Teknolojinin insanları sosyallikten uzaklaştırıp, asosyal kişilikler haline getireceği uzun yıllar önceden öngörülmüş saptamalar arasındaydı. Aslında bu öngörünün günümüzde gerçeğe dönüşmediğini söylemek doğru olmaz. Ancak bir farkla…
Eskiden komşuluk ilişkileri, arkadaş toplantıları, mektup ile haberleşme gibi hayatımızın parçası olan sosyal iletişim göstergeleri, özellikle internetle birlikte yerini chat odalarına, e-mail ve SMS gibi araçlara bıraktılar. Yani tam yukarıda bahsettiğim pozisyona gelindi. Ama insanlar buna bağlı kalmadan, daha açıkcası bundan hoşnutsuz olarak belki bir içgüdü ile kaybettikleri bu sosyalliği dijital dünyada aramaya çalıştılar. Kısacası ne teknolojiden vazgeçtiler ne de sosyallikten.
Sonuç olarak karşımıza bugün olduğu gibi Social Network’ler (Sosyal Ağlar) çıktı.
Yorum, paylaşım ve güvene dayalı web siteleri, blog siteleri ve işte bloggerlar…
Televizyonda seyrettikleri bir diziyi eleştirdiler, yeni bir teknolojiyi, şirketleri, güncel haberleri, sporu ve hayatımızda yer alan diğer her konuyu bu social network’lerde birbirleriyle paylaştılar.
Bu trend o kadar ileri gitti ki, artık insanlar Flickr.com gibi resim paylaşım alanlarında fotoğraflarını paylaşır oldular. MySpace.com, Yonja.com gibi sitelerde yaşamlarını, dostluklarını paylaşır oldular. YouTube.com gibi sitelerde videoları paylaşmaya başladılar. Del.icio.us ‘da en sevdikleri web sitelerini ve digg.com ‘da en beğendikleri haberleri…
Firmalar buna karşı koyamadılar ve sahiplik modundan paylaşım moduna geçiş yaptılar. iTunes hayatımıza girdi, bununla birlikte Microsoft uzun yıllardır sürdürdüğü politikalarından Live.com platformuna geçiş yaparak social network’lere olan inancını gösterdi, birçok yabancı medya grupları yayınlarını RSS (Really Simple Syndication) ile paylaşıma açtılar.
Ülkemize baktığımızda bu trend hala hakettiği noktada değil, ve hala paylaşım kültürü belki de toplumumuzdaki bir diğer eksikliğin ürünü olarak içimize işleyememiş durumda.
Konuyu şimdi biraz farklı boyutlarında inceleyelim.
Değişimden fırsatlar yaratmak, değişimi başarı aracı olarak kullanabilmek dönemimizin en önemli liderlik/yöneticilik özellikleri arasında yer alıyor.
Gelecek ile ilgili toplumların teknoloji ile şekillenmiş yaşam biçimi ne olursa olsun, insan faktörü sosyallik anlamında kendisine bir çıkış yolu bulacaktır.
Teknolojik Mühendislik yerini Sosyal Mühendisliğe bırakırken asosyal olacağı düşünülen toplum, denklemlerin dışına taşıp bu eşitsizliği dengelemesi için şirketleri girişimlere zorlayacaktır. Elbette durum analizini iyi yapanlar zaten bu zorlamaya gerek kalmadan değişimin fırsatlarından yararlanacaktır.
Yapay zeka sahibi olmayan robotların yaşadığı bir dünyadan bahsetmediğimiz sürece, tüm teorileri insan değişkeniyle eşitlemeye çalışmak zorundayız, ve başarı sadece bu anlamda formüle edilmiş iş planları sonucunda elde edilebilecektir.
Eğer,
BAŞARI1 = B + A + Ş + A + R + I
gibi bir denklemden bahsediyorsak, günümüzde
BAŞARI2 = B + A + Ş + A + R + I + dinsan
şeklinde bu formülü güncellemiş olmamız, insan değişkenini (dinsan) eklemiş olmamız ve iş modellerimizi, tasarımlarımızı ve fikirlerimizi bu yönüyle ele alıp, sosyal mühendislik yapmamız gerekmektedir.
Ancak aksiyonlarımızın sadece bir safhasında insan değişkenini (dinsan) devreye almamız bizim işimizin genelinde bu bakış açısından uzak olmamıza sebep olacaktır.
O yüzden formülümüzü optimum başarı için bir kez daha güncelleyip nihai haline getiriyoruz.
BAŞARIoptimum = (B + A + Ş + A + R + I)dinsan
Başarı ancak bu yeni formülü ile fırsatlara ulaşmamızı sağlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder