlerden olma ayrıcalığla tanışın. Hatta biraz inceleyip kendi lensinizi yaratın.

Lens mi ne? Bu linkten onu da öğrenebilirsiniz...