Bu blog neden güncellenmiyor?
Çünkü uzunca bir süredir yazılarımı kurucusu olduğum Türkiye'nin en popüler Web 2.0 blogu Webrazzi'de yazıyorum. Kişisel blogum olan ardakutsal.blogspot.com bu sebeple uzunca bir süredir güncellenmiyor ve bundan sonra da güncellenmeyecek.
Arda Kutsal'a nasıl ulaşırım?
Kişisel web sitemden (ardakutsal.com), kurucusu ve genel müdürü olduğum Crenvo Danışmanlık web sitesinden (crenvo.com) ya da Webrazzi (webrazzi.com) üzerinden bana ulaşabilirsiniz.
Yazdığınız bir yazınızı araştırmamda, kendi yazımda ya da farklı bir çalışmamda kullanabillir miyim?
Yazılarımı kaynak gösterdiğiniz sürece istediğiniz yerde kullanabilirsiniz. Kaynak gösterdikten sonra bir de e-posta ile bilgi verirseniz daha da memnun olurum.
Bugüne kadar en çok karşılaştığım sorular bunlardı ve bir açıklama yapma ihtiyacı duyduğum için Temmuz 2007'den beri güncellemediğim kişisel blogumu bu son yazıyla tam olarak sonlandırma ihtiyacı duydum.
Yazılarımı Webrazzi'den takip etmeye devam edebilirsiniz.
Bilgilerinize,
Arda Kutsal
Arda Kutsal - BLOG
Pazartesi, Ocak 12, 2009
Çarşamba, Temmuz 25, 2007
Global proje üretmek gerekiyor
Çok uzun bir açıklama yapmam gerekiyor mu bu başlıktan sonra bilemiyorum ama ülkemizin girişimcilerinin artık global yaklaşımlar sergileyip dünyayı pazar gören web projeleri geliştirmesinin zamanı geldi inancındayım.
Kişisel olarak risklere karşı genelde kontrollü ve korunmacı bir tavır sergilerim ancak bunun yanında eğer bir risk almam gerekiyorsa büyük denizde boğulmayı tercih ederim.
Web girişimleri söz konusu olduğunda özellikle Web 2.0 konseptindeki çalışmalarda ülkemizdeki başarı oranları ile dünyadakileri kıyasladığımız karşımıza en güvenli ulaşım aracı hava ulaşımıdır gibi bir tablo çıkıyor.
Trafikteki günlük araç sayısı, oluşan kazalar ile günlük uçuşlar ve uçak kazalarını kıyaslamak gibi görebiliriz. Girişimcilikten bahsederken konuyu kazalarla özdeşleştirmem sizi tedirgin etmesin, vurgulamak istediğim sadece global pazarlardaki başarı ihtimalinizin lokal çözümlerden çok farklı olmadığı. Sadece kültürü, modeli ve mecrayı doğru anlamak gerekiyor ki bu aslında lokal bir girişim bile olsa aynı kriterlerle karşımıza çıkacaktır.
Bir Türk girişimci için başarı potansiyeli en yüksek olan global girişim alanları nelerdir?
1. Verimlilik arttıracak uygulamalar. (örn: Proje yönetimi, yapılacaklar listesi, kontak listesi vs.)
Elbette yapılanı yapmamak koşuluyla... Ya da yapılanı aynen yapmamak diyelim.
2. Oyun servisleri. Bir Second Life yaratmanız gerekmiyor, eğlence unsuru olan bu yöndeki uygulamalar global pazarlarda ilgi görecektir.
3. Web tabanlı araçlar (örn: RSS araçları, widget'lar, fotoğraf ve video editörleri vs.)
Bu alanda henüz yapılabilecek birçok potansiyel bulunuyor ve global kültürle kesinlikle işiniz olmayacaktır.
4. İstatistik servisleri (örn: sonu pek iyi olmadı ama Statsaholic gibi...)
Bu alanda ana sağlayıcıların verileri ile inovatif çözümler sunmak mümkündür ve dünyanın neresinden uygulamayı hazırladığınız önemli olmayacaktır.
Elbette bunların dışında alanlarda da global başarı elde edilebilir, ancak kişisel görüşüm bir içerik servisi sunmak burada listelediğim alanlar kadar düşük risklere sahip olmayacak ve geri planda düşünülmesi gereken çok fazla ayrıntıya sahip olacaktır.
Kişisel olarak risklere karşı genelde kontrollü ve korunmacı bir tavır sergilerim ancak bunun yanında eğer bir risk almam gerekiyorsa büyük denizde boğulmayı tercih ederim.
Web girişimleri söz konusu olduğunda özellikle Web 2.0 konseptindeki çalışmalarda ülkemizdeki başarı oranları ile dünyadakileri kıyasladığımız karşımıza en güvenli ulaşım aracı hava ulaşımıdır gibi bir tablo çıkıyor.
Trafikteki günlük araç sayısı, oluşan kazalar ile günlük uçuşlar ve uçak kazalarını kıyaslamak gibi görebiliriz. Girişimcilikten bahsederken konuyu kazalarla özdeşleştirmem sizi tedirgin etmesin, vurgulamak istediğim sadece global pazarlardaki başarı ihtimalinizin lokal çözümlerden çok farklı olmadığı. Sadece kültürü, modeli ve mecrayı doğru anlamak gerekiyor ki bu aslında lokal bir girişim bile olsa aynı kriterlerle karşımıza çıkacaktır.
Bir Türk girişimci için başarı potansiyeli en yüksek olan global girişim alanları nelerdir?
1. Verimlilik arttıracak uygulamalar. (örn: Proje yönetimi, yapılacaklar listesi, kontak listesi vs.)
Elbette yapılanı yapmamak koşuluyla... Ya da yapılanı aynen yapmamak diyelim.
2. Oyun servisleri. Bir Second Life yaratmanız gerekmiyor, eğlence unsuru olan bu yöndeki uygulamalar global pazarlarda ilgi görecektir.
3. Web tabanlı araçlar (örn: RSS araçları, widget'lar, fotoğraf ve video editörleri vs.)
Bu alanda henüz yapılabilecek birçok potansiyel bulunuyor ve global kültürle kesinlikle işiniz olmayacaktır.
4. İstatistik servisleri (örn: sonu pek iyi olmadı ama Statsaholic gibi...)
Bu alanda ana sağlayıcıların verileri ile inovatif çözümler sunmak mümkündür ve dünyanın neresinden uygulamayı hazırladığınız önemli olmayacaktır.
Elbette bunların dışında alanlarda da global başarı elde edilebilir, ancak kişisel görüşüm bir içerik servisi sunmak burada listelediğim alanlar kadar düşük risklere sahip olmayacak ve geri planda düşünülmesi gereken çok fazla ayrıntıya sahip olacaktır.
Çarşamba, Mayıs 23, 2007
Web girişimi satın almalarında ana kriterler nelerdir?
Web 2.0 alanında hem ülkemizde hem de dünyada dönem dönem satın alma haberleri duyuyoruz. Satın almayı gerçekleştiren şirketlerin büyük çoğunluğu ise büyük balık konumundaki kurumlar.
Yani büyük balık (nispeten) küçük balığı yutuyor diyebiliriz.
Biraz anımsayacak olursak, Google'ın YouTube'u satın alması, Yahoo!'nun MyBlogLog'u satın alması ve ülkemizden birkaç örnek ile MyNet'in BeyazPerde.com, BilgiYarismasi.com ve Nokta A.Ş.'nin Izlesene.com, FotoKritik.com ve Blogcu satın almalarını düşünebiliriz.
Elbette söz konusu satın alınan şirketlerin/girişimlerin her biri kendi alanında önde gelen servislerdi. Ancak şu da var ki satın alan şirketler de aslında bu tür servisleri kendileri teknik anlamda kolaylıkla yayına alabilir hatta kendi kullanıcı kitlelerinin desteğiyle kısa sürede konumlandırabilirlerdi? (mi?)
Neden Web 2.0 alanında böylesine güce sahip şirketler ilgilendikleri alanlarda kendi girişimlerini hazırlamak yerine hazır servisleri satın alıyorlar?
Ya da şöyle sorayım, satın almaları doğru mu değil mi?
Yakın zamanda Webrazzi'de Türkiye'de ilk olarak duyurusunu yaptığım Turkcell-im Benim'i hatırlayalım.
Turkcell böyle bir servisi hayata geçirmek yerine sektörün önde gelen oyuncularından bir tanesi satın alamaz mıydı?
Ya da MyNet, BeyazPerde.com'u satın almak yerine kendisi bir sinema servisi açamaz mıydı?
Ya da Nokta A.Ş. kendi video servisini kurarak Izlesene.com'u satın almadan sektöre girmiş olamaz mıydı?
Sizce Google neden YouTube'u satın aldı? Ya da zamanında Blogger.com'u? Ya da geçtiğimiz günlerde yine Webrazzi'de duyurduğum FeedBurner satın alması Google için gerekli miydi?
Aslında sormuş olduğum sorular aradığımız cevapları verdi.
Şirketler hangi koşulları göz önüne alarak girişimleri satın alma yoluna giderler?
Ancak kişisel görüşümü soracak olursanız profesyonel olarak yukarıda saymış olduklarımın herhangi birinin geçerli olmadığı durumlarda zaman kriterini baz alarak satın almayı doğru bulmuyorum.
Burada listelediğim kriterlere içerik maddesini de eklemek isteyebilirsiniz, ancak pazar payına sahip olan bir şirketin içeriğinin zaten değerli olabileceği, pazar payı düşük olan bir girişimin ise içeriğinin ne kadar değerli olabileceği tartışılabilir.
Son zamanlarda her satın almadan sonra gündeme gelen bu konuyu kendi fikirlerimle biraz daha geniş açıdan incelenebilir hale getirmek istedim.
Yani büyük balık (nispeten) küçük balığı yutuyor diyebiliriz.
Biraz anımsayacak olursak, Google'ın YouTube'u satın alması, Yahoo!'nun MyBlogLog'u satın alması ve ülkemizden birkaç örnek ile MyNet'in BeyazPerde.com, BilgiYarismasi.com ve Nokta A.Ş.'nin Izlesene.com, FotoKritik.com ve Blogcu satın almalarını düşünebiliriz.
Elbette söz konusu satın alınan şirketlerin/girişimlerin her biri kendi alanında önde gelen servislerdi. Ancak şu da var ki satın alan şirketler de aslında bu tür servisleri kendileri teknik anlamda kolaylıkla yayına alabilir hatta kendi kullanıcı kitlelerinin desteğiyle kısa sürede konumlandırabilirlerdi? (mi?)
Neden Web 2.0 alanında böylesine güce sahip şirketler ilgilendikleri alanlarda kendi girişimlerini hazırlamak yerine hazır servisleri satın alıyorlar?
Ya da şöyle sorayım, satın almaları doğru mu değil mi?
Yakın zamanda Webrazzi'de Türkiye'de ilk olarak duyurusunu yaptığım Turkcell-im Benim'i hatırlayalım.
Turkcell böyle bir servisi hayata geçirmek yerine sektörün önde gelen oyuncularından bir tanesi satın alamaz mıydı?
Ya da MyNet, BeyazPerde.com'u satın almak yerine kendisi bir sinema servisi açamaz mıydı?
Ya da Nokta A.Ş. kendi video servisini kurarak Izlesene.com'u satın almadan sektöre girmiş olamaz mıydı?
Sizce Google neden YouTube'u satın aldı? Ya da zamanında Blogger.com'u? Ya da geçtiğimiz günlerde yine Webrazzi'de duyurduğum FeedBurner satın alması Google için gerekli miydi?
Aslında sormuş olduğum sorular aradığımız cevapları verdi.
Şirketler hangi koşulları göz önüne alarak girişimleri satın alma yoluna giderler?
- Pazar payı
- Teknoloji
- Fikri Mülkiyet (Intellectual Property)
- Know How
Ancak kişisel görüşümü soracak olursanız profesyonel olarak yukarıda saymış olduklarımın herhangi birinin geçerli olmadığı durumlarda zaman kriterini baz alarak satın almayı doğru bulmuyorum.
Burada listelediğim kriterlere içerik maddesini de eklemek isteyebilirsiniz, ancak pazar payına sahip olan bir şirketin içeriğinin zaten değerli olabileceği, pazar payı düşük olan bir girişimin ise içeriğinin ne kadar değerli olabileceği tartışılabilir.
Son zamanlarda her satın almadan sonra gündeme gelen bu konuyu kendi fikirlerimle biraz daha geniş açıdan incelenebilir hale getirmek istedim.
Pazar, Nisan 15, 2007
Gözden kaçan fırsat klasik e-ticaret
Web 2.0 girişimleri, yeni nesil internet ve buna bağlı sosyal ağlar, yaratıcı servisler derken aslında ülkemizde 2007-2010 yılları arasında inanılmaz bir büyüme yaşanacağı beklenen e-ticaret pazarını ikinci plana attığımızı hissetmeye başladım.
Klasik e-ticaret modelleri söz konusu pazarın büyük payını kapacak olmasının yanında, bir süredir gereken ilgiyi görmemektedir.
Ülkemizde internet üzerinden alışveriş yapabileceğiniz 10 tane servis ismi verin dersem sanırım liste şu isimleri öncelikli olarak kapsayacaktır. Hepsiburada.com, ideefixe.com, kangurum.com.tr, weblebi.com, estore.com.tr...
Bunların yanında biletix.com, yemeksepeti.com, gittigidiyor.com gibi farklı alan ve modellerde çalışan e-ticaret servisleri de kesinlikle aklınıza gelecektir.
Ülkemizde e-ticaret pazarının 2007 yılı sonunda 240 milyon doları bulacağı tahmin edilmektedir ve pastadan büyük payı yukarıda adı geçen servislerin alıyor olmasının yanında, yüzlerce irili ufaklı servis de bulunmaktadır.
Ancak pazardaki oyuncu sayısı halen olması gerektiği seviyede ve farklı ürün gruplarında referans verilebilecek nitelikte değildir.
Dünyadaki e-ticaret pazarına baktığımızda, özellikle Amerika'da artık pazarın üçüncü parti servislerin oluşmasına olanak tanır bir modelde çalıştığını bile görebiliyoruz.
Neredeyse her e-ticaret servisi tarafından sunulmakta olan gelir paylaşımı modelleri sayesinde, blogların bile söz konusu servis platformları üzerinden iş modelleri geliştirdiğine şahit oluyoruz.
Örnek vermek gerekirse Mighty Goods ve Outblush.
Söz konusu iki servis de blog platformları üzerinde kurulmuş olup alışveriş tavsiyeleri vermektedir.
Sizce ülkemizde bu tarz bir servisi yayına alacak olsanız, kaç farklı e-ticaret servisinden ürün yayınlayabilirsiniz? Ya da kaç farklı ürünü e-ticaret sitelerine yönlendirebilirsiniz?
E-ticaret henüz ülkemizde olması gerektiği noktada değildir, ancak gelişimi devam etmekte olan ve önümüzdeki 2 yıl içinde büyük bir ivme ile ani bir atlama yapacak değerli bir fırsat alanıdır.
Bugün birçok popüler e-ticaret servisi satış öncesinde tüketiciye olması gerektiği kadar bilgi sağlayamamakta ve ürünlerin tedariği aşamasında da verdiği sözleri yerine getirememektedir.
Satış sonrasında ise ciddi bir garanti çelişkisi yaşanmaktadır.
Tedarik süreleri servisler üzerinde yer almakta olan uzun kuyruk grubu için belirtilen sürelerin 2 katı ve üzerinde sürmekte, ürünün arızalı çıkması durumunda tüketicinin memnuniyeti için en az 2 hafta süre gerekmektedir.
Sözünü ettiğim negatif değerleri hem kişisel tecübelerim hem de sektörü dinlemem sonucunda edindiğim izlenimlere bağlı olarak aktarıyorum.
Ürün gruplarında güçlü, tedarik zinciri doğru modellenmiş ve üçüncü parti servislere teknoloji sağlayabilen e-ticaret servislerinin söz konusu pazara hızlı ve başarılı bir giriş yapabileceğini savunurum.
Ama bu kadar idealist yaklaşmadan klasik e-ticaret boyutunda, geniş ve ya belirli bir alana odaklı ürün grupları ile de sektöre girişin gerekli ve avantajlı olduğunu belirtmek istiyorum.
E-ticaret ülkemizde fırsatların olduğu bir pazardır ve bu alanda yer almak hem internet gelişimini desteklemek, hem yeni iş alanları yaratmak hem de ekonomiyi güçlendirmek adına değerli bir yaklaşımdır.
Klasik e-ticaret modelleri söz konusu pazarın büyük payını kapacak olmasının yanında, bir süredir gereken ilgiyi görmemektedir.
- Sizce ülkemizde internet dünyası klasik e-ticaret servislerine doydu mu?
- İstediğiniz her ürüne internet üzerinden ulaşabiliyor ve satın alabiliyor musunuz?
- Ülkemizdeki e-ticaret servislerinin satış öncesi ve sonrası performansları başarılı mı?
Ülkemizde internet üzerinden alışveriş yapabileceğiniz 10 tane servis ismi verin dersem sanırım liste şu isimleri öncelikli olarak kapsayacaktır. Hepsiburada.com, ideefixe.com, kangurum.com.tr, weblebi.com, estore.com.tr...
Bunların yanında biletix.com, yemeksepeti.com, gittigidiyor.com gibi farklı alan ve modellerde çalışan e-ticaret servisleri de kesinlikle aklınıza gelecektir.
Ülkemizde e-ticaret pazarının 2007 yılı sonunda 240 milyon doları bulacağı tahmin edilmektedir ve pastadan büyük payı yukarıda adı geçen servislerin alıyor olmasının yanında, yüzlerce irili ufaklı servis de bulunmaktadır.
Ancak pazardaki oyuncu sayısı halen olması gerektiği seviyede ve farklı ürün gruplarında referans verilebilecek nitelikte değildir.
Dünyadaki e-ticaret pazarına baktığımızda, özellikle Amerika'da artık pazarın üçüncü parti servislerin oluşmasına olanak tanır bir modelde çalıştığını bile görebiliyoruz.
Neredeyse her e-ticaret servisi tarafından sunulmakta olan gelir paylaşımı modelleri sayesinde, blogların bile söz konusu servis platformları üzerinden iş modelleri geliştirdiğine şahit oluyoruz.
Örnek vermek gerekirse Mighty Goods ve Outblush.
Söz konusu iki servis de blog platformları üzerinde kurulmuş olup alışveriş tavsiyeleri vermektedir.
Sizce ülkemizde bu tarz bir servisi yayına alacak olsanız, kaç farklı e-ticaret servisinden ürün yayınlayabilirsiniz? Ya da kaç farklı ürünü e-ticaret sitelerine yönlendirebilirsiniz?
E-ticaret henüz ülkemizde olması gerektiği noktada değildir, ancak gelişimi devam etmekte olan ve önümüzdeki 2 yıl içinde büyük bir ivme ile ani bir atlama yapacak değerli bir fırsat alanıdır.
Bugün birçok popüler e-ticaret servisi satış öncesinde tüketiciye olması gerektiği kadar bilgi sağlayamamakta ve ürünlerin tedariği aşamasında da verdiği sözleri yerine getirememektedir.
Satış sonrasında ise ciddi bir garanti çelişkisi yaşanmaktadır.
Tedarik süreleri servisler üzerinde yer almakta olan uzun kuyruk grubu için belirtilen sürelerin 2 katı ve üzerinde sürmekte, ürünün arızalı çıkması durumunda tüketicinin memnuniyeti için en az 2 hafta süre gerekmektedir.
Sözünü ettiğim negatif değerleri hem kişisel tecübelerim hem de sektörü dinlemem sonucunda edindiğim izlenimlere bağlı olarak aktarıyorum.
Ürün gruplarında güçlü, tedarik zinciri doğru modellenmiş ve üçüncü parti servislere teknoloji sağlayabilen e-ticaret servislerinin söz konusu pazara hızlı ve başarılı bir giriş yapabileceğini savunurum.
Ama bu kadar idealist yaklaşmadan klasik e-ticaret boyutunda, geniş ve ya belirli bir alana odaklı ürün grupları ile de sektöre girişin gerekli ve avantajlı olduğunu belirtmek istiyorum.
E-ticaret ülkemizde fırsatların olduğu bir pazardır ve bu alanda yer almak hem internet gelişimini desteklemek, hem yeni iş alanları yaratmak hem de ekonomiyi güçlendirmek adına değerli bir yaklaşımdır.
Pazartesi, Nisan 09, 2007
İzmir'de Web 2.0 semineri
İnternet Haftası 2007 etkinlikleri kapsamında İzmir'de bir seminer veriyor olacağım.
13 Nisan 2007 Cuma günü saat 14:00'de Atatürk Lisesi konferans salonunda gerçekleşecek seminerin konusu "Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları" olacak.
İzmir'de olup katılmak isteyen arkadaşlar olursa mutlaka beklerim.
Ayrıca kişisel blogumu ya da Webrazzi'yi okuyup seminere gelecek arkadaşlar olursa, kendileri ile tanışmak için de güzel bir fırsat olacaktır.
Bu arada katılım ücretsizdir.
13 Nisan 2007 Cuma günü saat 14:00'de Atatürk Lisesi konferans salonunda gerçekleşecek seminerin konusu "Web 2.0 ve Türkiye Fırsatları" olacak.
İzmir'de olup katılmak isteyen arkadaşlar olursa mutlaka beklerim.
Ayrıca kişisel blogumu ya da Webrazzi'yi okuyup seminere gelecek arkadaşlar olursa, kendileri ile tanışmak için de güzel bir fırsat olacaktır.
Bu arada katılım ücretsizdir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)