Pazartesi, Mart 20, 2006

İşe fayda mı yaratacağı etki mi?

Son zamanlarda sektörlerinde çok güzel işler çıkartmış olan firmalara yada şirketlerinde büyük başarılara imza atmış çalışanlara bakıp bulunmaları gereken nokta anlamında hakettikleri değeri görmediklerine şahit oluyorum.

Düşünüyorum ve dönüp dolaşıp baktığım tüm örneklerde işin bir üste, müdür, patron yada müşteriye satılamamış olmasında kilitlendiğini görüyorum...

Bir iyileştirme projesi, ürün geliştirme girişimi, yeni bir bilgisayar programı yada yaratıcı web uygulaması... Sektörün yada söz konusu işin mahiyeti farketmez. Hepsinde ortak başarı ölçütü hedef kitlesinde tarafında yaratacağı etki!

Çok iyi planlanmış bir proje sonucunda ortaya çıkan birçok başarılı çalışma belkide etki ve fayda grafiğinde olması gerektiği noktada olmadığından dolayı, yaratması gereken değeri ve hakettiği geri dönüşü yakalayamıyor.

Yapacağımız çalışmalarda eğer geri dönüşe işin faydası kadar önem veriyorsak, o zaman projeleri eksenlerin doğru pozisyonlarında objektif olarak konumlandırmamızda fayda olacaktır.

Etrafınıza biraz bakarsanız başarıyı yakalamış çalışmaların büyük bölümünde bu denklemi görebilirsiniz.

Burada önemli olan bir diğer husus, etkisi yüksek olan çalışmaların faydaları düşükse bir süre sonra popüleriteleri bitecek ve yok olacaklardır, aynı şekilde yüksek faydalı ama etkisi düşük olanlar bekledikleri geri dönüşü alamayıp diğerleri arasında kaybolacaklardır. İstisnalar elbetteki bu süreçte dayanma güçleri (özellikle sermaye) yüksek olanlar ve sıçrama yapabilenler olacaktır.

Grafikte A, B, C ve D noktaları için siz hangi projeleri, ürünleri yada hizmetleri düşünürsünüz bilemiyorum ancak benim aklıma ilk gelen ve uygun bulduklarımı şöyle sıralayabilirim.

A. Yükse fayda, yüksek etki = Gmail
B.
Yüksek fayda, düşük etki = Ritmix
C.
Düşük fayda, düşük etki = "çok örnek var hangisini yazacağımı bilemedim"
D. Düşük fayda, yüksek etki = Shubuo

Herhangi bir konuda, herhangi bir çalışmaya başlamadan önce fayda ve etki grafiği üzerinde fikirlerinizi, projelerinizi yada ürününüzü doğru noktalara yerleştiriyor olmanız kazanacağınız geri dönüşler için hedeflerinizi doğru konumlandırmanızı sağlayacaktır.

Yorumlarınız, fikirleriniz yada örneklerinizle katacağınız değerler olursa sevinirim.

Pazar, Mart 12, 2006

Web pazarlamanın bir parçası mı?

Serdar Öner'in blogunda 22 Şubat 2006'da yazdığı bir yazıyı bugün okuma fırsatı buldum. Web Pazarlamanın Neresinde isimli yazısı benimde özellikle üzerine basa basa fırsatların bir parçası olarak gösterdiğim kavramları destekler nitelikte.

Sosyal Ağlar ve Müşterileriniz

BusinessWeek Türkiye’ye tüm denemelerime rağmen online abone olamıyorum. Her seferinde web siteleri ödeme ekranına gelemeden abonelik bilgilerimi aldıktan sonra sistemleri hata mesajı veriyor.

Bugün son kez denedim ve yarın kendilerini BusinessWeek Hizmet Hattı olarak vermiş oldukları telefon numarasından aramaya karar verdim.

Büyük olasılıkla bana telefonda abonelik için kredi kartı numaramı soracaklar ve ben bu bilgiyi karşımdaki kişiye vermek istemiyor olacağım.

Kısacası bu hafta da dergimi kendi imkanlarımla D&R’dan alıcam.

Acaba benim dergiye online abone olup olamamam, gidip dergiyi her durumda satın alıyor olmam BusinessWeek Türkiye için bir rahatsızlık yaratır mı?

Genel olarak baktığınızda hayır!... Öyle yada böyle bu dergiyi severek okuyan bir müşteri olarak her durumda kendilerine ödeme yaptığım, hatta abone olmadığım için indirimsiz fiyatlarla dergiye sahip olduğum göz önüne alınırsa, bu durum dergi yönetimini maddi olarak etkilemeyecektir ve düz mantıkta hiçbir rahatsızlık yaratmayacaktır.

Peki benim derginin bundan sonraki online aktivitelerine, çalışma prensiplerindeki ciddiyeti düşünerek farklı bir imajla bakıyor olmam kendilerini etkiler mi?

Yakın çevreme yaşadığım kötü tecrübeyi aktarmam ile problemin kulaktan kulağa dolaşması kendilerinde bir etki yapar mı?

Benim yaşadığım bu problemi web sitem üzerinden potansiyel müşterilerine aktarıyor olmam kendileri için olumsuz etki yapar mı? Evet...!...Evet...!...Evet...!

Günümüz Web 2.0 dünyasında, Sosyal Ağların (Social Networks) bilgi paylaşımının etkisini büyük ölçüde artırması ile artık özellikle blog’larda yer alan tüm içerikler kitleler tarafından takip edilir oldu ve bu durum da firmaların hatadan zarar görebilme oranlarını da otomatik olarak yükseltti.

Dünyadaki örneklere baktığımızda artık medya takip şirketleri bloglarıda, diğer tüm yayın organlarını takip ettikleri gibi müşterilerine bir hizmet olarak sunuyorlar.

Ülkemizde de çok yakın gelecekte yaklaşım ve düzen bu şekilde olacak ve internetin pazarlama ve müşteri ilişkileri üzerindeki etkisi yoğun rekabet ortamında kimileri için avantaj kimileri içinse dezavantaj haline dönüşecek.

Bu durumda her iki taraf olan firmalar ve müşteriler için iki farklı fırsat karşımıza çıkıyor.
Firmaların rekabette üstün duruma geçmeleri için müşterilerini dinlemeleri elbetteki vazgeçilmezken, buna bir de kişisel web sitelerini özellikle blogları katmaları kendilerine büyük avantaj sağlayacaktır.

Müşteriler olarak bizlerin ve sizlerinde sesinizi bu kanallardan her şekilde duyurmanız, hakettiğiniz hizmetleri alabilmek, sesinizi kitlelere duyurup kaliteyi yükseltmek anlamında avantajlara sahip olmanızı sağlayacaktır.

Dönem paylaşım dönemi ve bu dönem müşteriyi dinlemek ve ona istediği servisi, hizmeti, ürünü istediği şekilde sunmayı zorunluluk haline getiriyor.

Hayatta kalmak sosyal ağlarda markanızın değerini yüksek tutmaktan ve sesini internet üzerinden duyuran (duyurmaya çalışan) müşterileri dinlemekten geçiyor.

Sonuç olarak işte karşınızda Web 2.0, işte Sosyal Ağlar ve işte İnsan Faktörü...!

Cumartesi, Mart 11, 2006

100 firmadan 100 ücretsiz ürün

100 firmaya, 100 mektup gönderseniz ve size ürünlerinden bazılarını ücretsiz olarak göndermelerini isteseniz acaba tepkileri ne olur?

Tom Locke bunu denemiş ve bazı firmalardan net bir “HAYIR”, bazılarından gerçekten ücretsiz ürünler ve bazılarından da cevap bile alamamış.

Müşterilerin talep sınırlarını aşmasının ve firmaların buna karşı tepkilerinin ne olabileceğinin cevabını merak ediyorsanız The $39 Experiment sitesinden yapmış olduğu araştırmanın sonuçlarına ulaşabilirsiniz.

Pazartesi, Mart 06, 2006

İnternet girişimlerinize yatırım desteği geliyor...!

BTHaber’in bu haftaki sayısında yer verdiği “Yatırımcının gözdesi TIME” isimli yazısında ülkemizde özellikle Teknoloji, İnternet, Medya ve Eğlence alanlarında yatırımcıların şirketlere risk sermayesi yatırımı yapmak için arayışta olduklarına değiniliyor.

Bir süre önce “Silikon Vadisi ve Risk Sermayesi” isimli yazımda sizlere Amerika’da son dönemlerde risk sermayesi şirketlerinin yatırımlarının yönünü belgelemiştim.

Yurtdışında özellikle yüksek ölçüde katma değer yaratan bu alanlardaki yatırımlar büyük pay sahibiyken, aynı şekilde tıp ve bilgisayar donanımı alanlarında da destekler geniş yer tutuyordu.

Ülkemizde donanım alanında başarı anlamında büyük beklentiler olmadığından ve açıkcası Türkiye’nin donanım alanında söz sahibi olabilmesi için treni kaçırdığı düşünüldüğünden, yatırımların gideceği yön BTHaber’in yazısında da TIME olarak gösteriliyor.

Teknoloji Holding’deki ortaklığından ayrıldıktan sonra yeni bir oluşumla TIME alanında 50 Milyon Dolar civarında yatırım yapacağını açıklayan Alphan Manas’la birlikte umarım bu alanlarda girişimcilere destek verecek birçok yeni yatırımcı ülkemizin uluslararası arenada söz sahibi olabileceği bu katma değerli konularda desteğini genç beyinlere aktaracaktır.

Ben birkez daha yaratıcı fikirleri olan, dünyadaki gelişmeleri takip eden ve bunu iş planlarına aktarabilen girişimcilere harekete geçmelerini öneriyorum.

Cumartesi, Mart 04, 2006

Başarının yeni formülü (görsel)

Açıkcası "Başarının yeni formülü" isimli yazımın bu kadar hızlı geri dönüş alacağını beklemiyordum.

Özellikle beni tanıyan yakın çevremden formül ile ilgili aldığım pozitif yaklaşımlar, bu formülü web sitesinde kullanmak isteyen (isteyebilecek) sizlere görsel olarak bir grafik dosyası hazırlamam gerektiği fikrini verdi.

Konuya referans verebilmek formülü kopyala-yapıştır yöntemiyle kullanmaya çalışırken karşılaşabileceğiniz güçlükleri göz önüne alarak aşağıdaki grafiği sizlere sunuyorum.

Başarının yeni formülü

Başarının yeni formülü ile ilgili çalışmama değer katacak yazılarınızı, yorumlarınızı benimle paylaşırsanız ve referans olarak göstermiş olduğunuz web siteleriniz varsa linklerini iletişim formumdan bana ulaştırırsanız çok memnun olurum.

Başarının yeni formülü

Teknolojinin insanları sosyallikten uzaklaştırıp, asosyal kişilikler haline getireceği uzun yıllar önceden öngörülmüş saptamalar arasındaydı. Aslında bu öngörünün günümüzde gerçeğe dönüşmediğini söylemek doğru olmaz. Ancak bir farkla…

Eskiden komşuluk ilişkileri, arkadaş toplantıları, mektup ile haberleşme gibi hayatımızın parçası olan sosyal iletişim göstergeleri, özellikle internetle birlikte yerini chat odalarına, e-mail ve SMS gibi araçlara bıraktılar. Yani tam yukarıda bahsettiğim pozisyona gelindi. Ama insanlar buna bağlı kalmadan, daha açıkcası bundan hoşnutsuz olarak belki bir içgüdü ile kaybettikleri bu sosyalliği dijital dünyada aramaya çalıştılar. Kısacası ne teknolojiden vazgeçtiler ne de sosyallikten.

Sonuç olarak karşımıza bugün olduğu gibi Social Network’ler (Sosyal Ağlar) çıktı.
Yorum, paylaşım ve güvene dayalı web siteleri, blog siteleri ve işte bloggerlar…

Televizyonda seyrettikleri bir diziyi eleştirdiler, yeni bir teknolojiyi, şirketleri, güncel haberleri, sporu ve hayatımızda yer alan diğer her konuyu bu social network’lerde birbirleriyle paylaştılar.

Bu trend o kadar ileri gitti ki, artık insanlar Flickr.com gibi resim paylaşım alanlarında fotoğraflarını paylaşır oldular. MySpace.com, Yonja.com gibi sitelerde yaşamlarını, dostluklarını paylaşır oldular. YouTube.com gibi sitelerde videoları paylaşmaya başladılar. Del.icio.us ‘da en sevdikleri web sitelerini ve digg.com ‘da en beğendikleri haberleri…

Firmalar buna karşı koyamadılar ve sahiplik modundan paylaşım moduna geçiş yaptılar. iTunes hayatımıza girdi, bununla birlikte Microsoft uzun yıllardır sürdürdüğü politikalarından Live.com platformuna geçiş yaparak social network’lere olan inancını gösterdi, birçok yabancı medya grupları yayınlarını RSS (Really Simple Syndication) ile paylaşıma açtılar.

Ülkemize baktığımızda bu trend hala hakettiği noktada değil, ve hala paylaşım kültürü belki de toplumumuzdaki bir diğer eksikliğin ürünü olarak içimize işleyememiş durumda.

Konuyu şimdi biraz farklı boyutlarında inceleyelim.
Değişimden fırsatlar yaratmak, değişimi başarı aracı olarak kullanabilmek dönemimizin en önemli liderlik/yöneticilik özellikleri arasında yer alıyor.

Gelecek ile ilgili toplumların teknoloji ile şekillenmiş yaşam biçimi ne olursa olsun, insan faktörü sosyallik anlamında kendisine bir çıkış yolu bulacaktır.

Teknolojik Mühendislik yerini Sosyal Mühendisliğe bırakırken asosyal olacağı düşünülen toplum, denklemlerin dışına taşıp bu eşitsizliği dengelemesi için şirketleri girişimlere zorlayacaktır. Elbette durum analizini iyi yapanlar zaten bu zorlamaya gerek kalmadan değişimin fırsatlarından yararlanacaktır.

Yapay zeka sahibi olmayan robotların yaşadığı bir dünyadan bahsetmediğimiz sürece, tüm teorileri insan değişkeniyle eşitlemeye çalışmak zorundayız, ve başarı sadece bu anlamda formüle edilmiş iş planları sonucunda elde edilebilecektir.

Eğer,
BAŞARI1 = B + A + Ş + A + R + I
gibi bir denklemden bahsediyorsak, günümüzde
BAŞARI2 = B + A + Ş + A + R + I + dinsan
şeklinde bu formülü güncellemiş olmamız, insan değişkenini (dinsan) eklemiş olmamız ve iş modellerimizi, tasarımlarımızı ve fikirlerimizi bu yönüyle ele alıp, sosyal mühendislik yapmamız gerekmektedir.

Ancak aksiyonlarımızın sadece bir safhasında insan değişkenini (dinsan) devreye almamız bizim işimizin genelinde bu bakış açısından uzak olmamıza sebep olacaktır.
O yüzden formülümüzü optimum başarı için bir kez daha güncelleyip nihai haline getiriyoruz.

BAŞARIoptimum = (B + A + Ş + A + R + I)dinsan

Başarı ancak bu yeni formülü ile fırsatlara ulaşmamızı sağlayacaktır.