Büyük bir heyecanla beklediğiniz organizasyonların sonunda, “Yani hepsi bu muydu???” dediğiniz mutlaka olmuştur. İşte ben geçtiğimiz hafta Cebit Bilişim 2005 ve Bilişim Zirvesi 2005 etklinliklerinde aynen öyle dedim.
Ciddi organizasyonlar (en azından öyle gözüküyorlar), büyük yatırımlar, yüksek katılım ücretleri, ışıltılı reklamlar ve hepsi malesef bu.
Bana kimse kızmasın! Belki ben gözümde fazla büyütmüştüm ama sonuçta hayal kırıklığına uğradım.
Cebit’le başlayalım... Avrupa ve Asya pazarını buluşturan bilişim fuarı(!)... (Tabi mutlaka öyledir)... Bütün haber kanallarının ve bazı müzik kanallarının kendilerine ayırdıkları bölümler, sürekli yapılan röportajlar, havalı standlar ve altı tamamen boş denecek bir içerik. Yerli üretim yapan firmaların birçoğu Batı’nın yıllar önce ürettiği benzeri çözümleri sunuyor. Özgün yazılımlar, özgün teknolojiler yok denecek kadar az. Sonrasında da herkes övgüyle firmasını, ürününü anlatıyor. Tüm salonları yaklaşık 4 kere tekrar tekrar gezdim, belki ben birşeyleri kaçırıyorumdur diye, ama 2 veya 3 değerli çalışma dışında sadece ithal ürün ve teknolojilerin yer aldığı son kullanıcı ürünlerini gördüm. En komik olanı da fuarı “profesyonel günler” ve “teknoloji merkalıları” diye 2 farklı döneme bölmüş olmaları. Biri 20 YTL, diğeri 10 YTL giriş bedeli ile oluyor. Bir diğer komedi de, “İş Dünyası Bölümü” diye ayrı salonların olmasıydı. Bu salonlara girebilmek için ayrı kayıt yaptırmak ve iş dünyasından olduğunuzu kanıtlamanız gerekiyor. Sonunda boynunuza bir kart takıyorsunuz ve girişte barkod okutup bu bölümlerde geziyorsunuz. Dediğim gibi bana çok komik geliyor çünkü tüm bu havalı hareketlerin altı boş denecek kadar az değer kapsıyor.
Gelelim Bilişim Zirvesi 2005’e yada Forum@Bilişim diyelim... Aylar önceden reklamlar başladı, firmalara katılım ile ilgili telefonlar geldi, ücretler açıklandı, programlar yayınlandı vs...
Sonuçta, tüm bu heyecanlı bekleyiş sonunda (kesinlikle) aradığımı bulamadım. Açılış günü zaten hükümet yetkililerinin ve bakanların “Türkiye’de Bilişim Sektörü” üzerine pembe tablolar çizmesiyle geçti. İkinci ve üçüncü günlerde ise, birkaç forum hariç (onlar gerçekten yararlıydı diyebilirim) tamamı firmaların yoğurdun kaymağı şeklinde konuların üstünden geçmesi, konuklara kitaplardan bilgileri aktarması ve sonrasında kendi ürün ve servislerinin reklamlarını yapmalarından ibaretti. Bazı forumların konuşmacıları, forumun konusunun yakınından bile geçmedi diyebilirim. Çok mu karamsarım, hayır hiç sanmıyorum... Bunu tek ben mi böyle düşünüyorum, malesef hayır... Kesinlikle hayır. Organizasyon boyunca gördüğüm tanıdıklarımın birçoğu aynen benim gibi düşünüyordu.
Benim özellikle bilgi almak istediğim birkaç konu vardı, ve kendim için yaptığım program hep bu konulara yönelikti. Evet istediğim bilgileri aldım diyebilirim, birkaç tanede bizim işimize faydası olabilecek döküman ve firma referansına sahip oldum, ama ufkumu açtı diyemem. Yarının işletmeleri konsepti ile lanse edilen bir zirveden haliyle insan daha fazlasını bekliyor.
En azından tüm zirve boyunca kesintisiz yapılacak (kaliteli) kahve servisinin hakkım olduğunu düşünüyorum. (Nereden atladım şimdi kahve konusuna?) Ama bu hakkımı da alamadım.
Ve bitti... Zirvede, fuarda, hepside bitti... İyiydi, kötüydü, faydalıydı, basitti, başarılıydı, başarısızdı, oydu, buydu...herneyse... Oldu ve bitti...
Ne istiyorum biliyor musunuz?
Türkiye’de sektörü geliştirmek için çok başarılı işler yaptığı havasında konuşup, yaptığı altı boş, katma değeri olmayan işleri büyütüp, egosunu tatmin etmeyen (gerçek) bilişim şirketleri istiyorum. Aksi takdirde Türkiye’de bilişim şirketleri “ithalatçı firmalar” olmaktan ileriye gidemeyecekler gibi geliyor.
Çok mu sert oldu acaba? Sanırım evet... ama olsun!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder