Salı, Mayıs 30, 2006

Hadi hepimiz hile yapalım

Mehmet Doğan "Bu işin hilesi nedir?" isimli yazısında demiş ki:
Teknoloji sihir değildir. Teknoloji, sihirli ve büyüleyici bir etkiyi yaratmanıza yarayan bir araçtır. Başarılı web siteler ve ürünler, teknolojinin basit ve sıkıcı gerçeklerini, hikaye ve küçük sırlar ile sihirli bir ana dönüştürmeyi başaranlar şirketlerin yarattığı sihirbazlıktır. Eğer kullanıcılarınızı teknoloji ile büyülemek istiyorsanız yanlış yoldasınız demektir. Teknoloji "efekt" konumunda olduğunda büyüleyicidir; büyünün ta kendisi olduğunda değil.
Zaten Web 2.0'ın popüler bir konsept olarak blogosferi meşgul etmesi, tamamen sihirinin bizler ve sizler üzerindeki etkisi değil midir?

Nedir bu sihir? Kullanıcı odaklılık ve tabi ki başarının sırrı olan insan faktörünün sonuca etkisi.

Kullanıcını yani müşterini tanımak hilenin başladığı noktadır. Devamında sihirle buluşur ve sonunda elbette ki başarı... Yada Mehmet'in tabiri ile haz...

Aslında tüm meselenin yazıda verilmiş olan iskambil hilesinden ibaret olduğunu biliyoruz değil mi? Yani hiçbirşeyi yeni keşfetmedik, sadece olanı kullandık. Sadece bakmamız gereken noktaya farklı açılardan baktık. Belki biraz da imkanlarımızı gözden geçirdik. Belki onları biraz daha iyi kullanmayı öğrendik...

Biz bu işi biraz daha genişletip inovasyon desek nasıl olur? ...acaba hile mi yaptım...?

Blogosferdeki delik kapatıldı

155529452_5e1d3c1e54_b
Ekşi Sözlük web sitesine erişimin engellenmesi kararı mahkeme tarafından kaldırılmış.

1 Haziran günü yapılması planlanan site karartma hareketine bu durumda gerek kalmamıştır.

Altı Üstü Tasarım'da ilgili yazının yorumlar bölümünde söylediğim gibi, herşey bir tarafa güzel olan birşey var ki; sanırım ülkemizde blogosfer
(blogosphere) ilk defa bir konu üstüne bu kadar yoğun çalışıyor.

Dünyadaki oranlara bakarak daha işin başında olduğumuzu düşünürsek, bu alanda yapılacak çok iş olduğu ortada...

Pazartesi, Mayıs 29, 2006

Az laf çok iş

Mehmet Doğan, Altı Üstü Tasarım'da yayınlanmış olan Sessiz Kalma! Karart! isimli yazısında ekşi sözlük web sitesine İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün ihbarı ile Türk Telekom tarafından erişimin engellenmesini (kapatılmasını, sansürlenmesini) ülkemiz gündemine tam da olması gerektiği gibi taşıdı.

Olması gerektiği gibi diyorum çünkü günümüzde özellikle web ortamında kullanıcı odaklılık, kullanıcı destekli içerik, sosyal ağlar ve elbette ki Web 2.0 gibi kavramları konuşurken bir web sitesinde "esrar" kelimesi geçiyor diye o web sitesini sorgusuz sualsiz ve uyarısız olarak bu şekilde sansürleyenlerin yaptığı olması gereken hareket değildir.

Sözü daha fazla uzatmadan zaten herşey ortadayken, kendim de dahil olmak üzere herkese az laf çok iş diyorum ve Mehmet Doğan'ın 1 Haziran 2006 tarihinde web sitelerimizi 1 günlüğüne karartma teklifine EVET diyorum.

www.ardakutsal.com ve ardakutsal.blogspot.com adresleri 1 Haziran 2006 tarihinde 1 günlüğüne kapalı olacaktır.

Herkesin kendi istediği tondan şarkı söylediği bir koronun başarısı söz konusu olamaz. Bu yüzden ekranlarımızın karanlık olacağı sürede verilecek mesajın yine olması gerektiği gibi belirlenmesini öneriyorum.

GÜNCELLEME 1: Ekşi Sözlük ile ilgili söz konusu işlemin kapatılma değil, siteye erişimin engellenmesi olmasından dolayı yazımda bir küçük değişiklik yaptım. (29 Mayıs 10:31)

GÜNCELLEME 2: Mahkeme kararı ile ekşi sözlük web sitesine erişim engelinin kaldırılması sonucunda 1 Haziran günü yapılacak karartma kararı değiştirilmiştir. (30 Mayıs 09:28) (ilgili link)

Cumartesi, Mayıs 27, 2006

Müşterisini en çok kim düşünüyor?

Bu sabah yeni satın aldığım ADSL modemi kurmak için uğraşırken, ki sonunda başaramadım, dün bozulmuş olan banyo musluğumu da yaptırmam gerektiği aklıma geldi.

Aklımda yapmam gerekenler artmışken birden, geçenlerde alıp 1,5 saat boyunca ter içinde kalıp kurmayı başardığım kütüphanenin benim dalgınlığım sonunda hasar görmüş olan rafını onarmam gerektiğini hatırladım.

Sonra tüm bunlar kafamda dolanırken ve modem hala bana ADSL hattın yok hatası verirken bu sefer günün Cumartesi olduğu, havanın harika ve benimde hiç böyle işler üzerinde çalışacak modda olmadığımı farkettim.

İşin komik tarafı benim bu güzel tatil günümde kurmak için uğraşıp durduğum ve teslim alana kadar 5 gün beklediğim ürün online olarak hepsiburada.com'dan sipariş edilmişti, ter içinde kalıp kurduğum kütüphane hayatımızı kolaylaştırmak için sektörde yer alan bir başka marka olan IKEA'dandı.

Kısacası hayatımızı kolaylaştırmak için tercih ettiğim tüm markalar ve servisler benim öncesinde ve sonrasında zamanımı harcamama sebep olmaktan başka bir işe yaramıyorlardı.

Sadece bozulmuş olan banyo musluğum Kadıköy'den kendim gidip kendi halinde bir dükkandan almıştım ve almam monte etmem ve kullanmaya başlamam yarım saat bilemediniz 45 dakikamı almıştı.

Ama ne farkederdi ki? Cumartesi günü tüm bu ürünler bana sorun çıkartmış ve hepsi benim kendileri ile ilgilenmemi bekliyorlardı...

Sonunda modemi kutusuna kaldırıp haftasonu çalışmayan U.S. Robotics teknik servisi ve satış sonrası arıza konularını üzerine almayan Hepsiburada.com'u rahatsız etmemek için Pazartesi'yi beklemeye karar verdim.

Kaldı geriye musluk ve kütüphane rafı...

Raf ve musluğun tamiri için gerekli parçaları alabileceğim yerler olarak aklıma ilk gelen adresler Koçtaş ve Bauhaus olabilir diye düşündüm ve çıkmak için hazırlanmaya başladım.

Tam o sırada dışarıdan, sokaktan, bir ses geldi ve şöyle bağırıyordu: "Muslukçuuuuuu.....Muslukçuuuu......"

Ben durumu idrak edip cama koşup adamı çağırana kadar kendisi çok uzaklaşmıştı ama hiç sorun değil... çünkü bana önemli bir noktayı bir kez daha hatırlattı.

İşinizi, servislerinizi ve süreçlerinizi müşterinizin (kullanıcınızın) her daim rahatlığı için modellemelisiniz...

Maliyetinizi düşürmek, kendi iş yapışınızı iyileştirmek, karlılığı artırmak için yaptığınız tüm çalışmaların sonunda iş dönüp dolaşıp müşteri memnuniyeti ve dolayısıyla kullanıcıda son bulacak yada bu döngü böyle devam edecektir.

E-ticaret ve diğer inovatif iş modelleri elbetteki firmalar için maliyet düşürmek, karlılık artırmak ve pazara hızlı girmek anlamında avantajlar sağlıyor. Peki tek taraflı kurgulanmış modeller karşı taraf olan müşteriye ne sağlıyor (yada ne kaybettiriyor)?

Sonunda bana hala en yakın muslukçuyken, rahatlık nerede?..... Kolaylık nerede?

NOT: Merak edenler varsa diye yazıyorum. Musluğun arızasını evimin biraz ilerisinde dükkanını bulduğum muslukçu ile çözdüm, ADSL modem kutusunda ve Pazartesi gününü, kütüphane rafı ise tamamen benim keyfimi bekliyor... bu trafikte ne IKEA'ya ne Koçtaş'a ne de Bauhaus'a gidemem... :)

Cuma, Mayıs 26, 2006

Bu kampanyalar sadık müşteriyi üzüyor

USRobotics, MAXg 9108 kablosuz ADSL modem alanlara İnternet Telefonu'nu hediye ediyor.
USRobotics`ten Kaçırılmayacak Kampanya
Bundan 4 ay kadar önce Teknosa'dan HP iPaq 6515 almıştım ve birkaç hafta sonrasın bu ürün Navturk GPS paketi hediyesi ile satılmaya başlamıştı. Çok sahip olmak istediğim ve iPaq 6515 için temel özellikleri arasında bulunması gereken GPS paketi şu anda piyasada satılmıyor ve bende iPaq satın alırken erken davrandığım için hala bekliyorum.

Erken davrandığım için cezalandırıldığım bir yeni kampanyaya da 10 dakika önce şahit oldum.

Hepsiburada.com'dan 22 Mayıs Pazartesi günü yukarıda kampanya yazısını okuduğunuz USRobotics 9108 kablosuz ADSL modemi satın aldım (neredeyse 5 gün olacak ve hala siparişim tarafıma ulaşmadı orası tamamen ayrı bir konu) ve yine erken davrandığım için bu sefer de USR9600 USB İnternet Telefonu hediye olarak alamıyorum...!

Şunu belirtmeliyim ki, söz konusu markaların iyi müşterilerinden sayılabilirim.
Örnek olarak, yıllar öncesinde ilk aldığım 56K dial-up modem'im USRobotics idi, şu anda kullandığım kablolu ADSL modemim de yine USRobotics. Kullandığım dizüstü bilgisayar da dahil olmak üzere, bugüne kadar satın aldığım tüm yazıcı ve tarayıcılarım da HP olmuştur.

Firmaların müşterilerini memnun etmek ve potansiyel müşterilerine kendi ürünlerini tercih etmeleri için bir sebep oluşturmak amacıyla düzenledikleri bu kampanyalar, benim gibi işin içinde hediye olmasa bile markaya olan güveni ve sevgisi için erken davranıp ürünlerini tercih eden daimi müşterilerini kampanya duyurulduktan sonra hayal kırıklığına uğratıyorsa, buradan kim zararlı çıkıyor?

Acaba bazı firmaların kampanyaları kaş yaparken göz mü çıkartıyor?

Türkiye'de izlenme rekoru kıracak yeni televizyon programı

Bir yarışmacımız olacak...! Kazanırsa daha doğrusu dayanabilirse 100.000 YTL'lik bir ödül alacak.

Tüm hayatı televizyon karşısındaki izleyicilerin göndereceği SMS oyları ile yönlendirilecek ve tüm günü kameralar karşısında canlı olarak yayınlanacak.

Yarışmacı kaçta yatsın, kaçta kalksın, ne yesin, ne içsin, nerede uyusun gibi tüm kararlar izleyici oyları ile karar verilip yarışmacıya yaptırılacak.

İnsan hakları'na uygundur yada değildir bilmiyorum ama bana kalırsa izlenme rekorları kıracağı kesin.

Şaka bir yana...Açıkcası bugüne kadar yada bugünlerde dünya televizyonlarında böyle bir program oldu mu olmadı mı yada zaten var mı bilmiyorum ama yukarıda televizyona uyarlayıp kısaca anlatmaya çalıştığım şov programı son günlerde internet üzerinde gerçekleşiyor ve büyük ilgi topluyor.

Web 2.0 konsepti ile bu kültüre uyup tamamen kullanıcı odaklı olan web siteleri şimdi de kullanıcılarına hayatlarımızı kontrol ettirip, içeriği kullancının oluşturması trendinde son noktaya ulaşıyor.

Merak edenler için OurPrisoner.com ve flört edeceği kişiyi bile ziyaretçi oyları ile belirleyen sitenin zavallı kahramanı Kieran tüm hayatıyla yayında.

Ayrıca web sitesi şu günlerde bir sonraki mahkum (yada kobay) için başvuru kabul ediyormuş.

Haksız mıyım televizyonda inanılmaz derecede tutmaz mıydı? :)

Link: OurPrisoner.com

Perşembe, Mayıs 25, 2006

Girişimciler için 16 maddede başarı

bulletproof_banner
Başarılı olacağına inandığınız bir iş fikriniz varsa Business 2.0'da yer alan yazıyı okumanızı öneririm.
Fikrinizi başarılı bir şirkete dönüştürmek konusunda alınması gereken yolları 16 maddede incelemişler.

Link: Business 2.0 - How to build a Bulletproof Startup

Technorati Tags: , , , ,

Çarşamba, Mayıs 24, 2006

İnternetin geleceği cepte olacak!

Financial Times'da Google CEO'su Eric Schmidt tarafından yazılmış olan köşe yazısı, firmanın internetin geleceğine bakışını ve stratejilerini yasıtıyor. Tabi ki bizlere de yaratıcı fikirler üstüne düşünmemiz için fırsatlar sunuyor.

Yazının detayına girmeden sadece ana başlıklarını şöyle listelemek istiyorum:
  • İnternet mobil cihazlarda, telefonlarda, gelişimini sürdürüyor olacak. Yani yeni nesil internet cepte olacak. Neden mi? Çünkü:
  • Cep telefonları PC'lerden daha ucuz.
  • Dünyada, PC'lerden 3 kat fazla cep telefonu var ve büyüme 2 kat daha hızlı olarak sürüyor.
  • Cep telefonundan internete erişebilenlerin sayısı hergün artıyor.
  • Dünya Bankası, dünya nüfusunun 2/3'ünden fazlasının en az bir cep telefonu şebekesinin kapsama alanı içinde yer aldığını bildiriyor.
Bunların dışında benimde eklemek istediğim bazı noktalar var:
  • Cep telefonları ile online ödeme sistemi kurmak, faturalama imkanlarından dolayı daha kolay ve kullanışlı.
  • Cep telefonu numaranız kullanıcı adı, üyelik, şifre ve bunun gibi dertlere son verebilir.
  • GPS teknolojisi sayesinde çok geniş özelliklere sahip uygulamalar hazırlanabilir.
    • Adres girmenize gerek kalmadan siparişinizin olduğunuz yere gelmesi
    • Google Maps gibi servislerin çok daha etkin kullanılması
    • ve diğerleri...
  • Skype, MSN Messenger gibi uygulamalar cep telefonları ile çok daha fazla kişiye ulaşabiliyor ve pazarda çok daha geniş yer buluyor olacaklardır. Elbette bu tür yazılımların cep telefonları üzerinde kullanımlarının artması yine yaratıcı çözümleri beraberinde getirecektir.
  • vs....vs...
Türkiye'de interneti ne kadar geliştirdiğimizi, uygulamalar anlamında çeşitliliği nasıl sağladığımızı, rekabetin özellikle nokta com şirketleri açısından nasıl yoğunlaştığını falan malesef henüz konuşamıyoruz.

Bazı gelişmeler olduğunu, hareketliliğin başladığını hep birlikte görüyoruz ama dünya PC'lerin yanına cep telefonlarını aldığında, mevcut uygulamaların bir de cep versiyonlarını çıkarttığında (ki birçoğunun zaten var) acaba biz ne yapıyor olacağız onu merak ediyorum?

Standartlara önem vermiyoruz!

teknosa_ff_1
Yukarıdaki resime dikkatli bakarsanız, bilgisayar menüsünün açıldığında reklamın arkasında kaldığını farkedeceksiniz.
Belli ki Teknosa web sitesi Firefox ile test edilmemiş daha da önemlisi site standartlara uygun yapılmamış.

Bu sorun sadece Teknosa'da değil, ülkemizde yayın yapan birçok web sitesinde karşılaştığım bir problem. Piyango Teknosa'ya çıktı hepsi bu...

Ayrıca, bu sorunlar sadece web konusunda değil, standartlara bağlı çalışılması gereken birçok konuda çözmemekte kararlı olduğumuz problemler olarak karşımıza çıkıyorlar.

Yapmış olmak için iş yapmaktan acaba ne zaman vazgeçeriz?

NOT: Sizinde standartlara uygunsuzluktan dolayı uyumsuzluk problemi yaşadığınız kurumsal web siteleri yada başka ürünler varsa ve paylaşmak isterseniz yorum olarak yazabilirsiniz. Sevinirim.

Part-time yada freelance? Yeter ki olsun...

Türkiye'de işsizlik var mı? Evet... Genç nüfus oranı yüksek mi? Evet... Katma değerli işler yaratıp, gelişmekte olan bir ülke olarak birçok konuda global arenada fark yaratmamız gerekiyor mu? Evet... Güzel...!
O zaman freelance ve home office çalışmak gibi kavramlar neden hala hayatımızın bir parçası olamadı?
Yukarıdaki bölüm 16 Aralık 2005 tarihinde yayınladığım "Evden çalışıyorum, herkese yarıyor..." isimli yazımın giriş paragrafıydı.

Geçtiğimiz haftasonu Hürriyet İK'da yer alan bir yazı bir zamanlar bu konuya ucundan dokunduğumu ve hatırlatmamın zamanının geldiğini farkettirdi.

Hürriyet İK demiş ki:
ABD ve Avrupa’da öğrenciler, hatta ev kadınları part-time çalışıyor. Bu alışkanlık ve alışkanlığın yarattığı iş-işçi bulma sistemleri Türkiye’de gelişmiş değil. Ama üniversitelerin kampüslerde toplanması ve perakende sektörünün gelişmesiyle part-time çalışma artıyor. Öğrenciler en çok mağaza, market, restoran ve call center’larda part-time olarak çalışıyorlar. Kampüste çalışan çok sayıda öğrenci de var. Fakat yine de Türkiye’de part-time çalışma kültürü yaygın değil.
Evet doğru! Bu kültür ülkemizde yaygın değil, yaygınlaşması lazım, hatta part-time çalışma kültürünün yanında freelance çalışanlarında desteklenmesi gerekiyor.

Şirketlerin risklerini yayması, bireylerin kendilerini geliştirmesi, tecrübe kazanması, işsizlik sorunun büyük ölçüde azalması ve yaratıcılığa, inovasyona, katma değerli projelere ivme kazandırılması anlamında çalışma kültürümüzün bu yönde yaygınlaştırılmasından daha kolay bir yöntem düşünemiyorum.

Yaklaşık 6 ay önce yazdığım "Evden çalışıyorum, herkese yarıyor..." isimli yazımı "bekleyelim görelim..." diye bitirmiştim.

Hareketlenme başladığına göre, biraz daha bekliyoruz...

Pazartesi, Mayıs 22, 2006

Nerede network kablosu, nerede kaz tüyü yastık?


Yukarıda da gördüğünüz gibi, Hepsiburada.com'daki network kablosu ürün sayfasında, bu ürünü tercih edenlerin satın aldığı diğer ürünler arasında süper kaz tüyü yastık da bulunuyor.

Eğer bu veriyi ciddiye alırsak, ülkemizde çok ilginç bir trend başlangıcının söz konusu olduğu kesin. Yada bu iki ürünün birlikte kullanıldıkları ve benim bilmediğim başka alanlar var.

Tabi şaka bir yana, buradaki durumun tamamen veri eksikliğinden oluştuğu ortada.

Hepsiburada.com
'da söz konusu network kablosu ürününe bakan ve bunu satın alan belki de bir elin parmakları kadar kişi oldu, bunların da içlerinden birisi kabloyla birlikte kaz tüyü yastığı da sipariş verdi ve işte o kişi trendi tek başına yaratmış oldu.

Yanlış veri pazar analizinde hiçbir işimize yaramaz hatta tehlikeli bile olabilir. Aynı şekilde yetersiz verinin de bir o kadar değersiz olduğunu bu örnekte görebiliyoruz.

Gel de şimdi hepsiburada.com'un en çok satılan ürünler listesine güven...

Perşembe, Mayıs 18, 2006

Feeds 2.0 ile Yunan girişimciler Web 2.0 yolunda

TechCrunch'a konu olan yeni bir Web 2.0 girişimi var: Feeds 2.0
Yunanistan merkezli bu yeni girişim kişiselleştirilmiş RSS okuyucu olarak şu anda test aşamasında.

Burada Yunanistan sadece coğrafya ve kültür olarak bize yakın bir toplum olmasından dolayı yer alıyor. Değinmek istediğim konu bu servisin özellikleri yada pazardaki rekabet içinde konumlanacağı pozisyon değil. Yada Yunanistan yaptı hadi bizde yapalım tarzında bir yaklaşım değil.
Bugüne kadar hep Amerika, Avusturalya, İsrail ve Avrupa'dan bu tarz web girişimlerinin başarıya ulaştıklarını, dünya gündeminde ve elbetteki blog gündeminde yer edindiklerini gördük. Bu sefer Atina merkezli Yunan girişimcilerin servislerinin TechCrunch tarafından ilgi görmesi dikkatimi çekti. Ayrıca büyük olasılıkla bugünden itibaren pazarda daha birçok yerde de ilgi görüyor olacaktır.

Türkiye olarak Bilgi Teknolojileri sektöründe özellikle donanım alanında yarışın çok gerisinde kaldığımızı ve uluslararası pazarda başarı elde etmemizin zor olduğunu biliyoruz. Yazılım alanında ise bugüne kadar dünya çapında kazanılmış standart ve tecrübeye ulaşmamız için ciddi atılım yapmamız gerekiyor. Ama web tabanlı servislerde durum farklı...

Yaratıcılığı ve girişimciliği desteklersek dünya çapında başarı sahibi olabilecek yeni SalesForce.com, FeedBurner.com, Blogger.com, Flickr.com ve del.icio.us'lar yarat(a)mamamızın hiçbir sebebi kalmayacaktır.

Kısacası, eminim ki ülkemizde böylesine yaklaşımlar ve fikirleri destekleyici yeni bir kültürün oluşmasıyla web alanında uluslararası markalara sahip olunabilecektir.

Yunanistan merkezli web tabanlı servis olan Feeds 2.0 işte bu yüzden yazımın başlangıcı oldu.

SendeYolla.com ile ev yapımı haber

Yazıma başlamadan önce 18 Kasım 2005'te ne yazmışım bir hatırlayalım:
İnsanlar konuşmak istiyorlar, insanlar fikirlerini söylemek, paylaşmak istiyorlar.
En önemlisi insanlar önemsenmek istiyorlar, bilgilerine danışılsın istiyorlar.
Bu kadar hareketin olduğu dünyalarında, birileri onların varlığını hissetsin istiyorlar.

Sonrasında 15 Aralık 2005'te bir başka yazımda demişim ki:
Hürriyet, web sitesinde yorumları öne çıkartsın, hatta haber olmadan da ziyaretçilerinin yazı yazmalarını sağlayacak bir paylaşım ortamı açsın. Hürriyet'in web sitesinde yazısının yayınlanmasını isteyecek çok kişi olacaktır.
Haberden çok yorum yazılıyor(sa)... Daha ne bekliyorsunuz?

Gelelim günümüze...
Hürriyet, SendeYolla.com isimli bir web sitesi açtı. Ziyaretçiler haber yazabiliyor, resim ve video gönderebiliyorlar. İşte tam olması gerektiği gibi trende uygun, içeriğini ziyaretçilerinin oluşturduğu, bir paylaşım platformu...! bir sosyal ağ...!

Doğan Grubu'nu bugünlerde çok dilime dolamış durumdayım ama yani web trendlerini de bu kadar yakından takip eden başka bir grup yok ki...!

SendeYolla.com'u ilerleyen günlerde blog sayfalarında çok göreceğimizi biliyorum, o yüzden bu yazımı daha fazla uzatmıyorum. Ama iş modelini nasıl oluşturduklarını da merak ediyorum.

Bildiğiniz gibi Doğan Grubu'nun Microsoft ile geçtiğimiz günlerde yaptığı bazı anlaşmalar vardı. Ayrıca Microsoft yine geçtiğimiz günlerde Google AdWords'e rakip yeni reklam servisi olan Microsoft adCenter'ı kullanıma açtı. Şimdilik sadece Amerika'lı reklam verenlere açık olan servis eminim ki önümüzdeki günlerde Türkiye pazarına girmek isteyecektir.

Bu noktadan yola çıkarsak, acaba ilerleyen günlerde tüm bu Doğan Online sitelerinde Microsoft adCenter reklamlarını mı görüyor olacağız? Bu kadar doğru girişime bu yakışır hemde çok yerinde olur...

Pazar, Mayıs 14, 2006

Nokta com girişimleri artıyor, sektör büyüyor!

Son günlerde ülkemizde web konusunda ciddi hareketlilik var. Doğan Grubu'nun'ın bir süre önce Microsoft ile birlikte Türkiye'de ortak bir portal girişiminde bulunacağını açıklamasının ardından, bu hareketlilik daha da kendini gösterir oldu.

Televizyonlarda arka arkaya yayınlanmaya başlayan web sitesi reklamları bana 90'ların sonundaki Amerika'yı hatırlattı.

Aşağı yukarı 8-10 yıl kadar geç kalınmış şekilde trendi yakalamış olsak da sonunun Amerika'nın o yıllarda yaşadığı gibi iflaslı olmayacağına eminim. Haliyle artık firmaların ve büyük grupların karşısında ani satın almalar sonucunda yaşanmış kötü tecrübeler var. O yüzden bir kez daha balonun patlayacağını sanmıyorum.

Ülkemizde nokta com şirketleri açısından sektöre baktığımızda, bu tarz web girişimlerinin şu an için başını çeken firmalar Doğan Online ve iLab Ventures.

DOL'e ait şu anda önemli olarak gösterebileceğim sitelerden bazıları hepsiburada.com, gezisitesi.com, hemalhemsat.com, ekolay.net.

iLab'ın da şu anda portföyünde gittigidiyor.com, sigortam.net ve kariyer.net gibi siteler var.

Bunların yanında Çukurova Grubu'nun bir süre önce estore.com.tr ile e-ticaret'e adım attığını unutmamak lazım. Superonline ve Turkcell'in de desteği ile estore'un kısa sürede hepsiburada.com'a rekabette zorlu zamanlar yaşatacağını tahmin ediyorum.

Elimizdeki resme baktığımızda karşımızda 2 büyük şirketler topluluğu, bir yatırım firması ile büyümekte olan bir pazar var. Bunun yanında sayıları çok olmayan bazı orta ölçekli diyebileceğimiz nokta com şirketleri var (yemeksepeti.com, turkticaret.net gibi)

Bana kalırsa yakın zamanda başka satın almalar olacaktır, ve yine yakın zamanda Microsoft, Google ve mail2web gibi dünya çapındaki firmalar ile olduğu gibi farklı devlerin de isimleri Türkiye'de duyulacaktır. Benim aklıma ilk fırsatta Yahoo! geliyor. Bence yakın zamanda Türkiye pazarında yer edinmek isteyecektir. Google ile reklam alanında rekabette olduğu göz önünde bulundurulursa Türkiye kendisi için iyi bir pazar olabilir.

Eğer Amerika'nın bundan 8-10 yıl önceki web gelişimlerine bakacak ve örnek alacak olursak, bu dönemlerde yüksek ivme ile sektörde büyüme gözlenecek, fırsatlar doğacak ve başarılı girişimlere yol açılacaktır.

Ülkemizdeki büyük gruplar bu süreçte sektördeki açıkları değerlendirip yeni girişimlerde bulunacak (azbuz.com, postajet.com, onpunto.com gibi) ancak yine farklılığı yaratıcı ve dinamik oluşumlar sağlayacaktır.

Bana kalırsa gelişmeler şu aşamada oldukça güzel ve iyi fikirleri olan girişimciler için fırsatları bünyesinde barındırıyor. Değerlendirmek için de hala açık kapılar var...

NOT: Eğer bu yazımı beğendiyseniz 25 Aralık 2005'te yazdığım ve hala güncelliğini koruduğunu düşündüğüm "Türkiye ve Web 2.0 fırsatları..." isimli yazımı okumanızı öneririm.

Teknoloji Kimin Umurunda ve etkileri

Altı Üstü Tasarım'ın sahibi Mehmet Doğan'ın Teknoloji Kimin Umurunda isimli kitabı ile ilgili, piyasaya çıktığı günden beri birşeyler yazmak istiyordum ancak satın almadan bu konuda yapay cümleler kurmak istemedim.

Evet, kitabı biraz geç de olsa dün satın aldım. İlk intiba ne oldu? Heyecan...

Mehmet Doğan'ı sitesini takip etmek dışında kendisini kişisel olarak tanımıyorum ancak kitabını raflarda gördüğümde heyecan duydum.

Neden mi? Çünkü Türkiye'de bugüne kadar fazla örneğini görmediğimiz, yurt dışında ise son derece normal karşılanabilecek bir girişimde bulunup blog'unda yer verdiği fikir ve yazılarını kitaba aktardı. Kendi blog okuyucularının kendisi tarafından yaratılmış bir ürüne para ödemesini sağladı.

Burada kesinlikle bu ticaretten para kazanması yada kazanmaması üzerinde durmuyorum, ki duyduğum kadarıyla zaten kitabın geliri Kızılay'a bağışlanacakmış.

Ülkemizde henüz e-ticaret gelişim aşamasında ve olması gerektiği yere gelmesi için özellikle 2006 yılında büyük ivme sağlandı. İşte böyle bir ortamda Mehmet Doğan kitabını kendi kitlesinin desteğine güvenerek satışa çıkartıyor, ve yine diğer blog yazarlarının desteği ile bu kitabın tanıtımını yapıyor. İşte böylesine iyi yönde oluşan hareketlilik beni heyecanlandırdı. Bu ve bunun gibi başka birçok örnekleri önümüzdeki aylarda göreceğimiz ve bu sektörün katedeceği yolun düşüncesi beni heyecanladırdı.

Belirtmeden son cümleme geçmek istemediğim bir konu var;
Pazarlama modelinin bir parçası olarak bugüne kadar blog'unda kendisine yorum yazan herkesin ismine teşekkür listesinde yer vermesi gerçekten iyi bulunmuş bir yöntem ki bu listede benim adımda bulunuyor.

Mehmet Doğan'ı bu girişiminden dolayı tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.

Perşembe, Mayıs 11, 2006

BrightWell Group ve küresel ölçekte yatırım

Bir süre önce "İnternet girişimlerinize yatırım desteği geliyor...!" isimli yazımda bahsetmiş olduğum gibi son zamanlarda Teknoloji, İnternet, Medya ve Eğlence sektörleri (kısaca TIME) yatırımcılar için öncelikli alanlar.

Yine yazımda Alphan Manas'ın Teknoloji Holding'deki ortaklığından ayrıldıktan sonra bu alanlara 50 milyon dolara kadar yatırım yapacağından söz etmiştim.

Bunun üzerine konuya ilgili bazı okuyucularımdan firmanın adının ve iletişim bilgilerinin ne olduğunun sorulduğu e-mail'lar almıştım.

Alphan Manas'ın söz konusu şirketi BrightWell Group ve aktif olan web sitesinden firma hakkında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Öncelikli yatırım yapılacak sektörler ile ilgili web sitelerinden bir alıntı:
Brightwell Grubu Enerji ve Çevresel Teknolojiler, Medya İçeriği ve Eğlence,
Ulaşım Teknolojileri ve Hizmetleri alanlarında ve her türlü Yenilikçi Teknolojik
Çözümlere küresel ölçekte yatırım yapıyor.

Umarım ülkemizin dış pazarlarda rekabet edebileceği yeni nesil teknoloji ve fikirlere destekleri sürekli olur.

Girişimci beyinlerin özellikle bu tarz motivasyon unsurlarına ihtiyacı olduğuna eminim.

Tarihi derbi Google Trends'de!

Kuru kuruya Google'ın yeni servisi olan Google Trends'i duyurmak istemedim. Bu yüzden servisi kullanıp Fenerbahçe ve Galatasaray
futbol takımlarının ligdeki çekişmesinin, internette ne durumda olduğunu gösteren bu grafiği oluşturdum. (Grafik için tıklayın )

Görüldüğü üzere Fenerbahçe anahtar kelimesinin Google üzerinde aranma oranları Galatasaray'dan biraz daha yükseklerde seyrediyor. Ama bence çok daha dikkat çekici olan istatistik şudur ki, bu kelimelerin en çok arandığı illerimiz İzmir, İstanbul, İzmit şeklinde sıralanıyor. Ayrıca İzmir'de Galataray daha çok aranırken, İstanbul'da eşitlik bozulmuyor.

Uzun lafın kısası ligdeki çekişme internette de pek farklı değil.

Ama tabi ben yazımın ana fikrine dönecek olursam.
Google Trends yayına başladı ve örneğimizdeki gibi Google üzerinde aranmış anahtar kelimeleri baz alarak grafik destekli trend analizleri yapabiliyorsunuz.

Açık söylemek gerekirse Google'ın son dönemlerde benim işime yarar dediğim sayılı servislerinden birisi. Güle güle kullanalım.